AYM, MİT tarafından Kazakistan'dan kaçırılan ve 108 gün ağır işkence gören Zabit Kişi'nin başvurusunda ihlal kararı verdi ve savcılığın derinlemesine soruşturma yapmasına hükmetti. Yüksek Mahkeme, Kişi'ye tazminat ödenmesine de hükmetti.
Anayasa Mahkemesi (AYM), Hizmet Hareketi üyeliği iddiasıyla hükümlü Zabit Kişi isimli başvurucunun Kazakistan’dan hukuk dışı yollarla kaçırılarak Türkiye’ye getirildiği, ardından 108 gün boyunca belirsiz bir yerde tutularak sistematik işkenceye maruz kaldığı yönündeki iddialarla ilgili “ihlal” kararı verdi.
Oybirliği ile karar alan AYM, iddiaların Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yeterli ciddiyet ve etkinlikte soruşturulmadığına hükmetti. Yüksek Mahkeme, Zabit Kişi’nin sunduğu kanıtlar ve yaşadıklarına dair anlatımlarının ve son derece ciddi olduğunu belirterek, devletin insan hakkı ihlali iddiaları karşısındaki soruşturma yükümlülüğünün altını çizdi. Kötü muamele yasağının “usul boyutu” itibarıyla ihlal edildiği tespit edilen kararda, başvurucuya 190 bin TL manevi tazminat ödenmesine ve etkili bir yeniden soruşturma yapılmasına karar verildi.
15 Temmuz 2016’nın ardından Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) birçok ülkeden zorla kaçırarak Türkiye’ye getirdiği isimlerden biri olan Zabit Kişi, gözaltında tutulduğu 108 gün boyunca ağır işkencelere, hakaretlere maruz kaldı. 108 gün boyunca ailesinin kendisinden haber alamadığı Kişi, Ankara Adliyesi’nde ortaya çıktığında ise 30 kilo kaybetmişti. Kişi, 21 Haziran 2019’da çıkarıldığı mahkemece 13 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
30 Eylül 2017’de Kaçırılmıştı
Zabit Kişi, 30 Eylül 2017 tarihinde Kazakistan’ın Almatı Havalimanı’nda, kendilerini Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) görevlisi olarak tanıtan sivil giyimli kişilerce, yanında E.K. isimli bir başka kişiyle birlikte yasa dışı bir şekilde alıkonularak Türkiye’ye getirilmişti
Zabit Kişi, bu kişiler tarafından darp edilerek zorla, üzerinde hiçbir resmi işaret bulunmayan kamuflaj desenli bir uçağa bindirilmiş ve Türkiye’ye kaçırılmıştı. Türkiye’ye getirildikten sonra ise, yaklaşık üç metrekarelik, penceresiz, insan yaşamına uygun olmayan bir konteynerde tam 108 gün boyunca, dış dünyayla hiçbir teması olmadan, hukuk dışı bir şekilde tutulduğunu öne sürdü.
Sistematik İşkence Uygulandı
Zabit Kişi, burada kaburgalarının tekmelenerek çatlatıldığını, vücuduna elektrik verildiğini, özellikle ayak parmaklarının sistematik bir şekilde ezildiğini, sert bir cisimle tecavüz girişiminde bulunulduğunu, sürekli olarak ölümle ve ailesine zarar vermekle tehdit edilerek psikolojik baskı altına alındığını ve bu koşullar altında, kendisine isnat edilen suçlamaları kabul etmesi yönünde zorla kamera kaydı alındığını anlattı. Zabit Kişi, 108 günlük zorla alıkonulmanın ardından, 18 Ocak 2018’de, gözleri bağlı bir şekilde Ankara Adliyesi’nin otoparkına bırakıldığını ve burada kendisini bekleyen Terörle Mücadele Şubesi (TEM) polislerince resmi olarak teslim alınarak hakkında yasal işlem başlatıldığını söyledi. Bu süreçte yaşadığı travma nedeniyle yaklaşık otuz kilo kaybettiğini de dilekçelerinde belirtti.
