Özgür Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Aykol, Türkiye'de darbe geleneğinin bitirilmesi için darbecilerin yargılanıp cezalandırılması gerektiğini söyledi. Simge olmuş insanların önce öldürülüp sonra onların bayrak edildiğini dile getiren Aykol, Uğur Mumcu ve Gaffar Okkan'ın öldürülmesinin ise devletin işi olduğunu savundu.
Yayında kaldığı iki yıl içinde 70 çalışanını kaybeden ve Kürt basını için sembol hale gelen Özgür Gündem Gazetesi, 17 yıl aradan sonra aynı isimle tekrar yayın hayatına başladı. Güneydoğu'daki çatışmaların en şiddetli geçtiği 1990'lı yıllarda yaptığı haberlerle dikkat çeken gazetenin büroları defalarca bombalanmıştı.
Cihan Haber Dergisi'ne konuşan Hüseyin Aykol, Özgür Gündem'in bu kadar tanınmasındaki etken rolün o zaman sol adına Birgün ve Evrensel gibi bir gazetelerin olmaması olduğunu ifade etti. Ergenekon davasının tutuksuz sanığı Yalçın Küçük'ü Yeni Ülke'ye kendisinin aldığını anlatan Aykol, şöyle devam etti: "Gazeteyi kendisi yönetmek istiyordu, ama olmadı. Uzun süre bizden ayrı kaldı. Sonra Özgür Gündem'e yazar olarak geldi. Gazeteye ayda 1 -2 defa gelir sohbet ederdik. Gazete politikalarına bir etkisi yoktu. Doğu Perinçek bile Kürt sorunu ile ilgiliydi. Öcalan ile röportaj yapıyordu. Yalçın Küçük daha sonra Avrupa'ya gitti. Küçük'ün kendi belirlemesi 'Ben o çizgiyi devlete yakınlaştırmaya çalışıyordum' dedi. O zaman da kendisi, 'bizden değil de karşı çalışan insan' olduğunu iddia etti. Kendisi şu anki durumundan memnun gözüküyor. 'Bize ihanet etmişti ya da biz bunu içimizde barındırmıştık' diye çok da hayıflanmıyoruz. Çünkü gazetenin yönetiminde hiç işlevi olmadı."
"YEŞİL'İ, ÖLDÜ DENDİKTEN SONRA GÖRENLER VAR"
Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın hala yaşadığının söylendiğini dile getiren Özgür Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Aykol, kendilerinin asla muhatap olmadıklarını vurguladı. Ancak ondan çok korktuklarının altını çizen Aykol, "Çünkü ne kadar hayaldi, ne kadar arkadaşlar benzetti, ama muhabirler en az 3 -4 defa bana 'Abi bu adamı şurda gördüm' diye söylediler. Hatta öldürüldüğü söylendikten sonra gördüm diyen insanlar var. Belki üçü öncedir, biri ikisi sonradır. Bana göre ölseydi, devlet öldürüldüğünü açıklardı, rahatlatmak için. Sanki daha sonra kullanılmak üzere yaşatılıyor gibi." diye konuştu.
50 bine traj çıkınca, manşetlerle birlikte tepkilerin de başladığını anlatan Aykol, Musa Anter'e kadar 70 çalışanın öldürüldüğünü ifade etti. Hürriyet ile baskı konusunda anlaşmaları olduğunu ancak gazeteyi basmadıklarını kaydeden Aykol, "O dönem askerin hakimiyeti vardı. En büyük tehdidin askerden geldiğini düşündük. Dönemin OHAL Valisi Hayri Kozakçıoğlu bizi çok zorladı. Ünal Erkan ve Mehmet Ağar ekibi ile sorunlar yaşadık." dedi.
"HİZBULLAH PKK'YA KARŞI KULLANILDI"
Hizbullah'ın PKK'ya karşı kullanıldığına inandığını dile getiren Aykol, Batman'da belli yerlerde silahlı eğitim aldıkları yerler olduğunu ileri sürdü. Hizbullahçıların koruculardan daha kötü kullanıldığını savunan Aykol, "Arkadaşlarımızın devlet tarafından öldürüldüğünü düşünüyoruz, ama fiilen sanık durumundaki insanların çoğu Hizbullahçı." ifadelerini kullandı.
Eski Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın ilk defa insanca yaklaştığını, çocuklarla merhabalaştığını, insanların sorunlarını çözmeye çalıştığını anlatan Aykol, Diyarbakır'da ilk defa böyle bir insan görüldüğünü, bu durumun halkta bir sempati oluşturduğunu vurguladı.
"Uğur Mumcu'nun şimdiye kadar sözüm ona 4 -5 defa katilini buldular. İran'ın yaptığını düşünmüyorum. Aynı şekilde Gaffar Okkan'ı da Hizbullah'ın öldürdüğünü düşünmüyorum." diyen Aykol, "Devlet; çünkü müthiş bir cinayet işleme, ortadan kaybolma var. Hiç kimse Uğur Mumcu'nun dinci, İslamcı grup tarafından öldürüldüğünü bana kabul ettiremeyeceği gibi Gaffar Okkan'ın da devlet işi olduğunu düşünüyorum, sanıyorum." diye konuştu.
"ERGENEKON İLE ASKER DARBEYİ BİR DAHA DÜŞÜNMEYECEK"
Uğur Mumcu'nun da öldürülmesinin devlet işi olduğunu savunan Hüseyin Aykol, şöyle devam etti: "Çok kötü bir şey. Böyle simge olmuş insanları, bir şekilde belli dönemlerde öldürdüler ve onu bayrak ettiler. Uğur Mumcu'nun cenazesine katılımı görün, yaratılan havayı görün ve yıllarca estirilen anti İran, anti İslamcı havayı görün. Bir projenin ürünü, argüman olarak kullanıldı. Yıllarca PKK'ya atfedilmeye çalışıldı, özellikle kardeşi Ceyhan Mumcu bunu defalarca söyledi. Şimdi bildiğim kadarıyla o bile vazgeçti. Oğlu da bunun bir İslamcı işi olduğunu sanmadığını söylüyor."
Türkiye'de gerçekten bir darbe geleneğini bulunduğuna dikkat çeken Aykol, darbe geleneğinin bitirilmesi için bunların yargılanıp cezalandırılması gerektiğini söyledi. Başta inancının 'işte bazı insanları göstermelik yargılayacaklar ve bitirecekler.' olduğunu dile getiren Aykol, "Kızıyorduk, esas insanlar yine mi yargılanmayacak? Bu iş generallere kadar geldi ama orada da zorlanılıyor." dedi.
Amerika'nın desteği ile davanın bugüne kadar getirildiğini iddia eden Aykol, hükümetin tek başına yapabileceği bir şey olmadığını savundu. "Türkiye'de Amerika istemezse olmuyor bu işler." diyen Aykol, geçmişte yaşanılanlar ve öldürülen insanlar üzerinden politika yapılmasının üzücü olduğunu belirtti. 28 Şubat sürecinde Susurluk'a medyanın büyük bir kısmının karşı çıktığını hatırlatan Aykol, amaçlananın ise Erbakan hükümetini devirmek olduğunu ve bunda da başarılı olunduğunu kaydetti.
Ergenekon davasıyla bu kadar hırpalanmadan sonra ordunun belki bir daha darbeyi düşünmeyeceğini ifade eden Aykol, davadan ciddi cezalar çıkmasa da, halkın bu insanları istememesi, değersizleştirmesi, medyanın bu yönde yayınlar yapmasının sonuca etki edeceğini belirtti.
"KÜRT SORUNUNDA ÇOK İLERLEME VAR"
Kürt sorununun çözümünde çok bedeller ödendiğini, çok acılar yaşandığını anlatan Aykol, şunları söyledi: "Geldiğimiz aşamada çok ilerleme var. Kürtçe konuşulabiliyor, propaganda yapılabiliyor. Kürtçe kurslar açılabiliyor. Bir eğitim yok, belli bir aşamadan sonra o da olacak sanıyorum. Devletin bunu görüp barış için yararlanması lazım. Birçok şey rahat konuşulur oldu. İnsanlar ne istendiğine dair hiç olmazsa ipuçlarını gördü. Seçim barajı konusunu gerçekten anlamıyorum. Devletin bunu farkedip çözüm bulması gerekiyor."
"OKTAY EKŞİ, TERÖRİST DEDİĞİ GAZETECİLERİ ŞİMDİ AVRUPA'YA ÖRNEK GÖSTERİYOR"
Ergenekon davası kapsamında Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tutuklanması, basın özgürlüğü konusundaki tartışmaları da beraberinde getirdi. Siyaset ve medya dünyasında konu enine boyuna tartışıldı. Tutuklamalara en büyük tepkiyi verenlerin başında ise 23 yıl aralıksız olarak Basın Konseyi Başkanlığı yapmasıyla nam salan ve şimdi CHP'den milletvekili olmaya hazırlanan Oktay Ekşi yer alıyor.
Konuyu basın özgürlüğü kapsamında değerlendiren Ekşi'ye dikkat çekici bir tepki Özgür Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Aykol'dan geldi. 17 yıl aradan sonra 'Özgür Gündem' adıyla yeniden yayın hayatına başlayan gazetenin yayın yönetmeni Aykol, Ekşi'ye 1990'lı yıllarda gözaltına alınan arkadaşlarına neden sahip çıkmadığını sordu. O dönem Oktay Ekşi'nin Basın Konseyi Başkanı olduğunu hatırlatan Aykol, şöyle devam etti: "Bizim arkadaşlar gözaltına alınıyor, öldürülüyordu. Hep derdik sahip çıkılsın. Oktay Ekşi, bunlar teröristir derdi. O listeler yayınlanırdı, asla bizim arkadaşların ismini anmazdı. Şimdi ne biçim bas bas bağırıyor, bize sahip çıkmaya çalışıyor. Çünkü ne olacak? Almanya'da Avrupa yazarlarına konuşmuş. İki kişi dese, gülecekler. İki kişi gazeteci alınabilir mi; alınabilir. Oysa diyor ki şu kadar kişi. Bizim arkadaşlar da var, ama eskiden terörist dediği arkadaşlar var. Bir de baktık bize de sahip çıkılıyor; dedik inşallah devam eder."