Avrupa'da 'Rus tehdidi': Savunma bütçeleri hızla artıyor

Rusya ve NATO ülkeleri arasındaki gerilim giderek tırmanıyor. Yaşanan gerilimle beraber ülkelerin savunma ve silahlanma için ayırdığı bütçeler de her geçen gün artıyor. Samanyoluhaber.com yazarlarından Arif Asalıoğlu bölgede ve dünyada kaygıyla izlenen bu durumu köşesinde değerlendirdi.
Rusya ile Ukrayna arasında devam eden savaşta tarafların müzakere şartlarında mutabık kalamaması; Avrupalı liderlerin ve ABD Başkanı Trump’ın çatışmaları durdurma gayretlerinin sonuç vermemesi, AB ülkelerinde endişeleri artırdı. Bu durum, bölgesel ve özellikle Doğu Avrupa kısmında güvenlik dinamiklerinde önemli bir değişimlere neden oldu. Bunun tetiklemesiyle askeri kapasiteler ve savunma bütçeleri yeniden planlanarak hızlı silahlanmaya girildi. Geleneksel olarak savunma harcamalarına düşük bütçeler ayıran ülkeler, artık daha agresif bir yaklaşım benimsiyor. 

NATO üyesi ülkeler başta olmak üzere, birçok Avrupa devleti askeri altyapılarını modernize etme ve savunma sanayilerini destekleme yarışına girişti. İttifak üyeleri, savunma harcamalarını gayri safi yurt içi hasılalarının (GSYİH) %5'ine çıkarma konusunda anlaştılar. Bu karar, Hollanda zirvesinde alındı ve 2035 yılına kadar uygulanacak. Bu karar, Rusya'nın artan askeri birikimi karşısında alınan tarihi bir adım olarak değerlendiriliyor. Bu kararla birlikte, NATO müttefikleri, karşılıklı savunma taahhütlerini yeniledi ve toplu savunmaya olan bağlılıklarını bir kez daha teyit etti.

Bu oran (%5) sadece Almanya’dan yılda 230 milyar doların üzerinde NATO desteği manasına geliyor. Neredeyse Rusya’nın savunma bütçesinin 2 katı. Birleşik Krallık ise savunma sanayisini gerektiğinde büyütebilmek için “her zaman hazır” bir mühimmat üretim kapasitesi kararı aldı. Savunma Bakanlığı, Başbakan Keir Starmer hükümetinin savunma sanayisini güçlendirmek ve artan talebi karşılamak için silah stoklarını artırmak amacıyla altı mühimmat fabrikası inşa etmek için 1,5 milyar sterlin (2 milyar dolar) yatırım yapacağını açıkladı. Uzun menzilli silahlar, konut tesisleri ve diğer yatırımlar da düşünüldüğünde en az 3 milyar sterlin harcanacak.

Savaşın “kolektif tüketim aracı" olarak görülmesi 

2021-2024 döneminde Avrupa'nın savunma bütçesi %31 oranında büyüdü. Askeri sanayi kompleksinde siparişler son 30 yılın en yüksek seviyesine ulaşırken, sivil fabrikalar da silah üretimine adapte ediliyor. Bu durum, Ukrayna savaşının etkilerinin ötesinde, Avrupa'nın uzun vadede Rusya'ya karşı doğrudan bir çatışmaya hazırlandığı yorumlarına yol açıyor. Ayrıca Avrupa elitleri, "Rus tehdidi" söylemini kullanarak içerideki sorunları da örtbas etmeye çalışıyor. Göçmen krizi, rekabet gücünün düşüşü ve sosyal devletin aşınması gibi sorunlar, savaş ekonomisiyle bastırılmak isteniyor. 

20. yüzyılın başında olduğu gibi, savaşın bir "kolektif tüketim aracı" olarak ekonomiyi canlandıracağı düşünülüyor. Ancak bu yaklaşım, İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulan sosyal refah devletiyle çelişiyor. Avrupa'nın savunma harcamalarını artırmak için borçlanmaya gitmesi dikkat çekiyor. 800 milyar avroluk bir fon, sosyal harcamalara dokunmadan askeri yatırımları finanse etmek için kullanılacak. Bu kaynak, 2035'e kadar savunma bütçesini GSYİH'nın %5'ine çıkarmayı hedefliyor. Ancak bu hamle, ABD'nin askeri-endüstriyel kompleksine yapılacak silah alımlarıyla bağlantılı.

