Avrupa'dan Türkiye'ye uyarı geldi! Dikkat çekici sözler

Avrupa'dan Türkiye'ye uyarı geldi! Dikkat çekici sözler
AP Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda, Türkiye'de yaşanan gelişmelere dair dikkat çekici açıklamalar yaptı.

  • Swoboda: Gelişmeler Türkiye'yi AB üyeliğine yakınlaştırmaktan ziyade üyelikten uzaklaşmakta.
  • "Sürekli dış komplodan bahsetmenin iyi bir yaklaşım tarzı değil, Türkiye'nin güçlü ülke olması bizim de çıkarımıza."
  • "Türkiye, bölgesinde model ülke olma özelliğini kaybetti."
  • (Emniyetteki tasfiyeler)"Bu kadar kişinin yerini değiştirmek için önce bir örgütün varlığını ispatlamalısınız." 
  • "Eğer, yolsuzluk konusunda hiçbir şey yoktuysa, yanlış bir algıdan ibaret idiyse, o zaman bakanlar neden istifa ettiler?"
  • "Başbakan Avrupa Parlamentosu'na geldiği vakit bunları konuşacağız ve ondan başbakanlığının ilk dönemlerine dönmesini isteyeceğiz."

Samanyolu Haber TV'de yayınlanan, Selçuk Gültaşlı'nın hazırlayıp sunduğu Avrupa Masası'na, Avrupa Parlementosu'nun en büyük ikinci grubu sosyalistlerin lideri Hannes Swoboda konuk oldu. Avrupalı Lider Swoboda, Türkiye ile ilgili pek çok konuda dikkat çekici açıklamalarda bulundu.

Endişeli olduklarını, çünkü gelişmelerin Türkiye'yi üyeliğe yakınlaştırmaktan ziyade üyelikten uzaklaştırmakta olduğunu söyleyen Sosyalist Lider Hannes Swoboda, "Avrupalı bir ülke olmak istiyoruz deyip hem de özgürlükleri kısıtlayarak tam aksi istikamette adımlar atamazsınız. Bugünün Türkiye'sinde biz böyle bir çelişki görüyoruz." diye konuştu.

Sürekli dış komplodan bahsetmenin iyi bir yaklaşım tarzı olmadığını belirten Hannes Swoboda, "Türkiye'nin güçlü ülke olması bizim de çıkarımıza" dedi. Swoboda, Türkiye'nin bölgede model ülke olma özelliğini kaybettiğini ifade etti.

Yargı bağımsızlığının demokratik toplumun temel ilkelerinden biri olduğunu anlatan Avrupalı lider, AK Parti'nin 2010 referandumunda savunduğunu bugün inkar ettiğini belirtip, Başbakan'ın sadece çevresindeki küçük maiyeti değil başkalarını da dinlemesi gerektiği uyarısında bulundu.

Emniyetteki tasfiyelere de değinen Swoboda, "Bu kadar kişinin yerini değiştirmek için önce bir örgütün varlığını ispatlamalısınız." dedi. Yolsuzluk konusunda da konuşan Sosyalist Hannes Swoboda, "Eğer, örneğin yolsuzluk konusunda, ortada hiçbir şey yoktuysa, eğer her şey bazı polislerin oluşturduğu yanlış bir algıdan ibaret idiyse, o zaman bakanlar neden istifa ettiler?" diye sordu ve Başbakan Avrupa Parlamentosu'na geldiği vakit bunları konuşacaklarını ve ondan başbakanlığının ilk dönemlerine dönmesini isteyeceklerini söyledi.

Swoboda ayrıca Erdoğan'ın, Türkiye'nin Avrupa'ya yakınlaşma ve kendini kabul ettirme şansını kaybettirdiğini sözlerine ekledi.

İşte röportajın tamamı:

"GELİŞMELER ÜYELİKTEN UZAKLAŞTIRIYOR"

Selçuk Gültaşlı: Türkiye'deki gelişmeler buradaki pek çok kişiyi şaşkına çevirdi. Bazıları endişeli, bazıları şaşkın, bazıları ise şok olmuş vaziyette. Sizin şahsi değerlendirmeniz nedir? Sizce neler oluyor Türkiye'de?

