Yanık acısını hepimiz biliriz. Sobalı evlerde büyüyen nesil, çoğunlukla bu acıyla çok erken yaşlarda tanışmıştır.
Ev kazalarının başında gelen ve genellikle ufak tefek yaralanmalara yol açan küçük yanık olaylarının yanı sıra, hızlanan hayat temposu ve değişen iş şartları ile birlikte derin yanık sıklığı da giderek artmaktadır. Geniş doku kaybına sebep olan ağır yanıklar, hastalar ve aileleri için çok ciddi neticeler doğurur. Zorlu tedavi süreçleri psikolojik ve maddî sıkıntıları da beraberinde getirir.
Çağlayan dergisi Ekim 2022 sayısında yer alan, “Yanık Tedavisinde Balık Derisi” başlıklı ve Dr. Fatma Gündüz imzalı makaleye göre; yaratılış kanunlarını doğru okuyan Brezilyalı hekimler, yanık tedavisinde gelecek vaat eden ve birçok yönden avantajlı olan yeni bir tedavi usulünü insanlığın hizmetine sundular.
Makalede yer verilen bir olayda Maria Ines isimli bir kadının başından geçenlere yer verilir. Ines, bir restoranın mutfağında görevlidir. Çalışmaya başlayalı çok olmamıştır ki korkunç bir patlama sesi duyar. En son hatırladığı şey her yanı saran alevlerdir. Yangında ağır bir şekilde yaralanan 36 yaşındaki Maria, Dr. José Frota Enstitüsü Yanık Ünitesine getirildiğinde şuuru kapalıdır. Her iki kolu, göğsü, boynu ve yüzünün bir kısmı yanmıştır ve yanıklarının çoğu ikinci derecedendir.
Doktorları ona iki yıldır üzerinde çalıştıkları, ancak henüz insanlarda uygulanmamış olan bir tedavi yöntemini tavsiye ettiklerinde, buna hayır diyemeyecek kadar çaresizdir. Yaralarına Tilapia balığı (Oreochromis niloticus) derisi yerleştirilirken hissettiği duyguyu, daha sonra verdiği bir röportajda, “Kendimi bilim kurgu filminde gibi hissettim. İlk başta balık derisi çok soğuk geldi, ama birkaç dakika içinde artık acı hissetmiyordum, serin ve rahatlatıcı bir his veriyordu. Kötü kokmadığı için de gerçekten çok şaşırmış ve buna sevinmiştim.” diyerek anlatır. Tedavisi 11 gün süren Maria Ines Candido da Silva, Tilapia derisi tekniği ile tedavi edilen ilk 50 hastadan biridir. Bu çalışma, Aralık 2016’da tamamlanır ve sonuçları birçok dergide, makale ve vaka takdimleri şeklinde yayımlanır.
Kaç Derece Yanık Vardır?
1- Birinci Derece Yanıklar: Yalnızca derinin üst tabakasının zarar gördüğü, ciltte kızarıklık ve hafif ağrıyla karakterize olan yanık tipidir. Buna en iyi örnek basit güneş yanığıdır.
2- İkinci Derece Yanıklar: Yanık olan deride kızarıklığa ek olarak içi su dolu kabarcıklar da vardır. Çok ağrılı, enfeksiyona açık yanıklardır. Yanığın tesirinde kalan vücut alanının büyüklüğü bu türde önemlidir. Geniş alanlı yanıklarda, hastanın deri yolu ile sıvı ve mineral kaybı riski vardır.
3- Üçüncü Derece Yanıklar: Deri tabakalarının tamamı yanıktan ağır derecede etkilenmiştir. Sinir uçları da hasar gördüğü için, yanığın şiddetine rağmen hasta ağrı duymaz.
4- Dördüncü Derece Yanıklar: Deri tabakalarına ek olarak, altta yatan kas, tendon ve kemik dokuları da yanmıştır.
Yanık Nasıl Tedavi Edilir?
