MHP lideri Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Gezi Parkı davasında müebbet hapis cezasına çarptırılan Osman Kavala için sert açıklamalarda bulunan Bahçeli, "Yargı yetkisi kullananlara baskı yapmak, talimat vermek suçtur." dedi.
Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Elinizi vicdanınıza koy desek koyacak yer bulamayacak kimi insanların elbette bizi anlamasını beklemiyor, böylesi bir hayale kapılmıyoruz. Çıkarlarına ters düşenleri yollarına taş koyanları, rüzgarları kesenleri 10 metrelik kuyuya itip 5 metrelik iple kurtarma rolüne soyunan tatlı su kurnazlarını tanıyor biliyor ibretle takip ediyoruz. Takdiri ve teveccühü milletten rahmet magrifet ve rızayı Allah'tan diliyoruz
Bazen yerli yersiz sırtımızı sıvazlayanları da görüyoruz. Ancak buna dikkatle yaklaşıyoruz. Aslında sırtımızı sıvazlarken bıçak sokacak yer arama ihtimallerini de yabana atmıyoruz. Olgunlaşmak demek hiçbir şeye şaşırmamak demektir. Geldiğimiz bu aşamada gördüğümüz yaşadığımız ve şahit olduğumuz ne varsa bizi şaşırtmıyor. Fırsatını buldukları anda kavramların içini boşaltan, değerleri çarpıtan, istismar çarkını çeviren odakların bayağı dayatmaları bile sıradanlaşmakla kalmamış, hiç kimsenin ilgisini çekmeyecek boyutlara gelmiştir.
Hayatları miskinlik, tembellik, hainlikle geçen küçük bir azınlığın 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nde sahneye çıkıp Taksim'e yürüme ve burada gösteri yapma gayesi her şeyden evvel maksatlıdır, maşalıktır, madrabazlıktır. Emek ve Dayanışma Günü'nü ülkenin her yerinde kutlamak mümkündür, peki bu Taksim ısrarı niyedir? Buradaki amaç nedir? Emek ve dayanışmayla Taksim'in ne alakası vardır? 1 Mayıs 1977'deki acıklı ve vahim hadiselerin tekrarı mı planlanmaktadır? Taksim'in adının altında yatan hesap nedir? Emek kutsaldır, emekçilerimiz saygındır, hepsi de başımızın üstündedir. Ne var ki emek ve emekçiyle, üretimle alın teriyle, helal kazançla hiçbir bağlantısı olmayan üç beş haydudun 1 Mayıs gününü terörize etme çabası en başta emek ve emekçi düşmanlığına hizmettir.
Öğrencilere ters kelepçe vuran, gözaltı uygulaması yapan bazı ülkelerin hali rezalettir. Hani nerede insan haklarına riayet, hani nerede demokratik haklara saygı, hani nerede adalet ve hukuka bağlılık? İşlerine gelince insan hakları bilirkişiliği yapan ülkelerin işlerine gelmedi mi hak ve hukuk ihlallerinde sınır tanımamaları utanç duyulacak bir ikiyüzlülüktür.
Dünyada mıymıntı bir gezgin gibi değil bir Fatih gibi duruş göstermek için Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin devamından yanayız. Allah'ın izniyle çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur, üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir zalim de yoktur. Gazze'de gözyaşları dinmeli, acı bitmeli, insanlık faciası son bulmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti yeri ve zamanı geldiğinde, şartlar başkaca bir seçeneğe imkan bırakmadığında iç ve dış işgalcilere haddini bildirecek, şamarı indirecek, günü gösterecek güce sahiptir.
Siyaset kavga arenası değil çözümleri çözme sahasıdır. Ülkemizin yükseliş sürecine herkes destek vermelidir. DEM'lenmek yerine şekerli suyu tercih etmek, bundan da yudum yudum içmek akla en yakın seçenektir. Sayın Cumhurbaşkanımızla CHP Genel Başkanının görüşmesinin esasını es geçip boş koltukla meşgul olanların boşa ve boşluğa düşmeleri pek tabii kendi bilecekleri şeydir. Biz boşlukla, boş yapanlarla değil, ülkesi ve milleti için dolu heves ve heyecanları olanların ne söylediğine, neyi hedeflediğine bakıyoruz. Ancak bazı kilit mahiyetli tartışma konularıyla ilgili de görüşümüzü paylaşmak istiyoruz. Bir defa siyasetin yumuşama ve normalleşmesinin vasatı Türkiye ve Türk milletinin ortak değerleri, ortak çıkarları, ortak geleceğidir. DEM'lenenlerin ayrılması bir başka düşüncemiz ve temennimizdir. Türkiye'de yargı yetkisini Türk milleti adına kullanan bağımsız ve tarafsız mahkemelerdir. Anayasanın 138. maddesine göre hakimler görevlerinde bağımsızdırlar, anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunamaz. Yasama, yürütme organlarıyla idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez.
Bir davada sanıkların, tanıkların veya mağdurların lehlerine veya aleyhlerine olacak şekilde yargı yetkisi kullananlara baskı yapmak, talimat vermek suçtur. Bu suç şikayete bağlı bir suç da değildir. Bilhassa Gezi Parkı davasında hüküm alan Osman Kavala'nın yeniden yargılanması ya da serbest bırakılması hususunda kamçılanan sipariş bir süreç devamlı surette ilerletilmektedir. Bahse konu ettiğimiz şahıs TCK'nın 312. maddesinde düzenlenen Türkiye Cumhuriyeti devletini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Gezi Parkı davasında yargılanan diğer sanıklar da 18'er yıl ceza almışlardır. Bu kararı veren bağımsız ve tarafsız Türk yargısıdır.
SELVİ'YE 'OSMAN KAVALA' TEPKİSİBahçeli, Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi'nin Gezi Davası ile ilgili yazdıklarına da tepki gösterdi.
Bahçeli, şunları söyledi:
"Gezi Davası'na ceza verilmesine esas teşkil eden ve ortadan kaldırılmak istendiği iddia edilen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nden kastedilen başbakan ve bakanlar kuruluymuş. Eğer yapılan itirazlar reddedilirse Gezi sanıkları Anayasa değişikliği ile getirilen sistemden yararlanacaklarmış. Yeni hükümet sisteminde yürütme gücü bakanlar kurulu tarafından değil, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi tarafından kullanılmaktaymış. Başbakan ve bakanlar kurulu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin içinde yaşatılıyormuş. Suçun mağduru olan hükümet, yasa ve anayasadan çıkarılmış. Ortada mağdur olmayan bir suç kalmış. Mağdur olmayan suç olmazmış!
Emin olunuz bunları kaleme alan şahıs, doğrudan doğruya 'Osman Kavala serbest bırakılmalıdır' dese daha tutarlı ve omurgalı bir açıklama yapmış olurdu. 'Suç eskidi, yeni sistemde geçersiz' demek devleti ve milleti bilmeyen, bilse de hasıraltı eden tetikçilerin ve kimliksizliklerin harcıdır. Bunlar Gezi'nin gizli adamlarıdır."
SİNAN ATEŞ DAVASI HAKKINDA AÇIKLAMAEski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin iddianamenin hazırlanmasına da değinen Bahçeli, şunları söyledi:
"Hayatlarında tek bir ülkücünün hukukunu ve haysiyetini gözetmeyen mihrakların partimiz ve Ülkü Ocaklarını cinayetle anma teşebbüsleri ayrıca değerlendirilmesi gereken şerefsizce bir saldırganlıktır.
Bugüne kadar niye iddianame hazırlanmadı diye sordular. İddianame hazırlandı, içi boş dediler. Davamızı yargılamak için kuyruğa girdiler. MHP olarak beklentimiz şudur; iddianame ile ilgili mahkeme tarafından kabul edilip yargılanma süreci derhal başlatılmalıdır. Kimin elinde hangi bilgi ve belge varsa mahkemeye sunmalıdır. Hatta şahit olarak dinlenmek isteyenlere mahkeme kapısı açılmalıdır. Televizyon ekranlarında mahkeme yargılanamaz. Ne biliyorlarsa acilen mahkemeye yetiştirsinler."