Emniyet “Kendi İsteğiyle Geldi” Dedi
Başvurucunun bu anlatımlarının aksine resmi kayıtlarda tamamen farklı bir senaryo yer alıyordu. Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen 18 Ocak 2018 tarihli tutanağa göre, Zabit Kişi aynı gün Emniyet Müdürlüğü’ne “kendi isteğiyle” müracaat etmiş, Hizmet Hareketi ile ilgili bildiklerini anlatmak ve etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini beyan etmişti. Bu çelişkili durum, AYM’nin soruşturmadaki eksikliklere dikkat çekmesinde önemli bir rol oynadı.
Savcılık Dosyayı Kapattı
Zabit Kişi’nin ayrıntılı işkence ve kaçırılma iddiaları üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bir soruşturma başlatılmıştı. Başsavcılık, başvurucunun ve tanıkların ifadesini almadan, 3 yıl 4 aylık bir sürenin ardından, 17 Kasım 2020’de “kovuşturmaya yer olmadığına” karar verdi. Savcılığın bu kararı, Zabit Kişi’nin gözaltına alındığı ve cezaevine konulduğu sırada düzenlenen ilk doktor raporlarında “darp ve cebir izine rastlanmadığı”, beyanlarının bu raporlarla çeliştiği ve iddialarının “soyut beyanlardan” ibaret olduğu, yeterli somut delil bulunmadığı gibi gerekçelere dayandırılmıştı. Savcılık, başvurucunun “kendi isteğiyle teslim olduğuna” dair tutanağı da kararının bir dayanağı olarak göstermişti.
Ciddi, Etkili Soruşturma Yapılmadı
Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, 25 Mart 2025 tarihli tarihi kararında, Zabit Kişi’nin kaçırılma, hukuk dışı alıkonulma ve işkence iddialarının ciddiye alınması ve derinlemesine araştırılması gereken iddialar olduğunu kabul etti. Yüksek Mahkeme, Başsavcılığın yürüttüğü soruşturmanın, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan ve “hiçbir koşulda istisnası olmayan” kötü muamele yasağının gerektirdiği etkinlikte, derinlikte ve titizlikte olmadığına hükmetti.
Yüksek Mahkeme’nin kararında, soruşturma sürecindeki kritik eksiklikler ve ihmaller şöyle sıralandı:
-Uluslararası kaçırılma iddiası es geçildi, deliller toplanmadı ve uluslararası değerlendirilmedi: AYM, başvurucunun Kazakistan’dan zorla getirilip getirilmediği, özellikle uluslararası bir uçuş olan TT-4010 sefer sayılı uçakta bulunup bulunmadığı gibi, devletlerarası bir operasyon şüphesi doğuran kaçırılma iddiasının en temel ve kritik unsurlarının Başsavcılıkça yeterince ve etkin bir şekilde araştırılmadığını vurguladı. Kararda, Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk İşleri Genel Müdür Yardımcılığı’nın Adalet Bakanlığı’na yazdığı ve Kazakistan Dışişleri Bakanlığı’nın “başvurucunun 30/9/2017 tarihinde Türk tarafına teslim edildiği ve Kazakistan mahkemelerinin kararı doğrultusunda sınır dışı edildiği” bilgisini içeren resmi notasına dikkat çekildi. Bu notanın varlığı, başvurucunun Türkiye’ye gelişinin sıradan bir yolculuk olmayabileceğine, aksine devletlerarası bir koordinasyonla gerçekleşmiş olabileceğine işaret ediyordu. Bununla birlikte, başvurucunun pasaportunda Türkiye’ye yasal bir giriş mührünün bulunmaması gibi son derece önemli ve şüphe uyandıran bir diğer delilin ve bu resmi nota ile pasaport durumu arasındaki çelişkilerin üzerine etkin bir şekilde gidilmediği, bu yönde hiçbir somut adım atılmadığı belirtildi. AYM, bu tür bir durumda soruşturma makamlarının proaktif davranarak havalimanı kamera kayıtlarını (hem Almatı hem de Ankara Etimesgut Havalimanı için), uçağın detaylı uçuş ve yolcu listelerini, varsa gümrük ve sınır polisi kayıtlarını ve hatta uçuş ekibinin ifadelerini temin etmeye çalışması gerektiğini, ancak bu tür kritik delillerin toplanmadığını ifade etti. Bu durumun, gerçeğin ortaya çıkarılmasına yönelik ciddi bir isteksizlik veya ihmal anlamına geldiği vurgulandı.
