...Ve Giuliani, Zarrab davasındaki 'görevini' açıkladı... ABD ve Türkiye hükümetleri arasında, ABD hükümetinin çıkarına olacak şekilde 'Zarrab' pazarlığı yapmak.
Giuliani’nin görevinin resmi ifadesi şöyle;
“ABD ile Türkiye arasında, ABD ulusal çıkarlarına uygun bir anlaşma yapmak…”
Anlaşma “ABD’nin güvenliği ve çıkarı için” diyen Giuliani, Türkiye’nin ne güvenliğinden bahsetti, ne de çıkarından…
ABD’de tutuklu yargılanan Reza Zarrab ve Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın davasında, ABD Başkanı Donald Trump’ın danışmanı, New York Eski Belediye Başkanı Rudolph Giuliani’nin “oynayacağı rol” belli oldu. Giuliani mahkemeye sunduğu ifadede, Zarrab davasındaki görevini “ABD ile Türkiye arasında, ABD ulusal çıkarlarına uygun bir anlaşma yapmak” olduğunu açıkladı.
Ancak, varılacak bir anlaşmanın “ABD’nin çıkarlarına ve güvenliğine katkı sağlayabileceğini” mahkemeye resmen bildiren Giuliani’nin, ifadesinde hiç “Türkiye’nin çıkarı” ya da “Türkiye’nin güvenliğinden” bahsetmemesi dikkat çekti.
Zarrab’ı yargılayan mahkemenin hakimi, Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüştükleri ortaya çıkan Giuliani ve zarrab’ın avukat ekibine kattığı diğer etkili isim, ABD’nin eski Adalet Bakanı Michael Mukasey’in “davadaki görevlerinin tam olarak ne olduğunu” sormuştu.
Bu konuda 24 Nisan’da bir duruşma yapılmasına da karar veren davanın Hakimi Richard Berman, duruşma öncesinde taraflara yanıtlamaları için sorular sormuştu.
Bu soruların yanıtları, yazılı olarak mahkemeye iletildi.
Giuliani ve Mukasey’in ayrı ayrı verdikleri resmi yanıt ve ifadelerinde, benzer kelime ve tanımlar kullanmaları dikkat çekti.
“HEM TÜRK HÜKÜMETİ, HEM AMERİKAN HÜKÜMETİ ANLAŞMAYA AÇIK…”
Hem Giuliani, hem de Mukasey, Zarrab davasında “duruşmalarda yer almayacaklarını” bu kez kendi ağızlarından mahkemeye bildirdiler. Davadaki görevleri ise resmen şu ifadeyle açıkladılar-
“ABD ve Türkiye hükümetleri arasında, Zarrab’a fayda sağlayacak şekilde, ABD ulusal çıkarlarına uygun bir anlaşma yapılmasını sağlamak…”
Her iki avukat da, bu amaçla Türkiye’ye giderek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüştüklerini, bu görüşmeden hemen önce de Ankara’da ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkiliden “brifing aldıklarını” bildirdiler.
Erdoğan görüşmesinden önce hem Zarrab hakkındaki iddianameyi yazan savcılığa, hem de ABD Adalet Bakanı’na bilgi verdiklerini aktaran Giuliani ve Mukasey, “ABD ulusal çıkarlarına uygun anlaşmayı” sağlamak için, Türk yetkililerle görüşmelerin süreceğini de ifade ettiler.
her iki avukatın ifadesinde, “hem Türk hükümeti, hem de Amerikan hükümeti, böyle bir anlaşmaya açık duruyorlar” cümlesinin yer alması da dikkat çekti.
“ÜCRETİ ZARRAB’IN KENDİSİ ÖDÜYOR, MUHASEBECİSİ PARAYI ONUN TALİMATIYLA YOLLUYOR”
Giuliani ve Mukasey, alacakları ücretin bizzat Reza Zarrab tarafından ödendiğini, Zarrab’ın parayı muhasebecisine verdiği talimatlar ya da aile üyeleri aracılığıyla transfer ettiğini de mahkemeye bildirdiler.
