At izi ile it izi hakikaten birbirine karışmış!

Kamuda çalışan bir bayan hukukçu, yaşadığı Anadolu ilindeki durumu anlatıyor. Telefonunu yazmış, aradım. İsminin açıklanmasını istemiyor. Özetliyorum: “Temmuz ayı sonunda görevimden uzaklaştırıldım. İhraç gerekçem terör örgütü ile bağlantılarım olarak gösterildi! Hakkımda hiçbir somut bilgi, belge, fotoğraf, yazışma, sosyal medya hesabı ve başkaca bir delil yok. Soruşturma yapılmadı, ifadem alınmadı, neyle suçlandığımı bilmiyorum.
Hukuksuzluğa “dur” diyelim

Gazetecilik yaşamım boyunca haksızlığa-hukuksuzluğa her zaman karşı çıktım.

Örneğin herkes korkup sütre gerisine çekilmişken Ergenekon-Balyoz davalarında sergilenen hukuksuzluğa bütün gücüyle karşı çıkanlardan biri idim. Yazılarım ortadadır.

* * *
Bizim AKP yandaşı iktidar medyası yıllar boyunca Fethullah Gülen Cemaati'ne destek verdi ve onları savundu.

AKP iktidarı bu cemaati her zaman korudu ve kolladı.

Recep Bey'in “Bizden ne istediniz de vermedik” sözü bunun kanıtıdır.

* * *

Hükümet ne zaman ki bunlara tavır koydu, iktidar medyası desteğini kesti.

Şimdi yapılan yüzlerce, binlerce hukuksuzluk var. Masum insanlar mağdur ediliyor…

Ve iktidar medyasından bu konuda tık yok!

* * *
Sadece kendi adıma söylüyorum…

Bunlara yapılan haksızlıklara ve sergilenen hukuksuzluğa yine ben karşı çıkmaya çalışıyorum…

Hiçbir şeyin değişmeyeceğini bildiğim halde.

Onlardan her gün çok sayıda mektup geliyor. Hakim, savcı, öğretmen, asker, üniversite hocası, kaymakam ve gazeteci…

Örneğin cemaatin Zaman gazetesi yazarı Lale Kemal, tutuklu olduğu cezaevindeki sağlık sorunlarını, geçmişteki sağlık raporlarını devlet hastanelerinin kendisine vermediğini, bunun bile genelge ile yasaklandığını, ilaçlarını bile alamadığını ve tıkanıp kaldığını bana iletiyor.

Bu durumda olan bir gazeteci acaba tutuksuz yargılanamaz mı?

Ben ki o cemaatle defalarca mahkemelik olmuş bir gazeteciyim!

Onları yıllar boyu savunan iktidar medyası şimdi nerede?

Sadece Lale Kemal değil, başkaları da bana yazıp içini döküyor.

İktidar medyası bu işlerin üzerine gidemiyor.

Geçmişte cemaatle aralarından su sızmazdı, şimdi tu kaka olunca suspus oldular.

* * *

Bana bu konuda gelen mektupları sizlere zaman zaman iletmeyi sürdüreceğim. O yakınma mektuplarını yazanların hiçbirini tanımam.

Belki suçludurlar…

Ama içlerinde suçsuz olanlar olduğu da kesin.

Suçlu ile suçsuzu kim ayıracak?

Yargı ne yazık ki bunu yapacak durumda değil. İdari kademeler de öyle…

Baskı rejimi altında onlar da korkutulup sindirilmiş.

Dolayısıyla bunları yazmak hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Bunu biliyorum.

Topluma gözdağı veriliyor, insanlar korkutuluyor ve ses çıkması bu yolla önleniyor.

* * *
Kamuda çalışan bir bayan hukukçu, yaşadığı Anadolu ilindeki durumu anlatıyor. Telefonunu yazmış, aradım. İsminin
açıklanmasını istemiyor. Özetliyorum:

“Temmuz ayı sonunda görevimden uzaklaştırıldım. İhraç gerekçem terör örgütü ile bağlantılarım olarak gösterildi!
Hakkımda hiçbir somut bilgi, belge, fotoğraf, yazışma, sosyal medya hesabı ve başkaca bir delil yok. Soruşturma yapılmadı, ifadem alınmadı, neyle suçlandığımı bilmiyorum.

Asılsız ihbarlarla işlemler yapılıyor.

Dilekçe yazmakla sesimizi duyuramıyoruz. İhraç edilenler ve görevden uzaklaştırılanlar bugün valilik önünde kuyruk oluşturmuştu. Yerel basın korkutulmuş, bunları haber bile yapmıyor.

Herkes korku içinde, yeni ihraç dalgaları geleceği söyleniyor.

Ağustosta ödenen maaşlarımızı da şimdi geri istiyorlar. Para yok ki, insanlar nasıl geri ödeyecek? Kirasını ödeyemeyen insanlar nasıl yaşayacak?

İlimizde hakim ve savcılar dahil iki bin'den çok memur ihraç edildi. Polislerin yarıya yakını açıkta. Vergi dairesinde bir günde 25 kişi açığa alındı.

Adliye, tapu, nüfus dairesinde müdürler, memurlar açıkta. Pek çok kamu kuruluşunda imza atacak insan kalmadı. Lütfen sesimizi duyurun.”

Duyurmasına duyurayım da, kim takar!

At izi ile it izi hakikaten birbirine karışmış.
04 Ekim 2016 20:31
DİĞER HABERLER