SWOBODA: Her şeyden önce Türkiye hakkında konuştuğumda bir aday ülke hakkında konuşmuş oluyorum. Bu yüzden Türkiye hakkında yorum yapmak hem hakkım hem de aslında sorumluluğum. Türkiye hakkında bir karar alınması gerekiyor zira. Bu şu ya da bu tarafa karşı bir şey değil. Ama endişeliyiz. Çünkü gelişmeler Türkiye'yi üyeliğe yakınlaştırmaktan ziyade üyelikten uzaklaştırmakta. Tabi ki nihai kararı verecek olanlar Türkiye, Türk hükümeti, Meclisi ve halkı. Ama hem biz modern, Avrupa'nın değerlerine saygı duyan Avrupalı bir ülke olmak istiyoruz deyip hem de özgürlükleri kısıtlayarak tam aksi istikamette adımlar atamazsınız. Bugünün Türkiye'sinde biz böyle bir çelişki görüyoruz.

Selçuk Gültaşlı: Şahsi kanaatiniz böyle. Halihazırda Hollandalı Hıristiyan Demokrat Ria Oomen-Ruijten'in kaleme aldığı Türkiye ilerleme raporu da hazırlanma aşamasında. Brüksel'de genel izlenim ne yönde? İnsanlar Türkiye'deki gelişmeleri nasıl değerlendiriyor?

''TÜRKİYE'NİN KENDİSİNİ ZAYIFLATMASI ÜZÜCÜ''

SWOBODA: Bu sadece benim şahsi değerlendirmem değil, genel olarak gelişmelere son derece eleştirel yaklaşıyoruz. Türkiye bizim için önemli bir ortak. Bir aday ülke ama aynı zamanda da bölgede ortağımız. Türkiye'nin eski çizgisini takip etmeyerek bir takım gelişmeler sonucu kendisini zayıflatması bizi üzüyor. Başbakan Erdoğan'ın hükümetinin ilk yılları reform yıllarıydı, ordunun siyasette geri plana itildiği, açılımların yaşandığı...

Selçuk Gültaşlı: Ve siz de o zamanlar kişisel olarak güçlü bir destek veriyordunuz.

SWOBODA: Evet, evet, kesinlikle. Çünkü dedik ki burada mesele olan Türkiye, kimin hangi partiden olduğu değil. Ama istikametin değiştiğini gördüğümüzde de biz tutumumuzu değiştirmedik. Değişen başbakan ve hükümet, değişen başbakanın istikameti.

''ERDOĞAN'IN AÇILIMLAR YAPAN TÜRKİYE VİZYONU DEĞİŞTİ''

Selçuk Gültaşlı: Öyle mi düşünüyorsunuz? Sizce başbakan yönünü mü değiştirdi?

SWOBODA: Bence Türkiye için öngördüğü, modern, açılımlar yapan Türkiye vizyonu çok iyi bir vizyondu. Ama bu vizyonu kaybetti. Belki kişisel geleceğini düşünüyordur. Neyse, insanların "ama Erdoğan'ın gizli ajandası var" dedikleri tartışmaları hatırlıyorum. Ben o zamanlar böyle bir ajanda görmedim, ama belki de baştan beri oradaydı. Ama şu an farklı bir ajanda var ortada ve bizim için sorun da bu.

Selçuk Gültaşlı: Peki sizce nedir bu farklı ajanda? Artık gizli değil nihayetinde. Ne var o ajandada?

SWOBODA: Bence içe kapanma ve şahsi hedefler gütme ajandası, cumhurbaşkanlığı ya da her neyse. Ama toplumu dönüştürmek artık böyle bir dönüşüm arzu eden tüm güçlere kalmış bir şey. Eğer dine saygı meselesiyse, hatırlarsınız başörtüsü meselesini konuştuğumuz zamanları, ben de yasaların değiştirilmesini destekliyordum çünkü çok sert bir yasak vardı. Ama konu açılım yerine içine kapanmaksa, ya da örneğin Gezi Parkı protestolarına katılan genç insanların sorunlarını dinlememekse farklı bir durum var demektir. Eğer sürekli "bana karşı olan herkes bir komplonun parçasıdır" dersek, ki Gezi'de böyle olmuştu, şimdi de polis ve yargı için aynı şey söyleniyor; yani sürekli dış komplodan bahsetmek meselelere modern bir yaklaşım tarzı değil. 