Trump yönetimi, Ukrayna'ya askeri yardımı yeniden başlatarak Avrupa'nın yükünü artırıyor. NATO'nun 2023 Vilnius Zirvesi'nde olduğu gibi, Ukrayna meselesi "Avrupa'nın güvenlik sorunu" olarak tanımlanıyor. Bu, ABD'nin yükü müttefiklerine yıkma stratejisinin bir parçası. Aynı zamanda, Avrupa ülkelerinin kamu borçları da hızla yükseliyor. AB ortalaması %80'i aşan borç oranları, savaş ekonomisiyle daha da artabilir. Almanya gibi ülkelerin borçlanma politikaları, ABD'nin "Almanya'yı kontrol altında tutma" stratejisiyle örtüşüyor.

Rusya'nın mühimmat üretimi NATO'yu 3'e katladı

Rusya, Avrupa'daki bu gelişmeleri yakından izliyor. Özellikle ABD'nin kıtaya orta ve kısa menzilli füzeler yerleştirmesi, Karayip Krizi benzeri bir gerilime yol açabilir. Rusya, 1941'deki gibi bir sürpriz saldırıyı önlemek için önleyici stratejiler geliştirmek zorunda kalabilir. Diğer yandan, Trump'ın Çin ve Hindistan'a yönelik %500'lük enerji vergileri, küresel bir finansal krizi tetikleyebilir. Bu durum, Batı ile diğer ülkeler arasında ekonomik ayrışmayı hızlandırabilir.

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, The New York Times'a yaptığı açıklamada Rusya'nın askeri üretim kapasitesi konusunda NATO'yu geride bıraktığını şaşırtıcı bir itirafla ortaya koydu. Rutte, "Rusya'nın sadece üç ayda ürettiği mühimmat miktarı, NATO ülkelerinin bir yıllık toplam üretiminin üç katına ulaşıyor" dedi. Rusya'nın modern tarihte eşi görülmemiş bir hızla yeniden yapılandığını belirterek bunun "büyük bir jeopolitik meydan okuma" olduğunu vurguladı. Rutte'nin paylaştığı verilere göre, Rus savunma sanayii NATO karşısında ezici bir üstünlük kurmuş durumda. Bu durum, özellikle Ukrayna savaşında tarafların mühimmat stoklarının hızla tükenmesiyle daha da belirgin hale geldi.

Rutte, NATO ülkelerinin GSYİH'nin sadece %2'sini savunmaya ayırmasının artık yeterli olmadığını belirterek sert bir uyarıda bulundu: "Eğer savunma sanayiimizi ve siber güvenlik altyapımızı geliştirmezsek, kendimizi koruyamayız." NATO Genel Sekreteri, askeri harcamaların %5'e çıkarılmasının büyük maliyetler doğuracağını kabul ederken, "Ancak bunu yapmazsak, Rusça öğrenmek zorunda kalacağız" ifadesini kullandı.

Sonuç olarak Rutte'nin açıklamaları NATO'nun Rusya karşısındaki endişelerini yansıtıyor. Özellikle doğu kanadındaki NATO ülkelerinin, Rusya'nın artan askeri kapasitesi karşısında savunma harcamalarını artırmaya daha istekli olduğu gözüküyor. Rusya'nın savunma sanayiindeki üretim kapasitesi, NATO ülkelerini ciddi önlemler almaya zorlarken, önümüzdeki dönemde Avrupa'nın savunma bütçelerinde önemli artışlar bekleniyor. Rutte'nin "Rusça öğrenmek" vurgusu ise ittifak içindeki alarm seviyesinin ne kadar yükseldiğini gözler önüne seriyor.

Aynı zamanda Avrupa'nın silahlanması, ABD önderliğinde bir "kontrollü kaos" stratejisinin parçası da olabilir. Ekonomik savaşlar ve askeri gerilimlerle şekillenen bu süreç, küresel dengeleri kökten değiştirebilir. Rusya ise, tarihten gördüğü örneklerle, sıcak bir çatışmaya zorlanmamak için diplomatik ve askeri manevralarla bu süreci yönetmeye çalışıyor.

Tarih, Avrupa'nın 1812 ve 1941'de olduğu gibi yeniden birleşik bir cephe oluşturabileceğini gösteriyor. Vurgulanması gereken başka bir husus ise, Rusya'nın Çin, Kuzey Kore gibi stratejik ortaklarla kurduğu ittifakların dengeleri değiştirebilir olması.
21 Temmuz 2025 12:39
DİĞER HABERLER