İnsan hakları aktivisti ve yazar Ömer Faruk Gergerlioğlu Artı Gerçek‘teki yazısında acilen müdahale edilmesi gereken bir büyük dramı gündeme getirdi.
Gümüşhane Şiran’da ikamet eden Recep Kılıç’ın hizmet hareketine yakın olduğu gerekçesiyle 1 yıl tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildiğini belirten Gergerlioğlu, yetimhaneden evlat edindikleri çocuğun geri alınmak için aileye tebligat yapıldığını açıkladı.
Gergerlioğlu Kılıç ailesinin dramını şöyle anlattı:
“Önceki yıllarda ailece gittikleri bir yetimhanedeki çocukları ziyaret ederken onların eşine “anne” kendisine “baba” demesinden çok etkilenmişler. Eşi “ben buradan bir çocuk almadan gitmem” demiş. 2 kız çocukları olmasına rağmen 5 yaşındaki bir kız çocuğuna koruyucu aile olmuşlar. 5 yaşındaki yavru boşanmış bir anne babanın ortada kalan çocuğuymuş. Çocuğun vücudunda söndürülmüş sigara izleri ve morarmalar görmüşler. Anne, babasına gitmek istemeyen çocuk, yeni ailesini büyük bir sevgiyle benimsemiş. “Kara kızım Sevgi” dediği yavruyu öz kızı gibi bellemiş Recep bey, onu öz kardeşleri gibi seven çocuklarından ayırmamış. Yaşadığı psikolojik travmalardan dolayı Sevgi’nin düşük olan ders başarısı için çok büyük gayretler göstermiş.
Gümüşhane’de ilk koruyucu aile oldukları için Vali tarafından ziyaret edilerek onurlandırılmışlar. Recep bey bu arada beyin kanseri olmuş. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra tutuklanmış. Tutuklu kaldığı dönem içinde 3 ayda bir olması gereken tümör kontrollerini yaptıramadığı gibi, büyük ailevi zorluklar yaşamışlar. Ancak hiçbiri geçtiğimiz günler kendilerine ulaşan bir haber gibi onları üzmemiş.
Gümüşhane Aile ve Sosyal hizmetler müdürlüğü kısa bir süre önce gönderdiği bir yazıyla Sevgi’yi geri alacaklarını belirtmiş. Aile büyük bir şok yaşamış, bu tebliğe inanamamış, tekrar ricalar etmişler. Ama “devlet tutukluluğunuz dolayısıyla çocuğu geri alacak” denmiş. Kendisi hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olmamasına rağmen bu isteğin yapılmasını bir türlü anlayamıyor Recep bey. Recep bey “eğer sorun bensem 27 yıllık eşimi boşayayım, yeter ki şu mutlu tabloyu bozmayın, her şeye razıyım” demesine ve Ankara’lara gitmesine rağmen bir sonuç alamamış.
Şu an aile perişan. Yarın çocuğun geri alınacağı tebliğ edilmiş. Üzüntüden koma halinde yatan şeker hastası annenin ve çocukların olduğu eve gelen görevliler Salı günü(yarın) çocuğu alacaklarını beyan edince tüm aile feryat etmiş, ağlamış. Kardeşlerine ağlayarak sarılan Sevgi’nin halini anlatmak ise mümkün değil. Baba “adeta ciğerimizi söküp alacaklar” diyor ağlayarak. Kararı resmi tebliğ ederken ailenin feveranını hesaba katmayan yöneticilerin bu kararı nasıl sakin bir şekilde alabildiklerini çok merak ediyorum. Vicdanlarıyla baş başa kaldıklarında bu kararı kendilerine izah edebilecekler mi? “Yasa böyle” demesinler bana, hangi yasa hukukun ve vicdanın üstünde olabilir. Bu uygulamayı kabul etmek mümkün değildir.
Kılıç ailesinin evinde bir büyük matem yaşanıyor. Evinde çok mutlu olan Sevgi yurda gitmek istemiyor. Ailenin ve çocuğun istemediği bu uygulama, hangi gerekçeyle yapılabiliyor? 15 yaşındaki bir genç kızı sıcak, güvenli bir aile yuvasından koparabilecek gerekçe nedir? Bunu bana hükümet yetkilileri, Aile Bakanı açıklayabilir mi? Bir hukuk devletinde insanlar yargılanabilir ama yargılama dahi bitmeden böyle feryatlar yükselten bir karar nasıl alınabilir?
“Bize bu acıyı yaşatmasınlar” diyen bir baba, ağır şeker hastası bir anne ve birbirinden ayrılamayan kardeşler var. Bu tablo karşısında kabul edilemez bir gerekçeyle sevgiyle birbirine sarılmış insanları ayırmak, genç kızı geri almak insani değil, hangi kızgınlık bu kararları aldırabiliyor anlayamıyorum. Keyfilik hakim olursa ne desek boştur, biliyorum. Bu sevgi dolu anne, babaya, aileye altın madalya takmak yerine yapılan bu. Ama bunu kabullenemiyorum, tüm Türkiye’ye ilan ediyorum ki bugün bu yavrumuza sahip çıkalım ve geri iade işlemi iptal edilsin. Bunu başarabiliriz, bu vicdanların kabul edemeyeceği uygulamayı iptal ettirebilmemiz için her şeyimiz var. Aklımız, elimiz, isteğimiz, insaf, vicdan, merhamet duygularımız var çok şükür. Toplumsal baskının toplum vicdanının kabul edemeyeceği kararları durdurabileceğini düşünüyorum ve sosyal medya kanalıyla tepkimizi en başta Aile Bakanlığı olmak üzere diğer birimlere bildirerek bu mazlum ailenin sevinç gözyaşları dökmesini sağlayabiliriz diye düşünüyorum. Haydi gecikmeyiniz.”