YAŞANANLAR BİR KOMPLONUN PARÇASI MI?
''SÜREKLİ DIŞ KOMPLODAN BAHSETMEK İYİ BİR YAKLAŞIM TARZI DEĞİL''

Selçuk Gültaşlı: Başbakan Erdoğan tam da sizin aktardığınız gibi konuştu. Gezi protestolarıyla yolsuzluk soruşturmasının aynı komplonun bir parçası olduğunu söyledi, bir uluslararası komplo var dedi, ABD'nin, İsrail'in, faiz lobisinin bu komplonun bir parçası olduğunu ifade etti. Hükümet yanlısı medya komplonun içine Vatikan'ı da dahil etti. Hatta AB'nin bile adı geçti. Ne kadar inandırıcı bunlar? 

SWOBODA: Ama neden bir komplo olması gerekiyor? Biz Türkiye'yi bir müttefik olarak istiyoruz, özellikle Suriye gibi hassas sorunların olduğu bir ortamda. Evet, belki farklı görüşlerimiz var, örneğin Suriye'ye dış müdahale konusunda. Ama neden bir komplo olsun?

''TÜRKİYE'NİN GÜÇLÜ BİR ÜLKE OLMASI BİZİM DE ÇIKARIMIZA''

Selçuk Gültaşlı: Söylenen sebep sizin Türkiye'nin büyüyüp bölgesel ve küresel bir güç olarak gelişmesinden rahatsız olmanız. 

SWOBODA: Neden olalım ki? Türkiye'nin gelişmesi bizim için de önemli çünkü Mısır'a ya da bölgedeki diğer ülkelere örnek gösterilebilecek demokratik Müslüman bir ülkenin olması en baştan beri zaten arzulanan bir şey. Bu şekilde güçlü bir İslam inanışıyla demokrasinin birlikte var olabileceklerini bu ülkelere gösterebiliriz. Bölge için esas önemli mesele bu. Bu yüzden de Türkiye'nin güçlü bir ülke olması bizim de çıkarımıza. 

"TÜRKİYE MODEL ÜLKE ÖZELLİĞİNİ KAYBETTİ"

Selçuk Gültaşlı: Hatırladığım kadarıyla Arap Baharı esnasında çıkan pek çok makalede, ya da yapılan yorumlarda Türkiye'nin Arap Baharı ülkelerine model ya da ilham kaynağı olabileceği yazıldı, söylendi. Sizce Türkiye'den hala bir model ya da ilham kaynağı olarak bahsetmek mümkün mü?

SWOBODA: Aralık ayında önce Mısır'ı sonra Tunus'u ziyaret ettim. Kimse artık Türkiye'den model ülke olarak bahsetmiyor. Bu kaybedildi. Türkiye İsrail ile Filistinliler arasında arabuluculuk yapma imkanını yitirdi, bölge ülkelerine bir model olma özelliğini kaybetti. Ve bu kötü bir şey çünkü kaybetmeseydi bunun bize de yardımı olacaktı.

Selçuk Gültaşlı: Siz böyle olacağına inanmıştınız.

SWOBODA: Tabi ki olabilirdi, olmalı zaten. Ancak durum artık böyle değil malesef.

''YARGI BAĞIMSIZLIĞI DEMOKRATİK TOPLUMUN TEMEL İLKELERİNDEN BİRİ''

Selçuk Gültaşlı: AK Parti tarafından aceleyle hazırlanan ve Meclis'e sunulan bir kanun teklifi var gündemde. HSYK'nın yapısında değişiklikler öngörüyor. Eğer tasarı bu haliyle geçerse, yargı Adalet Bakanının, yani yürütmenin, kontrolüne girmiş  olacak. Siz güçler ayrılığı konusunda çok hassassınız. Peki bu değişiklik güçler ayrılığı ilkesi açısından ne anlama geliyor sizce?

''AK PARTİ 2010'DA SAVUNDUĞUNU BUGÜN İNKAR EDİYOR'

SWOBODA: Sizin de dediğiniz gibi güçler ayrılığı Avrupa'nın bir ilkesi. Erkler arasında bağ vardır tabi ama yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı olması gerekir, özellikle de yargının. Yargının bağımsız olması çok önemli. Bu başlarda Erdoğan'ın da dayandığı ilkeydi. O zaman "eğer orduyla alakalı sorunlar varsa bırakalım gerçekten bağımsız yargı konuyu çözsün" diyordu. Tabi şimdi bütün bu davaların yeniden görülmesini istiyor. Yargı bağımsızlığı modern, demokratik toplumun temel ilkelerinden biri.

Selçuk GültaşlıSizin HSYK ile ilgili bir anınız da var. 2010'daki Anayasa değişikliği esnasında siz bir açıklama yayınlayıp "eğer CHP gerçekten demokratik bir partiyse değişikliği desteklemeli" demiştiniz. Bunun akabinde de CHP tarafından adeta linç edilmiştiniz. Bugün ise Erdoğan 3 yıl önce, 2010'da savunduğu değişiklikleri iptal etmeye çalışıyor. Bundan nasıl bir anlam çıkarmalıyız?

"BAŞBAKAN BAŞKALARINI DA DİNLEMELİ, SADECE ÇEVRESİNDEKİ KÜÇÜK MAİYETİNİ DEĞİL"

SWOBODA: Bence malesef bu kişisel bir mevzu. Yola iyi başlayan, iyi devam eden liderler çok uzun süre iktidarda kalmalarından kaynaklanan protestolarla karşılaşabiliyorlar. O zaman da herkesin kendilerine karşı döndüğünü zannetmeye başlıyorlar; önlem almak zorunda hissediyorlar ve bazen bunu zaten iyi olan yasaları ya da yönetmelikleri değiştirerek yapıyorlar. Bence başbakan bunu düşünmeli. Cumhurbaşkanı  olumlu bir rol oynuyor. Başbakan Cumhurbaşkanı Gül'ü ve başkalarını daha fazla dinlemeli, sadece kendi çevresindeki küçük maiyetini değil. Hem muhalefetle hem de toplumla gerçek bir diyalog başlatmalı. 

Selçuk Gültaşlı: Sizin bu küçük ekipten bahsetmeniz ilginç. Zira Başbakan Erdoğan'ın yakın çalışma arkadaşlarından biri olan eski Içişleri Bakanı Idris Naim Şahin de yolsuzluk skandalı dolayısıyla istifa ettiğinde Erdoğan'ın çevresindeki bu küçük gruptan dolayı istifa ettiğini söylemişti. Yani küçük, oligarşik bir ekibe yönelik eleştirileri olmuştu. Siz de böyle bir şey mi algılıyorsunuz?

''GÜÇLÜ LİDERLER ÇEVRELERİNDE ELEŞTİRİ DE YAPABİLEN KİŞİLERİ BARINDIRIR''

SWOBODA: Belli bir mevkide uzun süre kalan liderler bir noktadan sonra sadece kendi görüşlerini onaylayan insanları dinlemek isterler. Ama gerçekten güçlü olan liderler maiyetlerinde gerektiğinde eleştiri de yapabilen kişileri barındırırlar. Nihayetinde son kararı verecek olan kişi zaten liderin kendisidir. Ama liderler ancak çevrelerinde geniş bir yelpazeden insan varsa ve toplumun her kesimiyle diyalog içindelerse doğru kararlar verebilirler. 

Selçuk Gültaşlı: 2000 civarında polis görevden alındı ya da görev yerleri değiştirildi. 2000 çok yüksek bir sayı, değil mi? Siz ne düşünüyorsunuz?

"BU KADAR KİŞİNİN YERİNİ DEĞİŞTİRMEK İÇİN ÖNCE BİR ÖRGÜTÜN VARLIĞINI İSPATLAMALISINIZ."

SWOBODA: Bu tuhaf bir gelişme. Çünkü eğer bir polis amiri hata yaparsa onu değiştirirsiniz, bu olabilir. Ancak bu kadar fazla sayıda polis yetkilisini değiştirmek için elinizde devleti ve toplumu yıkmaya ve hukukun üstünlüğünü ortadan kaldırmaya çalışan bir örgütün olduğunu ispatlayan gerçek kanıtların olması gerekir. 

"EĞER HER ŞEY ALGIYSA BAKANLAR NEDEN İSTİFA ETTİ?"

SWOBODA: Eğer, örneğin yolsuzluk konusunda, ortada hiçbir şey yoktuysa, eğer her şey bazı polislerin oluşturduğu yanlış bir algıdan ibaret idiyse, o zaman bakanlar neden istifa ettiler? Tabi ki dışarıdan birisi olarak her şeyi görmemiz zor. Ama yine de sormamız lazım. Sayın Başbakan Avrupa Parlamentosu'na geldiğinde bunları konuşma fırsatı bulacağız. Ve ondan başbakanlığının ilk dönemlerine dönmesini isteyeceğiz, özlediğimiz ilerlemenin yaşandığı dönemlere. 

Selçuk Gültaşlı: Evet, ben de bunu soracaktım. Sayın Başbakanın 21 Ocak'ta Brüksel'i ziyaret etmesi bekleniyor. Diğer liderlerle birlikte siz de kendisiyle yüzyüze konuşma fırsatı bulacaksınız. Ne diyeceksiniz?

"SADECE SİYASİ MUHALEFET DEĞİL TOPLUMSAL MUHALEFETE DE SAYGI"

SWOBODA: Diyeceğim ki, bakın, iyi başladınız, ben de sizi destekledim çünkü biz modern ve güçlü bir Türkiye istiyoruz. Ama siz Türkiye'yi zayıflattınız. Belki siz hala güçlüsünüz. Ancak siz de biliyorsunuz ki bir dönüm noktası gelir ve birden bire en güçlü insanlar bile zayıflayıverir. Türkiye ve Avrupa'nın paylaştığı değerlere dönün; güçler ayrılığına örneğin, ya da muhalefete saygı ilkesine, sadece siyasi muhalefet değil, toplumsal muhalefete de saygıda bahsediyorum. Ya da Kürt meselesi. Onda da çok iyi başladınız, Türkiye'deki Kürtlerle böyle bir diyalogun olması tüm bölge için çok önemli bir şey. Çok iyi adımlar atıldı ama tüm bu reform adımları sekteye uğradı, hatta bazı durumlarda geriye dönüş bile oldu.

Selçuk Gültaşlı: HSYK ile ilgili bu kanun teklifi Meclis'ten geçer ve gelişmeler bu yönde olmaya devam ederse, sizce üyelik müzakereleri etkilenir mi? Müzakere sürecinin neredeyse durma noktasına geldiğinin farkındayım ama bu durumun yine de Türkiye-AB ilişkilerini etkileyebileceğini düşünüyor musunuz?

"HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜYLE ALAKALI OLAN 23. VE 24. BAŞLIKLAR AÇILMALI"

SWOBODA: Bence etkiler ama ben burada sadece Avrupa Birliği'ne çağrımı tekrarlayabilirim: 23. ve 24. başlıkları müzakerelere açın. Zaten bu başlıklar hukukun üstünlüğüyle alakalı olan başlıklar.

Selçuk Gültaşlı: Biz de bu başlıkların açılmaması yüzünden sizi suçlamalıyız, şahsen sizi değil elbette. Ama Türk vatandaşları için çok önemli olan bu başlıkları AB olarak siz açmadınız. 

SWOBODA: Kesinlikle, haklısınız. Türkiye ile oturup bölgesel politikaları konuşmak akıl karı değil. Konu bu değil ki. Konu temel özgürlükler, insan hakları. Ve bu konuları Türkiye ile konuşmak için en iyi fırsat da bu. "Bakın, siz AB'ye katılmak mı istiyorsunuz, o zaman gelin şu konuları masaya yatıralım" demek için en iyi şans. Ben yine tekrar edeyim, AB bakanlarına bu çağrımı yapacağım. Ancak malesef bakanlar yeterince cesaretli değiller. 

Selçuk Gültaşlı: Sanırım hepimiz hemfikiriz, Başbakan yaptığı pek çok iyi şey için övgüyü hak ediyor, hakkını vermemiz lazım diye düşünüyorum. İkinci olarak, bazı konularda AB'ye haklı olarak kızdığına da inanıyorum.  Başlıkların neredeyse yarısı askıya alınmış durumda. Siz hükümeti bir konuda uyarmaya ya da eleştirmeye kalkıştığınız da başbakan da çıkıp "ama başlıkları açmayan sizsiniz" diyebilir.  

SWOBODA: Evet, bu konuda haklı. Ben de Avrupa Birliği'ni eleştiriyorum, ben de sık sık kızıyorum, ama demokrasi böyle bir şey. Bu konuda Erdoğan'ı kesinlikle destekliyorum, başlıkları açalım. Erdoğan da bunu talep etmeli. "Benim temel haklar ve özgürlükler konusundaki politikalarımdan şikayetiniz mi var? O zaman açalım ilgili başlıkları ve bu şikayetlerinizi tartışalım." Böyle bir durumda başbakanı tamamıyle desteklerim. 

Selçuk Gültaşlı: Peki. Yolsuzluk skandalı konusunda Başbakan devlet içinde paralel bir devlet olduğunu söylüyor. Bu iddia, yani paralel devlete karşı mücadele iddiası, sizi ikna ediyor mu?

"HER YERDE PARALEL DEVLET VARSA NASIL OLDU DA BAŞBAKAN BUNLARI FARK ETMEDİ"

SWOBODA: Hayır, çünkü bu tip iddialar hep oluyor. Gizli ajanda iddiası örneğin. Belki vardır öyle bir ajanda, bilemem. Ama her yerde paralel devlet var; Gezi Parkında paralel devlet var, yolsuzluk skandalında paralel devlet var. O zaman nasıl oldu da Başbakan bunları fark etmedi?

Selçuk Gültaşlı12 yıldır tek başına iktidarda.

SWOBODA: Bu kadar paralel devletin Erdoğan'ın haberi olmadan var olması mümkün değil. Belki belli ittifaklar içindeydi ve bu ittifakları bozdu, bilemiyorum. Ama Erdoğan'ın tekrar gerçekleri görmeye başlaması lazım. Gerçek, paralel devletler değil, gerçek bir takım sorunların olduğu. Ve başbakan bunları çözmek için önüne çıkan fırsatları kullanmalı.

Selçuk GültaşlıSizce demokratik, Batılı, Avrupa Birliği üyesi bir ülkede bu kadar polisin ciddi bir soruşturma olmaksızın görevlerinden alınması mümkün olabilir mi?

''SUÇA KARIŞAN VARSA MAHKEMEYE ÇIKARILMALIYDI''

SWOBODA: Karşılaştırabilecek bir durum yok. Neden örneğin bütün partilerin temsil edildiği ve konuyu inceleyebilecek bir Meclis araştırma komisyonu kurulmadı? Belki gerçekten suç işlenmiştir, hukuksuzluk olmuştur, o zaman araştırılıp ortaya çıkarılsın. Eğer bir suç işlenmişse o zaman durum ilgili mahkemelere sevk edilir. İnsanları görevinden almak çözüm değil ki. Öncelikle gerçekleri ortaya çıkarmalı, ondan sonra suça karışmış insanlar varsa bunları mahkemeye çıkarıp yerlerine yeni atamalar yapmalı. 

Selçuk Gültaşlı: Yolsuzluk soruşturmasıyla beraber gerçekten şaşırtıcı şeyler oldu: İlk olarak, Türkçede AK Parti'nin ismindeki AK saf ve temiz demektir. Bu skandal ortaya çıktı ve başbakan son derece beklenmedik bir şekilde tepki verdi. İkinci olarak, Erdoğan imajını son 50 yılda 4 hükümet devirmiş askeri vesayetle mücadele eden lider olarak inşa etti. Ama şimdi  darbe davalarının yeniden görülebileceğini söylüyor. Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz? Şaşırttı mı sizi bu gelişmeler?

"ERDOĞAN İLK YARGILAMADA BAZI HATALAR YAPILDIĞINI MI BİLİYORDU?"

SWOBODA: Normalde bir ülkede yargılama süreçlerinin gerektiği gibi yapılıp yapılmadığını denetleyen yargı makamları olur, eğer şikayetler varsa ve bu makamlardan sonuç alınamıyorsa o zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidilir. Normal uygulama budur. Ama ilk yargılama esnasında yargılamayı güçlü bir şekilde destekleyip ondan sonra hadi yeniden yargılamaya gidelim demek bazı soruları beraberinde getiriyor: İlk yargılama 
esnasında bazı hataların yapıldığını mı biliyordu? 

Bunun anlamı bu mu? Bu çok tuhaf bir izlenimin doğmasına sebep oluyor. Çünkü nihayetinde bu bir siyasi karar. Kararlar yargı makamları tarafından alınır, Yargıtay tarafından, belki son aşamada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından.

"ORDUNUN TOPLUMSAL ROLÜ GÜÇLENDİRİLECEKSE BU YANLIŞ OLUR"

Selçuk GültaşlıErdoğan'a özellikle bir kaç başarısı için hayranlık duyuluyordu: Türkiye'yi güçlü bir ekonomiye kavuşturması, Türkiye'nin demokratikleşmesi için verdiği mücadele ve askeri vesayete karşı verdiği mücadele. Şu an ise bunların hepsi  zayıflıyor. Ekonomi sarsıntılı bir zeminde, demokratikleşme konusunda geriye gidiş var ve darbe davaları konusunda da geri adım atıyor.

SWOBODA: Davalar konusunda benim bildiğim kadarıyla, ki yanılıyor da olabilirim, bazı hususların doğru olduğu ama çok fazla insanın mahkum edildiği ve bunların bir kısmının darbe planlarının parçası olmadığı yönünde ifadeler var. Yani belki de aşırıya kaçıldı yargılama esnasında. Eğer durum buysa, tamam. Ama eğer durum bir geriye gidişse, ordunun toplumsal rolünü güçlendirmekse, bu yanlış olur. Yok eğer geçmişte yargılama sürecinde yapılan bazı hataların düzeltilmesinden ibaretse doğru bir adım olur.

Selçuk Gültaşlı: Endişenin kaynağı şu; devlet içindeki bu mücadeleden istifade ederek ordu siyasete geri dönüş yapabilir. 

SWOBODA: Bu endişeleri anlıyorum. Gezi Parkı protestoları esnasında da bu konu biraz gündeme gelmişti, ordunun duruma müdahale etmesi gerekir anlamında ifadeler olmuştu o zaman. Bu konuda prensip çok açık olmalı: Ordunun sorumluluğu sadece dış tehditlerle ve dış güvenlikle ilgilenmektir. Geri kalan konular tarafsız ve bağımsız bir yargı sistemi tarafından ele alınmalı. 

BAŞBAKAN'IN AVRUPA'DAKİ İMAJI DEĞİŞTİ Mİ?

Selçuk GültaşlıBaşbakan Erdoğan'ın Avrupa'daki imajı nasıl bir değişime uğradı? Hatırlıyorum, bir zamanlar kendisi Türkiye'nin yakın tarihteki en saygın Türk siyasetçisi olarak görülüyordu Avrupa'da. O zamandan bu zamana nasıl bir değişim oldu ya da olmakta?

SWOBODA: Çok güçlü bir pozisyonu vardı Brüksel'de. Herkes nihayet reform yapan bir başbakan geldi diyordu. Nihayet Türkiye'ye bir vizyon veren, komşularıyla sorunlarını ele almaya hazır ve istekli bir başbakan. Ama artık bir vizyon göremiyoruz. 

Onun yerine komşularının neredeyse hepsiyle sorunları olan bir ülke var, bu sorunların hepsinin sebebi ya da sorumlusu Türkiye değil elbette. Ancak kriz durumlarında bile krizi aşma isteği varsa bir yol her zaman bulunur. Örneğin İsrail'le olan kriz. Filistinlilerin çıkarlarını savunmak için bile İsrail'le en azından asgari düzeyde ilişkinizin bulunması gerekir. Bu kötü bir durum bence çünkü Erdoğan yüzyılın önemli şahıslarından birisi olabilirdi. Kelimenin gerçek manasında bir Avrupalı lider olabilirdi, Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne yakınlaştıran bir lider. Hatalarımızın, tereddütlerimizin ve bazı Avrupalılardaki Türkiye'ye karşı önyargının farkında olarak bunu söylüyorum. Ama Erdoğan önyargılı Avrupalıları bile böyle bir Türkiye'nin Avrupa'da yeri olduğuna ikna edebilirdi. Ama şu an gittiği yöne bakarsak...

TÜRKİYE ŞANSINI KAYBETTİ Mİ?

Selçuk Gültaşlı: Sizce şansını kaybetti mi?

SWOBODA: Kesinlikle. Şansını kaybetti, hem şahsi olarak kendisi adına, hem de Türkiye adına, ki bu daha da kötü. 

ŞANGAY'A GİRMEK AB'YE ALTERNATİF Mİ?
"REFORMLAR AÇISINDAN ŞANGAY ÖRGÜTÜ HİÇBİR FAYDA GETİRMEZ"

Selçuk Gültaşlı: Erdoğan Şangay Işbirliği Örgütü'ne girmekten de bahsediyor.

SWOBODA: Ama bu bir alternatif değil ki. Putin'in Rusya'sıyla ya da Çin'le birlikte hareket etmek bir alternatif değil. Toplantılar yaparsınız, Putin'le ya da Çin'in liderleriyle samimi olup fotoğraflar çektirebilirsiniz elbette ama toplum için ve toplum için önemli olan reformlar açısından Şangay örgütü hiçbir fayda getirmez. 

Selçuk Gültaşlı: Avrupa'ya gelecek olursak, Mayıs sonunda Avrupa Parlamentosu seçimleri yapılacak. Sağcı, Avrupa şüphecisi ve aşırıcı partilerin Avrupa Parlamentosu'na hakim olacaklarına dair ciddi endişeler var.

AP SEÇİMLERİ MAYIS'TA

SWOBODA: Kağıt üzerinde olabilirler ama gerçekte olamazlar. Muhtemelen Avrupa Halk Partisi yine büyük grup olacak. Ama milliyetçiler birbiriyle kavga ederler, şu an bile görmekteyiz bunu. İngiliz milliyetçiler göç konusunda Polonyalı milliyetçilerle savaşıyor. O yüzden konu sadece Avrupa Birliği'nin dışındakilerle değil, Avrupa Birliği'nin içindekilerle de ilgili. Bu insanların Avrupa Parlamentosu'nda daha güçlü bir konuma gelmeleri kötü bir şey. Ama bence güçlerini abartmamak lazım. Merkez siyasi güçler Avrupa Parlamentosu'nda hakim olmaya devam edecektir.

Selçuk Gültaşlı: Ama Marie Le Pen ile Geert Wilders arasında bir ittifak oluşturma çabaları var, bu konuda uzlaştılar bile. Eğer önemli sayıda milletvekili çıkarabilirlerse Avrupa Parlamentosu'nu bloke edebilecekleri konuşuluyor. 

SWOBODA: Hayır, yapamazlar. Gelin Le Pen ile Hollandalıları ele alalım. Hollandalılar Strazburg'un merkez olmasına kesinlikle karşılar. Le Pen ise Strazburg'un Avrupa Parlamentosu'nun aktivitelerinin merkezi olmasına karşı çıkamaz. Veya dediğim gibi İngilizler Romanya'dan, Bulgaristan'dan ve hatta Polonya'dan göçe karşı. Bulgar ve Polonyalı milliyetçiler ise kendi ülkelerinin çıkarlarını savunuyorlar elbette. O yüzden, evet, bir derece tıkanıklık ve problemler olacaktır ama ben durumu abartmazdım. Ortak bir hedef uğruna savaşmaktan çok birbirleriyle savaşacaklardır.

"CHP İLE İLİŞKİLERİMİZ İYİLEŞTİ BANA GÖRE DİYALOĞUMUZ DEVAM EDECEK"

Selçuk Gültaşlı: CHP ile ilişkileriniz nasıl gelişti son sorundan beri?

SWOBODA: İyileşti bana göre. Örneğin İstanbul'da modern bir sosyal demokrat parti vizyonuna sahip  genç nesilden oldukça iyi insanlar var. Diyalogumuz devam edecek. Biz aynı geniş ailenin üyeleriyiz ama bazen kardeşinizle ya da yengenizle, görümcenizle sorunlar yaşayabilirsiniz. Bizim ilgimiz bir bütün olarak Türkiye'ye, Türkiye'nin gelişmesine. 

Selçuk GültaşlıSeçimlerden önce Sayın Kılıçdaroğlu'nun Brüksel'i ziyaret etmesi söz konusu olabilir mi? Var mı böyle bir plan?

SWOBODA: Şu an için böyle bir plan yok. Geçenlerde İstanbul'daydım ve pek çok CHP yetkilisiyle görüştüm, çok dostane, çok verimli görüşmelerimiz oldu. Göreceğiz, belki yerel seçimlerde başarı gösterir. Umut edelim Türkiye'de bir yeniden dengeleme olsun. 

14 Ocak 2014 20:20
DİĞER HABERLER