Çevre Bakanlığı turistik koylardaki balık çiftliklerini kapatma kararında geri adım atıyor.
Çiftliklere '2007 Mayıs'a kadar koylardan çık' diyen ancak yeni yer gösteremeyen bakanlık, Çevre Yasası'nda yapacağı değişiklikle taşınma tarihini 2 ila 3 yıl uzatmaya hazırlanıyor. Bakanlık taşınmayı teşvik edici bir dizi önlemde alacak.
Ege ve Akdeniz'in en güzel koylarına kurulan balık çiftlikleri gerekli mi, yoksa denizi mi kirletiyor? Uzun zamandır bu soruya aranan yanıt henüz bulunamamış olmalı ki çiftliklerin mayıs ayına kadar bu koylardan taşınmasını isteyen Çevre Bakanlığı, süreyi uzatma hazırlığında. Bakanlık 1990'larda ruhsatlandırılarak bu bölgelerde üretim yapma izni verdiği balık çiftliklerine yeni yer gösteremediği ve hassas alanları belirleyemediği için hem Çevre Yasası'nda değişiklik yapacak, hem de çiftliklere en az 2 ila 3 yıl yeni süre verecek.
Turizm bölgesi ayrımı yapılmadan verilen ruhsatlar nedeniyle yüzde 70'i turizmin merkezi Muğla'da olmak üzere kurulan çiftliklerin sayısı bugün 350 civarında. Başta orkinos, levrek, çipura olmak üzere, alabalık, sinarit, sivri burun karagöz, çizgili mercan, eskina, midye gibi türler denizin içine kurulan kafeslerde büyüyor. Doğrudan 10 bin kişinin çalıştığı çiftlikler, dolaylı olarak 50 bin kişiye istihdam sağlıyor. Yıllık üretim ise 118 bin ton. 1.2 milyar dolarlık üretimin 240 milyon doları ihraç ediliyor. 2006 ihracatında ise yüzde 20'lik bir artış bekleniyor.
130 milyon tonluk dünya balık üretiminin yüzde 33'ü çiftlik balıklarından oluşuyor. Gelecek 20 yıl içinde üretimin yarıdan fazlasının çiftlik kaynaklı olacağı tahmin ediliyor. Toplam balık üretiminin yüzde 22'sini çiftlikten yapan Türkiye'de iç tüketim de bu sayede artıyor. Kişi başına balık tüketimi 10 kiloya yaklaştı. Ancak bu rakam hâlâ dünya tüketiminin çok gerisinde. Kişi başı tüketimi 70 kilo olan Japonya, Türkiye'den 9 kat fazla balık yiyor. İspanya'da 45 kg, Fransa'da 31 kg, İtalya'da da 25 kg'lik tüketim var.
Turizm balık çiftliğine karşı
Ancak son yıllarda Türkiye'de turizmin de önemli bir atılım yapması iki sektörü karşı karşıya getirdi. Özellikle Bodrum'daki Salih Adası bölgesinin turizm bölgesi ilan edilmesi balık çiftliklerinin buradan taşınmasını gündeme getirdi. Kafeslerin kıyıya çok yakın olması nedeniyle turizm için kullanılabilecek alanların kirlendiğini iddia eden turizmciler kirlilik nedeniyle yatçıların bu bölgeyi güzergâhlarından çıkardığını iddia ediyor.
Turizmciler balık çiftliklerine yönelik eleştirilerini rakamlarla ortaya döküyor. 2005 yılı turizm geliri 18 milyar doları buluyor. Balık çiftliklerinden yapılan ihracat ise 240 milyon dolar düzeyinde. 2001'de hazırladıkları raporla iki sektörün Türkiye'ye kazandırdıkları arasındaki farka vurgu yapan ve çiftliklerin turizm potansiyelini sekteye uğrattığını belirten Turizm Seyahat Acentaları Birliği'nin Başkanı Başaran Ulusoy, "Türkiye balık çiftliklerinin çiftliği değildir. Balık çiftliklerini havadan gösteren fotoğraflar sorunu açıkça ortaya koyuyor. Siz balık çiftliklerinin yağ bıraktığı yerde denize girer misiniz? Tabii ki girmezsiniz?" diye konuşuyor.
İşte Çevre Bakanlığı bu soruna çözüm bulmak amacıyla Mayıs 2006 tarihli Çevre Yasası'yla balık çiftliklerine el attı. Çevre Bakanı Osman Pepe sık sık "kesin bir dille" çiftliklerin kapatılacağını açıkladı. Bu kapsamda turizm potansiyeli olan ve çiftliklerin neden olduğu kirliliği bertaraf edecek akıntının olmadığı hassas nitelikteki koy ve körfezlerdeki işletmelerin kapatılması öngörüldü. Çiftliklere bu hassas koylardan çıkmaları için tanınan süre ise 8 ay sonra yani 23 Mayıs 2007 olarak açıklandı.