“ZARRAB NÜKLEER MADDE YA DA SİLAH GÖNDERMEDİ…”
Gerek Giuliani’nin, gerekse Michael Mukasey’in ifadelerinde, yaptıkları görüşmelerde bir hükümet yetkilisinin (Türkiye mi, ABD mi olduğunu açıklamadan) kendilerine, bu görüşmelerin dışarıya sızmamasının önemine ilişkin vurgu yaptıklarını da ifade ettiler. Giuliani ifadesinde, Türk ve AMerikan hükümetlerinin “anlaşma konuusndaki açıklıklarının” sürpriz olmadığını, “çünkü Zarrab’ın nükleer madde ya da silah değil, tüketici malları ticareti yaptığını” vurguladı. Giuliani ve Mukasey’in ifadelerinde şöyle denildi;
“ABD ve Türk hükümetinin üst düzey yetkilileri, ABD’nin güvenliğini arttıracak ve bu davadaki konuları çözecek bir anlaşmaya açık olduklarını gösterdiler. Hatta bu yetkililerden bir tanesi görüşmelerin yanlış ve eksik bilgi sızmaları olmayan bir atmosferde gerçekleşmesinin önemine dikkat çekti. Zarrab’ın nükleer madde ya da silah değil, tüketici malları ticareti yaptığı, Türkiye’nin de ABD için stratejik olarak kritik bir noktada yer aldığı gözönüne alındığında, tarafların anlaşmaya karşı bu açık duruşu da kimse için sürpriz olmadı. Yine de yetkililerin bu iyi niyetli yaklaşımları bile bazı bilgiler ile yanlış bilgilerin sızmasına engel olmadı.”
“ŞİRKETLERİMİZİN BANKALARI TEMSİL ETMESİ ÇIKAR ÇATIŞMASI OLUŞTURMAZ ”
Mahkeme, Giualiani ve mukasey’e bağlı bulundukları avukatlık/danışmanlık şirketlerinin aynı zamanda Zarrab’ın dolandırdığı iddia edilen bankaları da temsil ettğini hatırlatarak, bunun “çıkar çatışması doğurup doğurmayacağını” da sormuştu.
Her iki avukat da, şirketlerinin davada mağdur olarak yer alan bankaları (Giuliani’nin şirketi 8 Amerikan bankasını, Mukasey’in şirketin bir bankayı) temsil ettiğini kabul etmekle birlikte, kendilerinin bu bankaların dosyalarıyla doğrudan ilgilenmediklerini, dolayısıyla da herhangi bir çıkar çatışması yaşanmayacağını ifade ettiler.
Giuliani ayrıca, şirketinin Türkiye Cumhuriyeti ile Washington’da lobi yapmak için anlaştığını, ancak kendisinin “Türkiye’nin ABD kongresi ve ABD yürütme organı nezdinde çıkarlarının savunulması” dosyasıyla doğrudan hiçbir ilgisi bulunmadığını da ifadesinde dile getirdi.
BHARARA’NIN YERİNE KONUŞULAN İSİM İÇİN DE “BU DOSYAYLA İLGİSi YOK” DİYE İFADE VERİLDİ
Mahkemeye sunulan ifadelerde dikkat çeken bir başka unsur ise, Michael Mukasey’in oğlu Marc Mukasey’in adının geçtiği bir ifadenin yer almasıydı.
Zarrab davasında iddianameyi hazırlayan New York Güney Bölge Federal Savcısı Preet Bharara, geçen ay ABD’nin yeni Başkanı Donald Trump tarafından görevinden alınmıştı. Bharara’nın yerine ise, Marc Mukasey’in atanacağı konuşuluyordu.
Mukasey’in resmi ataması gerçekleşmedi.
Ancak Marc Mukasey’in bağlı olduğu firmanın avukatlarından Levy Mahkemeye, “Marc Mukasey’in Zarrab dosyasıyla herhangi bir ilgisiyoktur” diye resmi ifade verdi.
bu ifade, Marc Mukasey’in hala Savcılık görevi için en önde gelen adaylardan olduğu söylentilerini de doğrular nitelikte.