Avrupa Konseyi raporunda, Türkiye’de politikacılar ve ünlü şahısların giderek artan şekilde nefret söylemi yaydığı uyarısında bulunuldu.
Avrupa Konseyi Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele Komisyonu (ECRI) tarafından hazırlanan raporda, kamu denetçiliği, “tarihi azınlıkların” hakları ve sığınmacılar gibi konularda son yıllarda ilerleme kaydedilmiş olsa da Suriyeli sığınmacılar, Kürtler, Romanlar ve LGBT gruplarının durumlarının “kötüye gittiği” görüşüne yer verildi.
Fakat rapordaki en çarpıcı tespitler siyaset dünyasındaki nefret söylemiyle ilgili. ECRI, devletin en üst kademelerinde görev yapan bazı siyasiler ve toplumda yakından tanınan ünlü şahsiyetlerin “giderek artan biçimde nefret söylemi yaydığı” görüşünde. Raporda “kaygı verici” olarak tanımlanan bu duruma örnek olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve şarkıcı Yıldız Tilbe’nin geçtiğimiz yıllarda TV ya da sosyal medyada kullandıkları bazı ifadeler gösterildi. Nefret söyleminin 2015 yılındaki seçim kampanyalarında “zirve yaptığı” ve bu tür söylemlerin “toplumda mevcut bölünmeleri daha da arttırdığı” not edildi.
Sorumlu siyaset çağrısı
ECRI, nefret söylemiyle etkin mücadele için öncelikli olarak “devlet temsilcileri ve her düzeydeki siyasi sorumluların bu tür söylemlerden vazgeçmeleri gerektiğini” belirtti, Avrupa Konseyi’nin bu yönde geçmişte alınmış kararlarına atıfta bulundu. ECRI Başkanı Christian Ahlund, yaptığı yazılı açıklamada, “Rapor 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde hazırlandı ama Türk makamlarına bugün de geçerliliğini tamamen koruyan önemli tavsiyelerde bulunuyor” ifadelerini kullandı.
Raporda, Türkiye İnsan Hakları Kurumu ve Kamu Başdenetçisi’nden nefret söylemlerini kınamaları istendi. Yöneticileri nefret söyleminde bulunan siyasi partilere kamu finansmanının kesilmesi veya bu partilerin kapatılması olasılığına değinen ECRI, ırkçılık ve ayrımcılığı yasaklayan Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri’nin “devleti temsil edenlere de uygulanmasını” önerdi.
Nefret söylemi ihbar edilmiyor
Rapora göre, Türkiye’de nefret söylemlerinin büyük çoğunluğu polis ya da yargıya ihbar edilmiyor, ihbar edilenlerin çoğunluğu cezalandırılmıyor. Raporun bu bölümünde, “Kürtler, Aleviler veya Müslüman olmayan cemaatleri hedef alan nefret söylemlerinin bir yargı organı önünde cezalandırıldığına dair ECRI’nin elinde hiçbir bilgi bulunmamaktadır” deniyor.
Ankara'dan tepki
ECRI'nin, "nefret söyleminin Suriyeli sığınmacıları da hedef aldığını” ve “en az 400 bin sığınmacı çocuğun okula gidemediğini” not düşmesi ise Ankara’nın tepkisine neden oldu. Türk hükümeti, Suriyeli sığınmacıların nefret söylemine maruz kaldıkları eleştirisini reddetti. Okula gidemeyen çocuk sayısına ise itiraz etmedi. Okul, sınıf ve öğretmen ihtiyacı olduğunu vurguladı, ancak “tüm ortakların bu yük ve sorumluluğu Suriyeli sığınmacıları ağırlayan ülkelerle paylaşmaları gerektiğini” kaydetti. Ankara, Türkiye’nin Suriyeliler için bugüne kadar 12 milyar dolar harcadığı, buna karşılık uluslararası toplumdan sadece 512 milyon dolar destek aldığı bilgisini paylaştı.
PKK ile mücadele de raporda
ECRI raporunda PKK ile mücadeleye de değinildi. “PKK’ya karşı güvenlik operasyonları” olarak tanımlanan bu mücadele sırasında “etnik kökenden ötürü kişi veya gruplara karşı doğrudan veya dolaylı ayrımcılıktan kaçınılması, Kürtlerin veya diğer sivillerin ölmeleri veya yaralanmalarına karşı önlem alınması” istendi.
Türk hükümeti raporun bu bölümüne de tepki gösterdi. Ankara, PKK’ya karşı yürütülen terör operasyonlarının raporda “ırkçı şiddet” başlığı altında işlenmesi ve “Kürt militanlar” teriminin kullanılmasını eleştirdi. Raporda bu operasyonlar temelindeki tavsiyelerin “ECRI’nin yetkilerini aştığı” görüşünü savundu. Ankara, buna karşılık, “terörle mücadele edilirken temel haklar ve güvenlik ihtiyacı arasındaki dengeye dikkat edildiği” mesajı verdi.
Ankara'ya tavsiyeler
Raporda Ankara’ya bir dizi tavsiyede de bulunuldu. Bunlar arasında ayrımcılığın yasaklanmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ek 12 numaralı protokolün onaylanması, ayrımcılıkla mücadeleyi kapsayan yasal mevzuatın ve İnsan Hakları Kurumu bağımsızlığının ECRI normlarıyla uyumlu hale getirilmesi ve güvenlik güçlerinin neden olduğu iddia edilen kötü muamele şikayetlerini soruşturacak bağımsız bir organ oluşturulması da yer alıyor.
Bağımsız uzmanlardan oluşan ECRI, Türkiye’nin de üyeleri arasında yer aldığı Avrupa Konseyi’ne bağlı çalışıyor ve Avrupa Konseyi üyesi devletlerdeki ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve hoşgörüsüzlük alanlarında periyodik denetim raporları hazırlayıp tavsiyelerde bulunuyor.