İnsan vücudunun en büyük organı olarak kabul edilen cildimiz, vücudumuzu dış dünyanın zararlı tesirlerinden koruyan, ısı ve sıvı kaybını engelleyen bir bariyer görevi görüyor. Bu bariyerin ortadan kalkması, bir taraftan enfeksiyonlara davetiye çıkarırken, diğer yandan da bedenin ısı ve sıvı dengesinin bozulmasına sebep oluyor. Bu özellikleri ile deri, yokluğu hayat ile bağdaşmayan önemli bir organımız. Basit ve sathî yanıklarda, yanık bölgesini temiz tutup antibakteriyel ve iyileştirmeyi hızlandıran kremler sürmek yeterli iken, derin yanıkların tedavisi çok komplekstir. Bu hastaların tedavisinde, standart yara bakımının yanı sıra, yara yatağının nekroze olmuş (ölü) dokudan temizlenmesi ve ardından oluşan bozulmaların, deri greftleri (yamaları) veya flepler (komşu derinin özel bir yöntemle kesilip çevrilerek yarayı kapatacak şekilde dikiş atılması) ile kapatılması gerekiyor. Vücut yüzeyinin büyük bir kısmını ilgilendiren birçok yanık vakasında, tamirde kullanmak üzere hastanın vücudunda yama alınacak uygun saha bulmak bile zordur. Yama alınacak yeterli saha mevcut olsa bile, uygulanan işlem sonrası deri yamasının alındığı bölgedeki doku hasarına bağlı olarak, enfeksiyon ve ağrı riski de artar. Hastanın kendi derisinden alınan yamaların (otogreft) yanı sıra, organ nakli yöntemi ile başka bir insandan (allogreft) veya farklı bir canlı türünden (ksenogreft) de yamalar alınabilir. Birçok yanık hastası, yaralanmadan sonra yıllarca çok sayıda cerrahî müdahaleye mârûz kalır, bu yüzden iyileşmeleri ve normal fonksiyonlarına geri dönmeleri zaman alır.
Yanık tedavisi, özel şartlar gerektiren; eğitimli uzman ve yardımcı personel desteğine ihtiyaç duyulan; zaman, emek ve sabır isteyen pahalı bir süreç. Geleneksel yöntemler, beklentileri karşılama konusunda yetersiz kalıyor. Bu yüzden hastanın kendisinden veya başka bir insandan deri nakli yoluyla elde edilen yamalar yerine, iyileşen dokuya kolayca dâhil olabilen, fonksiyonel ve estetik olarak da görüntüyü çok bozmayacak, biyomateryallerin üretilmesi, yara iyileşmesini desteklemede önemli bir çığır açıyor. Bu biyomedikal malzemeler, dokuları veya organları yenilemek ve tamir etmek için, geçici olarak hasarlı dokuların yerini alan, hücrelerin tutunmasını, çoğalmasını ve işleyişini düzenleyen ve hastanın dokusu ile yüksek biyouyumluluk ve düşük immünojenite (hastanın uygulanan yamayı reddetme ihtimalinin düşük olması) gibi mükemmel özelliklere sahip ürünler. Doğrudan bir hücre veya doku grubundan elde edilen ürünler, gelişmiş yara bakımı tedavisinde son dönemde giderek daha fazla kullanılıyor. Bunlar, insan yavrusunu rahim içinde saran koruyucu örtüler olan chorion ve amnion zarları, sığır derisi ve küçükbaş hayvan midesi gibi dokulardan da elde ediliyor.
Bu materyallerin bir kısmı, hücre ihtiva etmeyen, kafes şeklinde dokunun iskele görevini gören liflerden (kolajen, retiküler ve elastik lifler) ve hücreler arası boşluğu dolduran organik moleküllerden (hiyalüronik asit, proteoglikan vb.) müteşekkil ürünlerdir. Hücre ihtiva etmediği için başka bir insandan ya da hayvandan elde edilen yamalara göre immün sistem tarafından reddedilme ihtimali daha düşüktür. Vücuda entegre olarak, hasarlı bölgede yeni damarların meydana gelmesini, hücre yapışması ve çoğalmasını teşvik eden, hücre göçünü düzenleyen ve böylelikle dokunun yeniden biçimlenmesini destekleyen bir yatak görevi görürler.
Ancak şap hastalığı, deli dana hastalığı gibi hayvanlardan geçen bir hastalık riski taşımaları, dinî gerekçelerle bazı hastalar tarafından reddedilmeleri ve yüksek üretim maliyetleri, memeli hayvan orijinli bu doku ürünlerinin pratikte kullanılmalarını kısıtlıyor. Sonuç olarak, daha geniş bir kaynak yelpazesine, daha yüksek güvenilirliğe ve daha düşük üretim maliyetine sahip olan balık, yeni bir alternatif kolajen doku kaynağı oluyor. Nil nehri Tilapia balığının yanı sıra, soğuk su balıklarından Atlantik morina balığı da (Gadus morhua) deri yaması elde etmek için güzel bir imkândır. İlginç bir şekilde, Kuzey Atlantik morinasından insanlara bulaşabilecek, bilinen hiçbir prion (hastalık yapabilen küçük protein parçacıkları), bakteriyel veya viral hastalık yok; dolayısıyla, çok az bir işlemle kullanılmaya hazır hâle geliyor.
