Babaları 18 saat uzaklıktaki cezaevine kondu

Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın müdürü Kazım Güleçyüz, kendisine gönderilen mağdur mektuplarını köşesine taşımaya devam ediyor
Bylock iftirasında bir feryat daha: “3 yaşındaki kızım baba diye ağlıyor”

18 Temmuz’da açığa alınan eşim 31 Temmuz’da 10 yıl hizmet verdiği TSK’dan “terör örgütüne üye olma” suçlamasıyla ihraç edildi.
Yargısız infazla, ifadesi dahi alınmadan sorgusuz sualsiz işine son verildi, ama biz hiç üzülmedik, çünkü ailelerimiz bize kadere inanmayı, isyan etmemeyi, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmayı öğretirken, bir insanın imanının kuvveti kadar imtihanının da şiddetli olacağını söylemişlerdi. 

Daha sonra, sil baştan yeni bir şehirde yeni bir hayata başlamaya karar verdik, hâlâ borcunu ödemeye devam ettiğimiz arabamızı sattık, risk aldık, mahalle bakkalı tarzında küçük bir market açtık.

Eşim yedi ay boyunca emniyetten sorguya çağrılmadı, evimizde herhangi bir aramaya gelinmedi, hâkim veya savcı karşısına çıkarılmadı. Hukuk sürecinin başlaması için başvurduğu AYM ücretini ödemeye gittiğinde hakkında beş aydır yakalama kararı olduğunu öğrenerek orada gözaltına alındı ve tutuklandı.

Ben şimdi 3 yaşındaki kızımla beraber ailemin yanında İzmir’deyim, eşim Hatay Cezaevinde, yeni evimiz ve işimiz Balıkesir’de ve ben bu işyerini kapatmak zorundayım. Her gün kızımın “Anne, babam işe başladı değil mi, para kazanıyor, bana herşey alacak” diye sorduğu sorulara cevap veriyor, ona babasının yokluğunu hissettirmemeye çalışıyorum, ama nereye kadar? Gece baba diye ağlayan, gündüz elinde fotoğrafıyla gezen daha 3 yaşındaki bu çocuğun psikolojisini nasıl düzelteceğim? Hani diyorlar ya mağdur yok!

Eşim tam 14 gün boyunca gözaltında tutuldu, bir hafta Balıkesir’de, diğer hafta en son görev yeri olan Hatay’da. Mahkemeye çıkarıldığında, 2014 Eylül’ünde kapatmış olduğu hattında Bylock bulunduğu iddiası ile tutuklandı ve işin garibi eşim 2014’te tuşlu telefon kullanıyordu. 

Şimdi Hatay Cezaevinde ve ben açık görüşüne de, kapalı görüşüne de gidemiyorum. İki haftada bir telefon görüşmesi yapıyoruz. Gidemiyorum, çünkü İzmir Hatay arası otobüs mesafesi 18 saat, uçakla 1 saat 45 dakika. Ne otobüse, ne de uçağa verecek param yok. Buradan sesleniyorum, ben eşimi, kızım babasını göremiyor. 

Bu anlattıklarım mağduriyet değilse ne? Yoksa Müslümanım diyenlerin Müslümanım diyenlere zulmü mü? Allah’a emanet olun, dualarınızı eksik etmeyin.

Nur için verdiğimiz mücadeleyi, aynı zamanda onun gibi olan diğer bütün masum ve mazlumlar için de veriyoruz.

Kazım Güleçyüz / Yeni Asya
08 Nisan 2017 16:04
DİĞER HABERLER