-Sağlık raporlarındaki çelişkiler ve işkence iddiaları değerlendirilmedi: AYM, gözaltında ve cezaevi girişinde alelacele düzenlendiği anlaşılan “darp cebir izi yok” şeklindeki ilk doktor raporlarına başvurucunun başından itibaren ve ısrarla itiraz ettiğini, bu muayenelerin uluslararası standartlara ve ulusal mevzuata uygun şekilde, yani mahremiyet sağlanarak, kolluk görevlilerinin bulunmadığı bir ortamda ve kıyafetler tamamen çıkarılarak yapılmadığını iddia ettiğini hatırlattı. Mahkeme, bu tür ağır işkence ve kötü muamele iddialarının söz konusu olduğu durumlarda, özellikle de kişinin uzun süre hukuk dışı bir şekilde ve yoğun baskı altında alıkonulduğu iddia ediliyorsa, ilk sağlık raporlarının tek başına kesin ve mutlak bir delil olarak kabul edilemeyeceğini, mağdurun yaşadığı derin korku, travma, devam eden tehditler veya fiziksel ve ruhsal çöküntü nedeniyle ilk anda yaşadıklarını tam olarak anlatamayabileceğini veya vücudundaki bazı izlerin hemen tespit edilemeyebileceğini, bazı yaralanmaların etkilerinin zamanla ortaya çıkabileceğini belirtti. Zabit Kişi’nin daha sonra, cezaevindeyken ve nispeten daha güvenli bir ortamda Kandıra Devlet Hastanesi ve Kocaeli Devlet Hastanesi gibi resmi sağlık kurumlarından aldığı, özellikle kaburga bölgesindeki “travma öyküsü”nü ve sağ dirseğindeki “sinir sıkışması” nedeniyle ameliyat önerildiğini açıkça gösteren sonraki sağlık belgelerinin son derece önemli olduğuna ve alıkonulma sırasındaki darp, elektrik verme, ezme gibi spesifik işkence iddialarını destekler mahiyette olabileceğine dikkat çekildi. Ancak Başsavcılığın, bu sonraki raporları ve başvurucunun iddialarını dikkate alarak, yaralanmaların kesin kaynağını, oluş zamanını, iddia edilen işkence yöntemleriyle uyumlu olup olmadığını ve kalıcı etkilerini bilimsel olarak tespit edebilecek bağımsız ve uzman bir Adli Tıp Kurumu’ndan veya üniversite hastanelerinin ilgili anabilim dallarından kapsamlı bir bilirkişi raporu aldırmadığı, bu yönde en temel soruşturma adımlarından birini atmadığı tespit edildi.
-Tanıklar ve mağdurun detaylı beyanları alınmadı, çelişkili tutanak araştırılmadı: Başsavcılığın, işkence ve kaçırılma iddialarının merkezindeki mağdur olan Zabit Kişi’nin, yaşadığı 108 günlük hukuk dışı alıkonulma ve maruz kaldığı işkence yöntemlerine ilişkin detaylı, resmi ve usulüne uygun bir ifadesine başvurmadığı, bu yönde bir girişimde bulunmadığı; keza kendisiyle birlikte Kazakistan’dan kaçırıldığını iddia ettiği ve olayların en önemli görgü tanığı olabilecek E.K.’nın da ifadesinin alınmadığı, bu kişilerin iddialarının doğrudan dinlenmediği kaydedildi. Ayrıca, başvurucunun “kendi isteğiyle Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne geldiği ve etkin pişmanlıktan yararlanmak istediği” şeklinde, başvurucunun iddialarıyla taban tabana zıt ve son derece çelişkili bir içerik taşıyan resmi tutanağı düzenleyen kamu görevlilerinin dahi tanık olarak ifadelerinin alınmadığı, bu tutanağın hangi koşullarda, kimlerin talimatıyla ve ne şekilde düzenlendiğinin, başvurucunun bu tutanağı imzalarken özgür iradesiyle hareket edip etmediğinin hiçbir şekilde araştırılmadığı belirtildi. Başvurucunun 18 Ocak 2018’de Ankara Adliye Sarayı’nın otoparkına ne şekilde ve kimler tarafından getirildiğini, bu “teslim” sürecinde neler yaşandığını, adliye ve çevresindeki kamera kayıtlarının incelenip incelenmediğini ortaya koyabilecek temel delillere dahi ulaşılmaya çalışılmadığı AYM kararında vurgulandı.
-Devletin pozitif yükümlülüğü ihlal edildi: AYM kararında, Adli makamların, başvurucunun son derece ciddi ve vahim nitelikteki işkence ve kaçırılma iddialarını ilk kez Kocaeli 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 3 Nisan 2018 tarihinde, yani resmi gözaltı sürecinden kısa bir süre sonra dile getirmesinden itibaren, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın verildiği 17 Kasım 2020 tarihine kadar geçen yaklaşık 3 yıl 4 ay gibi uzun bir sürede, iddiaların vahametiyle ve uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerle orantılı bir özen, sürat, etkinlik ve en önemlisi bağımsızlıkla hareket etmedikleri sonucuna varıldı. Bu uzun sürenin ve bu süre zarfında temel soruşturma işlemlerinin dahi yapılmamasının, devletin işkence ve kötü muamele iddialarını derhal, bağımsız, tarafsız ve etkin bir şekilde soruşturma yönündeki pozitif yükümlülüğünün açık bir ihlali olduğu, bu durumun cezasızlık algısını güçlendirebileceği ve hukuk devletine olan güveni sarsabileceği belirtildi.
Yeniden Soruşturma ve Tazminat
Anayasa Mahkemesi, tüm bu tespitler ışığında, Zabit Kişi’nin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının, devletin etkili bir soruşturma yapma yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle “usul boyutu” itibarıyla ihlal edildiğine oybirliğiyle karar verdi. Yüksek Mahkeme, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın, eksiklikler giderilerek etkili bir yeniden soruşturma yapılmak üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine hükmetti. Ayrıca, başvurucunun yaşadığı mağduriyet ve devletin soruşturma yükümlülüğündeki ağır ihmal nedeniyle Zabit Kişi’ye 190.000 TL manevi tazminat ödenmesine oybirliği ile karar verildi.
Zorla Alıkoyma Başvurusuna Ret
Anayasa Mahkemesi, Kişi’nin “Kamu görevlilerince zorla alıkonulmaya” ilişkin şikâyetleri yönünden ise “başvuru yolları tüketilmediği” gerekçesiyle kabul edilemezlik kararı verdi. AYM’nin gerekçesinde söz konusu iddiaya ilişkin idari veya adli yargı yollarına gidilmeden doğrudan bireysel başvuru yapıldığı savunularak “Hukuki yollara rağmen başvurucu, hukuka aykırı alıkonulma iddiasını doğrudan bireysel başvuruya taşımış; anılan hukuki yolların etkisiz olduğunu iddia etmemiştir. Bu sebeple başvurucunun ihlal iddiasını hukuk sisteminde mevcut hukuki yolları tüketmeden yaptığı sonucuna varılmıştır” denildi.
Gergerlioğlu Defalarca Gündeme Getirmişti
Zabit Kişi’nin Kazakistan’dan kaçırılma ve Türkiye’de işkence gördükten sonra Ankara’da “ortaya çıkması” sürecinde DEM Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu konuyu defalarca kamuoyu gündemine getirmişti. Konuyu soru önergeleriyle TBMM’ye de taşıyan Gergerlioğlu, işkence yasağının ihlal edildiğini, Kişi’nin zorla kaçırıldığını, etkin soruşturma yürütülmediğini söylemişti.
Zabit Kişi de gördüğü işkenceler başta olmak üzere yaşadıklarını Gergerlioğlu’na mektupla yazarak anlatmıştı.