Rusya ve Ukrayna arasında devam eden savaş başta Avrupa olmak üzere bütün dünyada kaygıyla izleniyor. Bununla birlikte son dönemlerde, her iki taraftan da savaşın sona erdirilmesi için müzakere sesleri yükseliyor. Samanyoluhaber.com yazarlarından Arif Asalıoğlu da müzakerelerin muhtemel başarısını masaya yatırdı.
Avrupa’nın güvenliğini birinci dereceden ilgilendiren Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşta taraflar, son haftalarda artık müzakere edilmesi gerektiği konusunu çokça dillendirmeye başladılar. Özellikle Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelensky, farklı röportaj ve basın açıklamasında sık sık dile getirdi ve hatta herhangi bir ülkenin temsilcisi olabilecek aracılar vasıtasıyla müzakere yapılmasının mümkün olduğunu söyledi. İlk kez tahıl anlaşması imzalanırken böyle bir modelin kullanıldığını hatırlatarak benzer yöntemin yapılabileceğini belirtti.
Ukraynalı lider, böyle bir planın "toprak bütünlüğü, enerji ve seyrüsefer özgürlüğü" sorunlarını çözmek için de kullanılabileceğini vurguladı. Ayrıca Ukrayna'nın Rusya ile askeri çatışmayı uzatmayı düşünmediğini ve 2024 yılı sonuna kadar ayrıntılı bir plan hazırlamayı planladıklarını ifade etti. Ukrayna enerji, gıda güvenliği ve mahkum değişimi alanlarında üç ayrıntılı plan hazırlıyor. Rusya tarafı ise müzakerelere her zaman açık olduklarını, bu kapıyı hiç bir zaman kapatmadıkları şeklinde cevap veriyor. Son hafta Kremlin basın sözcüsü Dmitry Peskov, Vladimir Putin'in Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelensky ile diyaloğa açık olmaya devam ettiğini söyledi.
Önkoşullar olduğu sürece gerçek bir barış olmayacakBir açıdan taraflar aslında üçüncü yılına girmiş bu savaşta müzakerelere hep açık olduklarını dillendirdiler. Fakat hem Kiev hem de Moskova müzakereye hazırız derken kendi şartları ile bunun olabileceğini kast ediyor. Mesela Haziran ortasında, Putin, Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle yaptığı toplantıda, Ukrayna birliklerinin Donetsk, Lugansk, Kherson ve Zaporojye bölgelerinden çekilmesinin yanı sıra Ukrayna'nın NATO'ya katılmayı reddetmesini şart olarak nitelendirdi. Kiev bu şartlarda kesinlikle müzakerenin söz konusu olmayacağını söylerken, 1991 yılında belirlenen sınırlara dönülmesi durumunda ancak diğer maddelere geçilebileceğini ifade ediyor. BM’nin tanıdığı şekilde bütün bölgelerden Rus birliklerinin tamamen geri çekilmesini istiyor.
Peki, 2020 sonbaharında Kharkov bölgesine Rus baskısını önlediği dönemde Putin ile müzakerenin imkansızlığına ilişkin kararnameyi imzalayan Zelensky neden şimdi müzakere konusunu daha çok seslendirmeye başladı? Her ne kadar görünürde müzakere terim olarak çok kullanılsa bile hakikatte iki yıl öncesi ile şimdi arasında çok değişen bir durum yok. Her iki taraf içinde uluslararası ve kendi taraftarlarının “bitmeli artık” baskısı var. İki ülkenin iç kamuoyu ve dinamiklerinde bıkkınlık ve yorgunluk had safhada. Bunun yanında ne Kiev’de ne de Moskova’da en üst düzeyde barış adına müzakereler beklenmiyor ve tartışılmıyor.
Elbette İsviçre’nin Putin'i kapsamlı ikinci zirveye davet etme teklifi var. Ama gerçekçi olalım, Putin'in oraya gitmesi mevcut şartlarda mümkün değil. İkinci olarak, en üst düzeyde ve hatta dışişleri bakanları seviyesinde çözüm getirecek toplantılar bile (mevcut şartlarda) oldukça zor. Zelensky’nin bahsettiği İstanbul formatı ise benim kanaatim aynı şekilde tahıl nakli, esir değişimi, çocukların iadesi gibi geriden gelen maddeleri ilgilendiriyor. Son haftalar çokça mevzu bahis olan müzakereler ancak bunun gibi şartları kapsayacaktır.
