AVM’leri inşaat lobisi açtırdı

Maçlar seyircisiz oynanıyor, camiler ibadete kapalı, okullar ise uzaktan eğitimde. Ancak 11 Mayıs itibariyle AVM’ler açılacak. Bu ısrarın altında ise sayısız AVM yapılmasına neden olan çarpık finansman modeli yatıyor
Covid-19 salgınına karşı alınan tedbirler kademeleri olarak gevşetilmeye başlandı. Maçlar seyircisiz oynanmaya, okullar ve camiler kapalı kalmaya devam ederken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 11 Mayıs itibariyle alışveriş merkezlerinin (AVM) açılacağını duyurdu. Normal zamanlarda her gün binlerce insanın girip çıktığı, kıyafet denediği AVM’lerin açılıyor olması bilim insanlarının da tepkisini çekti. Ancak AVM ısrarı salgın dinlemedi. Çünkü bu ısrarın arkasında hükümetin inşaat şirketleriyle kurduğu izaha muhtaç ilişki yatıyor.

Dükkân kiralarıyla kredi taksitleri ödeniyor

AVM sahiplerinin hemen hepsi inşaat şirketleri. Denebilir ki, belli bir büyüklüğe ulaşan tüm müteahhitler AVM işine de girişiyor. AVM yatırımı yapmayı düşünen bir müteahhit önce bankaya gidiyor ve projesini sunuyor. Bankadan aldığı krediyle AVM inşaatına başlıyor. Kredinin geri ödemeleri ise genellikle inşaat bittikten sonra başlıyor. Taksitler başladığında ise müteahhit dükkanlardan elde ettiği kira gelirleriyle kredi borcunu ödüyor. Hatta bir çok ortaklık modelinde kredinin vadesi boyunca AVM’yi bizzat kredi veren banka işletiyor. Böylece müteahhidin cebinden tek kuruş para çıkmıyor ancak müteahhit vade dolduğu zaman kentin önemli bir merkezinde lüks bir AVM’nin sahibi olmuş oluyor. Müteahhidin karı bunla da sınırlı kalmıyor. AVM’ye sahip olmasıyla beraber kredibilitesi de artıyor. Böylece yeni krediler kullanarak buna benzer yatırımlara girişebiliyor. Bu süre içinde çok düşük risklerle yüzlerce milyonluk yatırımlar yapılabiliyor ve servet edinilebiliyor.

En büyük risk dükkanların kapanması

AVM işindeki en büyük mikro risk dükkanların boş kalması. Bu durumda kira geliri elde edemeyen müteahhit banka borcunu da ödeyemiyor. Bu riski azaltmak için de AVM’lerin aynı zamanda kentin sosyalleşme alanı haline getirilmesi gerekiyor ki bu iş de hükümete ve belediyelere düşüyor. Bunun için de AVM’lerin sosyal hayatın vazgeçilmezi haline getirilmesi gerekiyor. Alışveriş Merkezleri Yatırımcıları Birliği’nin 2014 tarihli ‘Alışveriş Merkezleri Tüketici Algı Araştırması’na göre en çok AVM’ye gidilen bölge sanıldığının aksine metropoller değil sosyal hayatın daha kısıtlı olduğu Orta Anadolu. Bu bölgede insanlar ayda ortalama 9,7 kez AVM’lerin yolunu tutuyor. Türkiye’de ise sayı 6,5. Aynı çalışmaya göre AVM’ye gidenlerin yüzde 90’ı “AVM’de neler yaptınız” sorusuna “dolaştım/vitrinlere baktım” cevabını verirken, yüzde 35’i “arkadaşlarımla bir araya geldim”, yüzde 14’ü “çocuğumu oyun alanına götürdüm” cevabını veriyor. Böylece AVM’ler yıllar içinde gündelik hayatın bir parçası haline getirildikçe müteahhitler için de cazip bir yatırım fırsatına dönüşüyor. Çünkü AVM açtıktan sonra dükkanlar bir biçimde boş kalmıyor.

Beklenmeyen şok koronavirüs salgını

Ancak AVM endüstrisi için Covid-19 beklenmeyen bir şok yarattı. Salgın yüzünden faaliyeti durdurulan AVM’lerin sahipleri dükkanlardan kira toplayamaz oldular. Bu durum ise AVM sahibi olan inşaat şirketlerinin bankaya olan borçlarını ödeyememesi anlamına geliyordu. Belli büyüklüğün üzerindeki hemen her inşaat şirketinin bir AVM yatırımı olduğu düşünülürse bu durum tüm sektörün sıkıntıya düşmesi demekti. Böylece lobi faaliyeti güçlü olan inşaatçılar salgına karşı hazırlanan “İstikrar Kalkanı” paketine konut kredilerinde peşinat oranını yüzde 10’a düşürdükleri gibi AVM’lerin de erkenden açılmasını sağlayabildiler. Aksi halde inşaatçılar için her şey demek olan kredibiliteleri zarar görecek, bankalar nezdinde borçlarını ödemekte zorlandıkları için kredi puanları düşecekti. Bu ise geçmiş borçlarını yapılandırmakta zorlanmaları böylece iflas etmeleri anlamına geliyordu. Geçmiş borçlar ise küçümsenebilecek boyutun çok ötesinde…

Takipteki borçların yüzde 16,3'ü inşaatçıların

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre 2010 yılı mart ayında İnşaat sektörünün toplam 25,7 milyar lira nakdi kredi borcu bulunuyordu. Bu tutar bankaların tüm alacaklarının yüzde 6,1’ine karşılık geliyor. Bunun yanı sıra aynı dönemde sektörün 1,2 milyar lira da takibe düşmüş borcu bulunuyordu ki bu da tüm takipteki borçların yüzde 5,5’i ediyordu. Aradan geçen 10 yılın sonunda 2020 mart ayında inşaat sektörünün nakdi kredi borcu 235 milyar liraya yükseldi. Bankaların alacakları içinde inşaatın oranı ise yüzde 6,1’den yüzde 8,1’e yükseldi. Ancak asıl artış takibe düşen borçlarda yaşandı. 10 yıl önce 1,2 milyar lira olan takibe düşen borç bugün 24,7 milyar liraya ulaşmış durumda. Sektör bankacılık sektörünün de kamburu haline gelmiş durumda. Çünkü bugün itibariyle takibe düşen borçların yüzde 16,3’ü inşaat sektörünün. AVM’lerin açılmak zorunda olmasındaki en önemli gerekçeyi ise bu borçluluk oluşturuyor.

Uzmanların açıklamaları şöyle: 

ERKEN ADIM
Prof. Dr. Nilay Etiler (Halk Sağlığı Uzmanı) 

AVM’lerin açılmasının erken olduğunu düşünüyorum, belki de en son açılması gereken yerler. AVM’ler hem kalabalık, hem kapalı, hem de temas ile bulaşmaya uygun alanlar. Bir şekilde sosyal hayat başlayacak ama hiçbir zaman eskisi gibi olmamalıyız. Maske takılması bir yıl olmasa bile 3-4 ay sürebilir ama bu arkadan gelecek olan dalgalarla da alakalı. Tekrardan yükselişe geçerse o zaman tekrar önlemleri artırırız. Bundan sonra her zaman için “eskisi gibi olmayacağız” yeni bir normalimiz olmalı. 

DAHA ZOR DÖNEME GİRİYORUZ
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan (Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı)

Bir yerde tabii ki önlemleri gevşetmek gerekecek. En az riskli olanlar için öncelikli yapılabilir diyorduk. Ama en riskli yerler olarak da AVM’lerin ve okulların açılması diyordum. AVM’lerin açılması gerçekten riski yüksek bir durum, onun çok sıkı takip edilmesi lazım. Çünkü kapalı yerlerin AVM’lerin şöyle bir riski var, klima ile havalandırılan yerler. Normalde sosyal mesafeyi 1.5 metre diyoruz, ama bu klimalar hava üflediği için ya da içerideki havayı sirküle ettiği için bunlar damlacıkları daha uzak mesafeye götürüyorlar. Onun için yakından izlenmeli. Şimdiye kadar yaşadıklarımızdan daha zor bir döneme giriyoruz. Ondan önce toplumun yüzde 90’ını evlere kapattığımız için yüzde 10’u ile yaşıyorduk, evdeki yüzde 90’ı da dışarı çıkarıyoruz, kontrol etmemiz gereken yüzde 10 değil yüzde 100 olacak. 

ÖNLEMLER 1 YIL SÜREBİLİR
Prof. Dr. Murat Akova 

(Hacettepe Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı) 

Bu açılımları ortaya koyarken bir yandan da yeni vaka ortaya çıkışını çok dikkatli bir şekilde izlemek gerekir. AVM’lerin açılması ile oralarda sosyal mesafeyi koruma ve maske kuralına kesinlikle dikkat edilmeli. Bunlar yapıldıktan sonra ne oluyor diye bakılıp artış saptanırsa herhalde tekrardan başladığımız yere döneceğiz. Maske ve izolasyona bir süre daha uymalıyız. Önlemler en az bir yıl daha devam etmeli.

BAYRAM SONUNA KALMALI

İSTANBU TABİP ODASI: “Normalleşme’ kararının sağlıklı bir şekilde verilebilmesi için öncelikle Sağlık Bakanlığı vaka, test sonuçları ve ölümlere dair bölgesel dağılım, yaş ve cinsiyet gibi demografik verileri ayrıntılı olarak kamuoyuyla paylaşmalıdır. Adımların, en azından İstanbul için, en azından Ramazan Bayramı sonrasına bırakılmasının hayati önemi haiz olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz.”

ESKİ BAYRAM DEĞİL
Prof. Dr. İlhami Çelik  (Kayseri Şehir Hastanesi Başhekimi ve Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi): Bayramla ilgili kararın ne olacağını bilmiyorum ama şu aşamada kendi görüşümü açıklamam gerekirse kuralları esnetmek biraz sıkıntı gibi gözüküyor. Çünkü daha önce yaşanan tecrübeler var. Japonya ve Singapur’da gördük. Bunları bizim örnek almamız, daha temkinli ve tedbirli gitmemiz gerekiyor. Ramazan Bayramı eski bayram gibi olmamalı. Koronavirüsle mücadele konusunda, sonunun haziranı bulacağını tahmin etmekteyim. 
06 Mayıs 2020 09:13
DİĞER HABERLER