Türkiye’de yaşanan hukuksuzluklar Avrupa’da yargı örgütlerinin de gündeminde.
Avrupa’nın en geniş temsil gücüne sahip 4 hakim ve savcı örgütü, Türk yargısı hakkında çok önemli tespit ve eleştiriler içeren bir bildiri yayınladı. Bildirinin asıl muhatabı Türkiye’den hakim ve savcıların yaptığı başvurularda ağırdan alarak adaletin gecikmesine neden olmakla suçlanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi.
Avrupa İdare Yargıçlar Birliği (AEAJ), Avrupa Hakimler Derneği (AEJ) ve Demokrasi ve Özgürlük İçin Yargıçlar Birliği (MEDEL) ve Yargıçlar İçin Yargıçlar Birliği’nin yayınladığı bildiride Türkiye’de yargının tamamen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı olduğu belirtiliyor. Yargı bağımsızlığının da bütünüyle yitirildiği aktarılıyor.
AİHM’NİN ÇIĞIR AÇAN KARARLAR ALACAĞI KONUSUNDA İYİMSERİZ!
Hakim, savcı ve avukatların tamamen haksız yere tutuklandıkları aktarılan açıklamada, yargı mensuplarının adil yargılanmadıkları ve insanlık dışı muamelelerle cezaevlerinde tutuldukları ifade ediliyor.
AİHM’nin ‘kinayeli’ bir üslup kullanılarak eleştirildiği bildiride, “Bu noktada bizler, yargılamalarda daha fazla gecikme olmayacağı ve çok kısa bir süre içinde AİHM’nin Türkiye’de yargının bağımsızlığını savunan çığır açan kararlar alacağı konusunda iyimseriz.” deniliyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkanı Robert Spano’nun geçtiğimiz yıl Eylül ayında yaptığı Türkiye ziyaretinde AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etmesi eleştirileri de beraberinde getirmişti. Eleştiriler üzerine Spano, söz konusu ziyaretin ‘mahkemenin bağımsızlığını etkilemeyeceğini’ savunmuştu. AİHM özellikle son dönemde Türkiye’de yaşanan mağduriyetlerle ilgili davalarda ‘ağırdan alan’ tavrı nedeniyle eleştirilerin odağında.
4 BİN 500 HAKİM VE SAVCI İHRAÇ EDİLDİ
15 Temmuz’dan bir kaç gün sonra 3 bin 920 hakim ve savcı ‘F...’ kılıfıyla hukuksuz bir şekilde ihraç edildi. Bugün rakam 4 bin 500’ü geçmiş durumda. Söz konusu hakim ve savcılar ihraç edilmekle kalmadı, haklarında açılan soruşturmalar kapsamında tutuklandı. Bazıları yıllardır tek kişilik hücrelerde rehin alınmış durumda. Tutuklanan hakim ve savcılardan bazıları yaşadıkları hukuksuzlukları AİHM’ne taşıdı. AİHS’nin 5. maddesi kapsamında ‘Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı’ bağlamında AİHM’ye yapılan başvurular yıllardır değerlendirilmeyi bekliyor.
4 YARGI ÖRGÜTÜNDEN ORTAK BİLDİRİ
Avrupa’nın en geniş temsil gücüne sahip 4 hakim ve savcı örgütü, Türk yargısı hakkında çok önemli tespit ve eleştiriler içeren bir bildiri yayınladı. Bildirinin muhatabı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. İki sayfalık bildiride AİHM’ne eleştiriler bulunmakla birlikte, Türkiye’de yargının durumu hakkında da önemli tespitler yer alıyor.
Türkiye’de yargının tamamen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı olduğu belirtilirken, yargı bağımsızlığının da bütünüyle yitirildiği aktarılıyor. Hakim, savcı ve avukatların tamamen haksız yere tutuklandıkları aktarılan bildiride, yargı mensuplarının adil yargılanmadıkları ve insanlık dışı muamelelerle cezaevlerinde tutuldukları belirtiliyor.
BAŞVURULAR ŞU ANA KADAR SONUÇSUZ KALMIŞTIR
“Yıllardır hakimler ve savcılar, silahlı terör örgütüne üye oldukları veya destekledikleri iddiasıyla Türkiye’de haksız yere tutuklanmaktadırlar. Hakim ve savcıların Türk yargısı tarafından adil bir şekilde yargılanma umutları hayal kırıklığına uğramıştır. Bu da Türk yargısının tamamen Cumhurbaşkanı’na bağlı olması sebebiyle şaşırtıcı değildir.” denilen bildiride, “Türk meslektaşlarımızın çoğu, AİHM’ye yapmış oldukları başvurularla bu kabustan kurtulmanın yollarını aradılar. Ancak bu başvuruların çoğu şu ana kadar sonuçsuz kalmıştır.” deniliyor.
NİHAYET BAŞVURU GRUPLARI OLUŞTURULDU
Bildiride ‘uzun bir sürenin ardından mahkemenin nihayet 4 başvuru grubu oluşturduğu belirtiliyor. Söz konusu 4 grupta 545 hakim ve savcının başvuruları yer alıyor. Bildiriye göre 16 Ekim 2020’de AİHM, son üç dava grubuna ilişkin tarafları ‘ek özel soruları’ cevaplamaya davet ediyor. 7 Ocak 2021’de ise Avrupa İdare Yargıçlar Birliği (AEAJ), Avrupa Hakimler Derneği (AEJ) ve Demokrasi ve Özgürlük İçin Yargıçlar Birliği (MEDEL) AİHM’ye ‘davalara müdahil’ olmak için başvuruyor. Söz konusu derneklerin amacı, AİHM’ne Türkiye’de yargının bağımsızlığını tamamen yitirdiğine dair kanıtlar sunmak. Ancak AİHM, söz konusu başvuruyu reddediyor.