İki lider birbirini meşru olarak görmüyor ve yetkilerini tanımıyor. İki ülke arasında hiçbir diplomatik ilişki yok. Bu şartlarda yalnızca ilk beşe girmeyen konular üzerinde anlaşmanın mümkün olduğunu düşünüyorum. Sınır detayına girmeden ateşkes, esir değişimi, nükleer güvenlik, Karadeniz’de ticaretin aksamaması vb konularda her iki taraf mesafe almak ister. Temel maddelerde müzakereler ise ancak herhangi bir önkoşul kalmadığında başlayabilir. Önkoşullar olduğu sürece gerçek bir barış da zaten olmayacak. Ve şimdilik Rusya avantajlı durumda. Cephelerde performansı daha güçlü. Ukrayna’nın yüzde 20’lik kısmını topraklarına kattı. Kendi iç kamuoyuna anlatabileceği kazanımları yeterli derecede bulunuyor.
Tarafların pozisyonları birbirinden çok uzakBu konuyla bağlantılı olarak Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın yine geçtiğimiz günlerdeki söylemlerini ve girişimlerini yetersiz ve kendi açılarından popülist yaklaşımlar olduğunu vurgulamak isterim.
Trump’ın Nisan ayındaki çözüm önerisi ile 25 Haziranda açıklanan öneriler arasında da zaten çok farklar bulunuyor. Ve her ikisi de alandaki gerçeklerle örtüşmüyor. Nisan ayında Trump, Kiev'e, Kırım ve Donbas'ı Rusya'ya bırakması için baskı yaparak Ukrayna'daki çatışmayı sona erdirebileceğini söylemişti. 25 Haziranda ise Kiev'in ancak müzakerelere başlaması durumunda daha fazla Amerikan silahı alacağını öngörüyor ve müzakerelerin reddedilmesi halinde ABD'nin askeri desteğinin kesileceğini belirtiyor. Trump’ın danışmanlarının önerilerine göre barış görüşmeleri “mevcut cephe hattı” temelinde yürütülecek. Yani Trump’ın tekrar başkan olması halinde Ukrayna'daki çatışmayı 24 saat içinde sonlandırma gibi vaatleri sahadaki gerçekliklerle örtüşmüyor.
Macaristan Başbakanı Viktor Orban 2 Temmuzda Kiev’e bir ziyarette bulundu. Ziyaret sırasında Orban, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelensky’ye barış görüşmelerini başlatmak için ateşkes yapmayı düşünmesini önerdi. Ancak Kiev bu girişimi reddetti. Zelensky, “savaşta sadece ateşkesten bahsedemezsiniz, halk için gerçek bir plana ihtiyacınız var” diyerek Ukrayna’nın Putin’e güvenemeyeceğini belirtti.
Viktor Orban bunun devamında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmelerde bulunmak üzere Moskova’ya geldi. Kremlin’deki görüşme sonrasında açıklama yapan Putin, Rusya’nın sadece ateşkes veya duraklamadan değil, Moskova’nın dile getirdiği şartlar doğrultusunda Ukrayna’daki çatışmanın tamamen sona ermesinden yana olduğunu belirtti. Özellikle Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin dört yeni bölgeden çekilmesi gerektiğini vurguladı. Putin, “Barışın başka koşulları da var ve bunlar olası ortak çalışma kapsamında değerlendirilecek” diye ekledi.
Orban ise Ukrayna ve Rusya cumhurbaşkanlarıyla yaptığı görüşmeler sonrasında tarafların pozisyonlarının birbirinden çok uzak olduğunu anladığını söyledi. “Savaşın sona ermesine yaklaşmak için pek çok adımın atılması gerekiyor” dedi. Orban, en önemli adımın temasların kurulması olduğunu ve bu yönde çalışmaya devam edeceğini belirtti. Sonuç olarak, Trump’ın önerileri ve Viktor Orban’ın Moskova ve Kiev ziyaretleri, Ukrayna’daki çatışmanın çözümüne yönelik umutları canlandırmış olsa da, kısa vadede tarafların bir masa etrafında oturmasını temin etmiyor. Yakın zamanda pratik sonuçlar doğurması beklenmiyor, ancak bu tür girişimlerin çatışmanın sona ermesi sonrası dünya düzeninin nasıl şekilleneceğine dair ve Avrupa’nın güvenliğine katkı sağlayacak önemli tartışmaların önünü açabileceği bir gerçek.