Yasada yumuşama hazırlığı
Ancak Çevre Bakanlığı balık çiftliklerinden gelen tepkiler karşısında bugünlerde Çevre Yasası'nın kapatmaya ilişkin maddelerinde yumuşatmaya gitmeye hazırlanıyor. Yapılacak değişiklikte taşınma sürelerinin uzatılması ve taşınmayı teşvik edici bir dizi önleme gidilmesi konuları var. Balık çiftliği sahipleri ise çevreyi kirletenlere karşı kapatma cezası verilmesi yerine maddi ceza uygulanmasını da talep ediyor.
Çevre Bakanlığı'nın yumuşamasına neden olarak bu çiftliklere taşınacakları yeni bir bölge ve taşınma maliyetini karşılayacak bir teşvik verilmemesi gösteriliyor. Su Ürünleri Federasyonu Başkanı Murat Dağ, öncelikle çiftliklerin taşınacağı yeni üretim alanlarına ilişkin kesin ve değişmez koordinatların kendilerine iletilmesi dışında, taşınma masraflarının karşılanması ve taşınma için verilen tarihin uzatılması talebinde bulunduklarını söylüyor. Çiftlik büyüklüklerinin 30 ton ile 800 ton arasında değiştiğini belirten Dağ, taşınacak her bir tonun yaklaşık bin dolar masraf gerektirdiğini belirtiyor.
"Kaldı ki, kuluçka süresi 16 ay sürüyor. Bugün taşınmaya karar versem, en erken 16 ay sonra çıkabiliyorum" diyen Dağ, taşınmanın 30 ton kapasiteli küçük çiftlikler için altından kalkılması güç bir fatura anlamına geldiğine de dikkat çekiyor. Devletin bu bedeli ödemesi gerektiğini savunan ve tüm bu talepleri Çevre Bakanlığı'na da ilettiklerini anlatan Dağ, şu bilgileri veriyor: "Bakanlık yeni bir yasa ile balık çiftliklerinin kapanmasını içeren maddeleri yumuşatmaya gidecek. Yeni faaliyet alanları gösterilecek. Taşınma tarihinde de kademeli geçiş gündemde. 2-3 yıllık bir süre daha tanınması söz konusu. Ancak taşınma bedeli konusunda bakanlık olarak yapabilecekleri bir şey olmadığını, Maliye ile görüşmemiz gerektiğini söylüyorlar. Henüz ortada kesin olarak varılmış bir uzlaşı yok."
İki sektör de Türkiye'ye lazım
Deniz Ürünleri Sanayicileri Derneği Başkanı Niyazi Önen ise Bodrum koylarında çiftlik olmasına karşı olduklarını ancak tüm sektörü yönelik tepkilerin yanlış olduğunu kaydediyor. Önen, "Başkalarının çıkarlarına alet oluyoruz, üzülüyorum. Çiftliklerin çevreye zararı bazı çevrelerce çok abartılıyor. Bizler de Bodrum koylarında, turizme uygun alanlarda çiftlik faaliyetlerine karşıyız. Ancak tüm çiftliklere karşı bir kampanyaya girişmek, hem haksızlık hem de Türkiye çıkarlarına aykırı" diyor.
Önen gibi, Orkinos Üreticileri ve İhracatçıları Derneği Başkanı Nedim Anbar da ruhsatsız çifliklerin kapatılması gerektiğini savunuyor ancak ruhsatlı ve standarda uygun çalışanların taşınma masraflarının devletçe karşılanması gerektiği görüşünde. "Kuruyla birlikte yaşı da yakmaya kalkıyorlar" diyen Anbar, devletin değişken politikaları nedeniyle sektörün sıkıntıya düştüğünü belirtiyor. 100 ton kapasiteli bir çifliğin 200 bin dolarlık yatırımla kurulduğunu ve yaklaşık 2 yıl süren incelemelerin ardından ruhsat alıp faaliyete geçebildiğini anlatan Anbar, "Yaklaşık 10 farklı devlet kurumundan onay alıp işletme açıyoruz. Bu çiftlikler devletin izniyle kuruldu. Yine devletin kendisi karşıma çıkıp taşınmamı istiyorsa, taşınma masraflarımı ödemesi gerek. Yoksa çıkmam, hır çıkarırım" şeklinde konuşuyor.