YARGI, HÜKÜMETE TAMAMEN BAĞIMLI
Bildiride AİHM’nin ‘ret’ kararı ‘kinayeli’ bir üslupla eleştirilerek, davaların titizlikle takip edileceği belirtiliyor: “Bu kararın (ret) AİHM’nin Türkiye’deki yargının durumu ve hükümete olan bağımlılığı hakkında zaten yeterince bilgilendirilmiş olduğunun açık bir işareti olarak değerlendirilebileceğini umuyoruz. Bu durum o kadar görünürdür ki, birkaç uluslararası kuruluş tarafından da güçlü bir şekilde vurgulanmıştır.”
AVRUPA YARGI KURULLARI AĞI’NIN TESPİTLERİNE ATIF YAPILIYOR
Bildiride Avrupa Yargı Kurulları Ağı’nın Türkiye’de yargının durumuyla ilgili açıklamasına atıf var. Avrupa Yargı Kurulları Ağı, AB’ye üye ülkelerin yargı kurullarının oluşturduğu bir sivil toplum örgütü. Türkiye’nin de burada gözlemci üye statüsü vardı. Ancak 15 Temmuz sonrasında HSK’nın gözlemci üye statüsü yargı bağımsızlığının yitirildiği gerekçesiyle askıya alındı. Bir süre sonra da ‘şartların iyileşmediği’ gerekçesiyle statü tamamen kaldırdı. Avrupa Yargı Kurulları Ağı’nın 8 Aralık 2020 tarihli açıklamasında da, HSK’nın sadece adının kaldığı, yargının bağımsızlığını tamamen yitirdiği belirtiliyordu.
TÜRKİYE’NİN MAHKUM EDİLECEĞİ ÜMİDİ VAR
Bildirinin son bölümünde şöyle deniliyor: “Davaların başvurularındaki sağlam argümanlar, mahkemenin son içtihatlarının altında yatan eğilim, tutuklu Türk yargıç ve savcılarla ilgili devam eden birçok davanın Türkiye’nin mahkumiyetiyle sonuçlanacağına dair güçlü bir ümidin doğmasına neden olmuştur. Bu noktada bizler, yargılamalarda daha fazla gecikme olmayacağı ve çok kısa bir süre içinde AİHM’nin Türkiye’de yargının bağımsızlığını savunan çığır açan kararlar alacağı konusunda iyimseriz.”
‘AİHM, HUKUKSUZLUKLARA MEŞRUİYET KAZANDIRMAMALI’
15 Temmuz sonrası hukuksuzca tutuklanan isimlerden biri de Cumhuriyet Savcısı Dr. Hasan Dursun’du. AİHM’ye başvuran 545 kişinin arasında Hasan Dursun da bulunuyor. KHK’lı Cumhuriyet Savcısı, AİHM’nin kısa zamanda verebileceği kararları geciktirerek, çok önemli mağduriyetlerle ilgili pilot kararlar vermeyerek Türkiye’deki hukuksuzluklara meşruiyet kazandırdığını söylüyor:
“AİHM Anayasa Mahkemesi üyesi Alparslan Altan ve İdare Mahkemesi Hâkimi Hakan Baş’ın başvurularını karara bağladı. Her iki kararda da hiçbir delil olmadan, hâkimlik teminatı yok sayılarak, soyut suçlamalar ile bu kişilerin gözaltına alınıp tutuklandıklarına karar verip Türkiye’yi mahkûm etti. AİHM’in bu kararları da çok eleştirdi. Zira diğer içtihatlarından farklı olarak Anayasa Mahkemesi ve Sulh Ceza Hakimlikleri’nin etkin bir iç hukuk olmadıklarını ilkeleri bağlamında değerlendirmedi; hukuka aykırı olarak elde edilip kullanılan Bylock verilerini incelemedi.”
MAYIS’TA KARAR AÇIKLANABİLİR
“Yargı mensupları tarafından yapılan başvuruların önemli kısmı ile ilgili olarak Nisan-Mayıs 2021 tarihinde AİHM’in bir karar vermesi bekleniyor. Verilecek kararın Altan ve Baş kararları ile benzer olacağı kanaati hakim. Ancak AİHM’in önceki kararlarında değinmediği konulara yer verip vermeyeceği merak konusu. Zira bu konuda önceki içtihatlarına dönüş yaparak bir karar vermesi konusunda bir beklenti var. MEDEL ve diğer 3 yargı örgütünün de bu amaçla davalara müdahil olmak istediğini düşünüyorum. Ancak gerekçesiz olarak bu yargı örgütlerinin başvurularının kabul edilmemesi, Türk hükümeti ile yakın ilişkiler geliştiren AİHM’in kararlarına bir gölge düşürecek mahiyette.”
AÇIKLAMANIN TEK MUHATABI AİHM DEĞİL; TÜRK YARGISI
“Uluslararası dört yargı örgütünün ‘Türkiye’de Bağımsız Yargı Platformu” oluşturmasının anlamı çok büyük. İçimizi acıtsa da açıklamada yer verilen tespit ve eleştiriler çok ağır. Açıklamanın muhatabı hem AİHM ve hem de Türk yargı sistemi ve mensupları. Zira AİHM’in, kısa zamanda verebileceği kararları geciktirerek, çok önemli mağduriyetlerle ilgili pilot kararlar vermeyerek, verdiği kararlarda bariz hukuka aykırılıkları gözardı ederek Türkiye’de yapılan hukuksuzluklara görünürde bir meşruiyet kazandırdığı konusunda ulusal ve uluslararası hukuk camiasında bir kanaat hakim.”