Balık derisi yaması, insan amniyon zarı ve diğer memeli hayvanlardan elde edilen deri yamalarına kıyasla insan derisine daha çok benziyor. Deri yamasının hazırlanması sırasında, balık derisinin yapısını ve yağ bileşimini koruyan özel bir yöntem kullanılıyor. Balık derisi ayrıca sağlık açısından birçok faydası olan Omega-3 yağ asitleri bakımından da zengindir. Bu özellikleri ile yanık bölgenin tamiriyle beraber, diyabetik ayak tedavisi; kronik ağız yaralarının tedavisi, fıtık yırtıklarının tamiri, kulak zarı onarımı, meme hasarının düzeltilmesi, diş eti çekilmelerinde doku yenilenmesi ve beyin zarı tamiri gibi alanlarda da yaygın olarak kullanılıyor ve iyi sonuçlar elde ediliyor.
Çeşitli çalışmalar, tip 1 kolajen bakımından zengin olan balık derisi malzemelerinin; hücrelerin tutunmasına, çoğalmasına ve gerekli yerlere kolayca göç etmesine izin veren, iyi gözenekli biyomedikal iskele yapısına, mekanik mukavemete, biyouyumluluğa, yüksek biyolojik çözünürlüğe (doku içerisinde zamanla eriyebilme özelliğine) sahip olduğunu gösteriyor. Dondurularak kurutulmuş Tilapia derisinin hücrelerinden arındırılmış, lifler ve organik moleküllerden müteşekkil yapısı, büyük miktarda su veya biyolojik sıvıyı emebiliyor. Bu da yara bölgesinin nemli kalmasını sağlıyor. Cilt yaralarının tamiri; bu süreci başlatan anahtar moleküllerin salınımı, hücrelerin çoğalması ve büyümesi, kan damarlarının yeniden oluşması ve dokunun tamirini içine alan dinamik bir süreçtir. Bu tamir sürecinde sadece fibroblastların (tamirden sorumlu hücreler) çoğalması yeterli değildir, diğer yandan kan damarları ve sinirlerin oluşumu da bir o kadar önemlidir. Aksi takdirde geniş ve derin bir yanığa bağlı cilt hasarının onarımı sağlıklı bir biçimde gerçekleşmez ve belirgin bir yara izi (nedbe) dokusu oluşumu ile sonuçlanır.
Balık Derisi Yaması Neden Benzersizdir?
Balık derisi, insan derisindeki bütün tabakaları ihtiva eder. Yapısında hücre ve doku yenilenmesini uyaran, iltihaplanmayı azaltan, bakterilerle savaşan ve sinir uçlarını koruyan çok çeşitli amino asitler, özel iyileştirici peptitler (tilapi piscidin-3 veya TP3) ve omega-3 yağ asidi mevcuttur. Kullanım kolaylığı açısından hastayı uyutmaya gerek olmaması ve pansuman ve bandaj değişimi gibi zor ve yorucu prosedürlere ihtiyaç duyulmaması önemlidir. Yaraya sıkıca yapışması, dokudan sıvı ve protein kaybını engellemesi ve nemi çok iyi bir şekilde tutması ve yüksek mekanik mukavemete sahip olması, yaraların büyük ölçüde korunmasını sağlar.
Steril bir şekilde paketlendikten sonra oda ısısında saklanabilmesi, raf ömürlerinin uzun oluşu, aynı zamanda Müslüman ve Yahudiler için dinî kaidelere uygunluğu, ticarî açıdan da tercih sebebi oluyor. Zaten ABD’de ilaç ruhsatlarının verildiği enstitü (FDA) tarafından da kabul belgesi alan hücresiz balık derisi yamalarının, yara tedavisinde avantajlı bir alternatif olduğu artık ispatlanmış durumdadır ve yapılan araştırmalar bunu desteklemeye devam ediyor.
Yazının tamamı için: