Bakanın ‘terörist’ ithamına cevap: Öyleysek nasıl memur olduk

Kendilerine 'terörist' diyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya cezaevinden seslenen Nuriye Gülmen, “Eğer öyleysem, ben nasıl memur oldum” cevabını verirken, Semih Özakça, “Aç kalmanın terörist olmakla sonuçlandığı bir ülkede yaşıyorum” dedi.
CHP heyeti açlık grevindeyken tutuklanan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı cezaevinde ziyaret etti. İkili, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya cevap verdi. Gülmen, “Eğer öyleysem, ben nasıl memur oldum” cevabını verirken Özakça, “Aç kalmanın terörist olmakla sonuçlandığı bir ülkede yaşıyorum” dedi.

Cumhuriyet gazetesinden İklim Öngel‘in haberine göre, CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Grup Başkanvekili Özgür Özel, Ankara Milletvekili Necati Yılmaz ve Muğla Milletvekili Nurettin Demir; Gülmen ve Özakça’yı ziyaret etti. Heyet, açlık grevinin 79. gününde olan Gülmen ve Özakça’dan grevi sonlandırmalarını istedi. Ancak her iki eğitimci de “somut bir kazanım” elde edilene kadar, eylemlerini sürdürecekleri karşılığını verdi. Ziyaretin ardından hazırlanan raporda “Cezaevi dışında sağlık durumlarıyla ilgilenen Ankara Tabip Odası hekimlerinin, cezaevinde Gülmen ve Özakça ile görüştürülmesi gerekiyor. Cezaevi dışında kullandıkları B1 vitaminine cezaevinde de ulaşabilmeleri sağlanmalı, Özakça’nın bu ilacın yerine verilen ve bu ilacı da içerdiği söylenen B kompleks vitaminin kendisine sağladığı yararın, dışarıdaki ilacın yerini tutmadığı yönündeki yakınması dikkate alınmalı. Gülmen’in vücut fonksiyonlarının daha yerinde olduğunu, ancak Semih Özakça’nın direncinin daha düşük olduğunu gözlemledik” denildi.

Gülmen ve Özakça’nın açıklamaları şöyle:

NURİYE GÜLMEN: Yemek istemediğimizi iletince, bize özel bir paket göndermeye başladılar. Paketin içinde su, limon, bitki çayları ve meyve suyu bulunuyor. Ancak meyve suyunu kendi diyetimizde olmadığı için iade ediyoruz. Bir gün boyunca suyun içine limon sıkıp, taze nane yaprağı ve şekerle içiyor, ayrıca birkaç hazır bitki çayı ve 10 adet şeker ile iki kaşık tuz alıyordum. Ancak, grevin ilerleyen aşamalarında tuzun azaltılması gerektiğine yönelik hekimlerin verdiği telkinler doğrultusunda iki kaşık tuz yerine bir kaşık tuz alıyorum. Tuzu azalttıktan sonra vücudumdaki ödem de azaldı.

Soylu’nun sözlerini televizyondan duyduğumda adeta çıldırmışa döndüm. Grevimizi ATO’da üç hekim takip ediyor. Bu üç hekim arkadaşımızın Soylu’ya yanıt içerecek bir basın açıklaması yapmasını istiyoruz. Dışarıda ne yiyorsam, burada da onu yiyorum. Sayın Bakan, ATO hekimlerine inanmıyorsa, cezaevi yönetimine sormalı ne yediğimizi, herhalde inanacaklardır.

Beni DHKP/C terör örgütü üyesi ilan etmişler, eğer öyleysem, ben nasıl memur oldum, nasıl memuriyetimi bunca yıl sürdürdüm. İstanbul-Ankara yürüyüşüne katılmam gerekçesiyle bir gözaltı işlemim var, bir de 2015 yılında tutuklandığım bir dava var, ancak beraat ettim. Sayın Bakan, kim oluyor da böyle şeyler söylüyor. Kendisi hakkında suç duyurusunda bulunacağım. Eğer burası bir hukuk devleti olsaydı zaten savcılar doğrudan harekete geçerlerdi. Ben, vücudumu, gençliğimi, hayatımı ortaya koyarak bir mücadele başlattım, bu mücadelemi bu ifadelerle küçültmeye ve sönümlendirmeye çalışıyorlar.

Bize, bilincimizin kapanması durumunda, müdahale edeceklerini ifade ettiler. Ancak müdahaleyi kabul etmediğimizi, vücudumuzla ilgili kararı ancak kendimizin verebileceğini ifade ettim. Heyete, “Yapacağınız müdahale beni sakat da bırakabilir, bu sizin sorumluluğunuz olacaktır” anımsatmasında bulundum.

Semih’e faks çektim, eline geçip geçmediğini bilmiyorum, mektup da göndereceğim, onun mektubunu da bekleyeceğim. Semih’in sıvı, tuz ve şeker alımına dikkat etmesi gerekiyor. Bizi ilk günden beri takip eden hekimlerimize ihtiyaç duyduğumuzda muayene olmak ve bu sonuçlarının kamuoyuyla paylaşmasını talep ediyoruz. Nurettin Canikli’nin de annelerimizle yaptığı görüşmeyi çarpıttığını öğreniyoruz. Hekimlerimizin, ailelerimizin ve avukatlarımızın ortak bir toplantı yapması bizim için değerli olacaktır. AFP ve ARD gibi yabancı basın organlarına konuşmuş olmamı iddianameye yerleştirmişler, bunu anlayamıyorum.

SEMİH ÖZAKÇA: Burada ilk isyanım kitap sınırlamasına oldu. 5 kitap sınırlaması olduğu söyleniyor, bu sınırlama açlıktan beter. Açlık grevinden çok bu sınırlama beni zorluyor. Buraya getirildiğimiz günden beri gazete getirilmedi. Benim dışarıda bir tek eyleme katılmışlığım var, o da afiş asmak, ilk kez hapse giriyorum, daha önce tutuklanmadım. Sabıka kayıtlarımız tertemiz. Açlık grevine başlayınca terörist olduk, aç kalmanın terörist olmakla sonuçlandığı bir ülkede yaşıyorum. Benim evimde 2 bin tane kitap var, 20 tane kitap bulmuşlar, terör örgütüne yakın diyorlar. Evimdeki kitapların yüzde 1’i yüzünden bir örgütle ilişkilendiriliyorum.

Dışarıda kullandığım B1 vitaminini burada vermiyorlar. Bunun yerine B1 vitaminini de içeren B12 kompleks vitamini veriyorlar, ancak bu benim zihnimi yoruyor. Tekrar B1 vitaminimin verilmesini istiyorum. İlk talebim bu, müdüriyette el konulan vitaminimin verilmesini istiyorum. Açlık grevinde olmam ve ayakkabımı çıkarırken attığım slogan nedeniyle iki ayrı soruşturma dosyam var. Yürümekte sıkıntı çektiğim için, ranzamı mutfak ve tuvaletin olduğu alt kata indirdiler


28 Mayıs 2017 11:33
DİĞER HABERLER