Tarım bakanlığı kapatmaya karşı
Balık çiftlikleriyle ilgili tartışma ve karmaşada çiftliklerle ilgili karar yetkisinin bakanlıklar arasında bölünmesi de etkili. Çiftlikler, su ürünleri açısından Tarım Bakanlığı'nın, çevre boyutu ile Çevre Bakanlığı'nın denetiminde. Her iki bakanlık da standart dışı uygulama durumunda yasal işlem yapabiliyor. Ancak Tarım Bakanlığı'na bağlı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Müdürlüğü (TÜGEM), "Sorun bu yasaların uygulanmaması" sözleriyle özeleştiri yapıyor. Diğer yandan balık çiftliklerinin ciddi bir kirlilik yaratmadığını savunan yetkililer, çiftliklerin kapatılmasını öngören Çevre Yasası'nı "taraflı ve adaletsiz bir hüküm" olarak tanımlıyor. Turistik tesislerin ve yatların çok daha kirletici olduğuna dikkat çeken TÜGEM, "Tarım bakanlığı olarak çiftliklerin taşınabileceği bölgeleri belirledik. Ancak Çevre Bakanlığı bunların yüzde 80'ini onaylamadı. Mevcut çiftlikleri kalan yüzde 20'ye sığdırmaksa imkansız. İki bakanlığın biraraya gelip uzlaşması şart" diyor. TÜGEM'in açıklamalarına göre, kirlenmede başlıca etkeni arıtma tesisi olmayan turizm ve endüstriyel işletmeler oluşturuyor. Türkiye'deki turistik tesislerin yüzde 81'inde arıtma tesisi bulunmuyor. Endüstriyel işletmelerde de oran aynı. Üstelik, arıtması olmayan ve deniz kirliliğine yol açan işletmelerin yüzde 84'ü kamuya ait işletmelerden oluşuyor.
Çevreye, geri dönüşü olmayan zararları var
Birleşmiş Milletler Çevre Programı Akdeniz Eylem Planı Birimi'nin raporlarında balık çiftliklerinin neden olduğu zarara dikkat çekiliyor. Rapora göre 1990'lardan beri Akdeniz'in birçok ülkesinde çiftlik sayısı hızla arttı. Bununla birlikte ekosistemin uğradığı zarar da ortaya çıkmış oldu. Her bir ton balık üretimiyle 110 kg. azot, 12 kg. fosfor ve 450 kg. karbonun açığa çıktığını anlatan rapora göre, "Kullanılan organik ve kimyasal maddelerden kaynaklanan sorunlar, çiftliklerin yakınındaki kıyılara yansımış durumda. Kullanılan ilaçlar ekosistemde geri dönülmeyecek zararlara yol açıyor. " Rapora göre, Akdeniz'e karışan azot, fosfor ve karbonun yüzde 20'si Türkiye'den kaynaklanıyor. Oran Yunanistan için yüzde 40'ı aşıyor.
Bu sezon yine hamsi başı çekecek
Türkiye'de balıkçılık, sadece kültür balığı üretimiyle sınırlı değil. Yılda ortalama 600 bin ton üretim yapılıyor ve bunun yaklaşık 480 bin tonu avlanan balıklardan oluşuyor. Avlanma sezonu yaklaşık 1 ay önce başladı ve bu yıl için ilk veriler balığın bol olacağı yönünde. Sezonu bol balıklar içinde hamsi, lüfer, sardalya, ve istavrit öne çıkıyor. Türkiye'nin toplam balık üretiminin yüzde 65'ini hamsi temsil ediyor. Balıkçıların yüzünü en çok güldürecek balık olarak yine hamsinin adı geçerken, üretimin önceki sezondaki gibi 340 bin tonu bulması bekleniyor. 2004'te yaklaşık 13 bin ton olan lüfer ve sardalya'nın da bu yıl bol olacağı ifade ediliyor.
Su Ürünleri Federasyonu Başkanı Murat Dağ
İstesem de 16 aydan önce çıkamam
Taşınma masraflarının karşılanması ve taşınma için verilen tarihin uzatılması talebinde bulunduk. Çiftlik büyüklükleri 30 ton ile 800 ton arasında değişiyor ve taşınacak her bir ton için yaklaşık bin dolar masraf ediliyor. Kaldı ki, kuluçka 16 ay sürüyor. Bugün taşınmaya karar versem, en erken 16 ay sonra çıkabiliyorum.
Deniz Ürünleri Sanayicileri Derneği Başkanı Niyazi Önen
Çevreye zarar çok abartılıyor
Başkalarının çıkarlarına alet oluyoruz, üzülüyorum. Çiftliklerin çevreye zararı bazı çevrelerce çok abartılıyor. Bizler de Bodrum koylarında, turizme uygun alanlarda çiftlik faaliyetlerine karşıyız. Ancak tüm çiftliklere karşı bir kampanyaya girişmek, hem haksızlık hem de Türkiye çıkarlarına aykırı.
Orkinos Üreticileri ve İhracatçıları Derneği Başkanı Nedim Anbar
Devlet masrafı ödesin yoksa hır çıkar
Devletin değişken politikaları nedeniyle sektör sıkıntıya düştü. Yaklaşık 10 farklı devlet kurumundan onay alıp işletme açıyoruz. Bu çiftlikler devletin izniyle kuruldu. Yine devletin kendisi karşıma çıkıp taşınmamı istiyorsa, taşınma masraflarımı ödemesi gerek. Yoksa çıkmam, hır çıkarırım.
REFERANS GAZETESİ