Çağ atladık denilen sağlık sistemi çöküşte. Sağlıkta dönüşüm politikası yıkıma yol açarken sistemin her alanındaki sorunlar yumağı büyüyor. Randevular alınamıyor, ilaçlar bulunamıyor, katkı payı el yakıyor, şiddet eksilmezken sağlık emekçileri de hastalar da mağdur… Doktorlar ise birer birer ülkeyi terk ediyor.
BirGün haberine göre, Ekonomiden eğitime hemen her alanda olduğu gibi sağlıkta da büyük bir çöküş yaşanıyor. AKP iktidarı algı oyunlarıyla “çağ atladık” diyerek bir başarı hikâyesi satmaya çalışsa da sağlıkta dönüşüm politikası on yılda çöktü. Sağlık meslek örgütlerinin, uzmanların “işlemeyeceği” uyarılarına ve itirazlarına rağmen “Sağlık Bakanlığı Teşkilat Yapısını” düzenleyen 2011’deki KHK ile hayata geçirilen Sağlıkta Dönüşüm Programı tel tel dökülüyor. Kamunun sağlıktan çekilmesinin, sağlık emekçilerinin güvencesizleştirilmesinin, hastanelerin şirket CEO’ları tarafından yönetilmesinin ve halka “paran kadar sağlık” dayatan uygulamanın yol açtığı tahribat gün geçtikçe de büyüyor.
SİSTEM DÖKÜLÜYOR
Kamusal kamusal sağlık hizmetinin tasfiye edilmeye başlandığı, halkın ‘müşteri’ olarak görüldüğü sistemdeki yapısal sorunlar kangrene dönüştü. "Sağlıkta çağ atladık” diye övünen AKP iktidarının yanlış sağlık politikaları hastaları da, hekimleri de, sağlık emekçilerini de vuruyor.
Köklü hastanelerin kapatılması, alanında uzman dal hastanelerinin niteliğinin düşürülmesi yurttaşın nitelikli sağlık hizmetine ulaşmasını engelliyor. Hastanelerden randevu alınamıyor, ameliyatlar gecikiyor. Hastaların müşteri, hastaneler kâr eden işletmeler olarak tanımlandı. “Çağ atladık” iddialarına karşın geleneksel tıp uygulamalarının önünün açılmasıyla sağlıkta Ortaçağ’a geri dönüldü, performans dayatması hayata geçirildi, kâr odaklı sistemde hekim-hasta ilişkisi bozuldu.
•RANDEVULAR ALINAMIYOR
Hastanelerden randevu almak işkenceye dönüştü. Son dönemlerde başta göz, diş ve cildiye olmak üzere pek çok bölümden randevu almak neredeyse imkânsız hale geldi. Hastalar günler, haftalar hatta aylar sonrasına ancak randevu bulabiliyor. Hastanelere yığılmanın önüne geçmek amacıyla Merkezi Hasta Randevu Sistemi (MHRS) işlememeye başladı.
•ŞİDDET HIZ KESMİYOR
Hastanelerdeki aşırı yoğunluk hekim-hasta ilişkisini bozdu. İşlemeyen, tökezleyen sistemin aksaklıklarının sağlık çalışanlarının omuzlarına yüklenmesi nedeniyle şiddet ve saldırılar arttı. ‘Sistem iyi, ama uygulamada sorunlar’ denilerek hekimler hedef haline getirildi. Her gün bir şiddet haberi geliyor hastanelerden.
•ŞEHİR HASTANELERİ KARA DELİK
Şehir hastaneleri adeta birer sorunlar yumağı. Bütçeden bu hastanelere son beş yılda 21 milyar TL ödendi. 2018’de 1,3 milyar olan kullanım bedeli 2021’de 10 milyara çıktı. Gelecek üç yılda geriye dönük 5 yıllık kullanım bedeli için 47,3 milyar ödeme gerçekleşecek. Bu yıl için ise 14,1 milyar kaynak ayrıldı. 25 yıllığına kiralanan hastanelerin kullanım bedeli için sekiz yılda bütçeden 68,3 milyar TL çıkacak.
•SAĞLIK PİYASACILIĞA TESLİM
Sağlık alanı piyasacılığa teslim edildi. Teşviklerle özel sağlık kuruluşlarının sayısı mantar gibi çoğaldı. Özel hastanelerin büyük çoğunluğu yandaşların kontrolünde. 2002’de 5 milyon olan özel hastanelere başvuru sayısı 2020’de 75 milyona fırladı. 2002’de 271 olan özel hastane sayısı 2020’de 566’ya yükseldi. 2020’de hizmet veren bin 500 hastanenin yaklaşık üçte birini özel hastaneler oluşturdu.
•ÇALIŞMA KOŞULLARI KÖTÜLEŞİYOR
Sağlıkçıların çalışma koşulları gün geçtikçe katlanamaz hale geliyor. Performans dayatması hayata geçirildi, kâr odaklı sistemde hekim-hasta ilişkisi bozuldu. Özlük hakları iyileştirilmeyen hekimlerden randevularını 5 dakikada bir olacak şekilde düzenlemeleri ve gün içerisinde 90 hasta bakmaları istendi. İşyükü artan hekimler büyük bir çıkmaza sürüklendi.
•HEKI·MLER GO¨C¸ EDİYOR
S¸iddet, saldırı ve ko¨tu¨ c¸alıs¸ma kos¸ulları nedeniyle bas¸ta hekimler olmak u¨zere sagˆlık c¸alıs¸anları istifa ederek birer birer go¨c¸u¨yor. Agˆır kos¸ullar altında c¸alıs¸an hekimlerin istifa oranı yıllar ic¸inde arttı. 2018’de go¨c¸ etmek ic¸in sicil kaydı isteyen hekim sayısı 802 iken 2019’da bu sayı bin 47 oldu. 2020’de 931’e inen sayı 2021’de bin 405’e yu¨kseldi. Son 5 yılda sadece Almanya’ya do¨rt bin kis¸i gitti.
•ASİSTANLAR UCUZ İŞ GÜCÜ GÖRÜLÜYOR
Asistan hekimler ucuz işgücü olarak görülüyor. Asistan hekimler yoğun mesaiden şiddete, angaryadan mobbinge ve yetersiz eğitime kadar onlarca sorunla boğuşuyor. Asistanlar angaryadan angaryaya koşturulurken sorunlarına çözüm üretilmiyor. Yoğun halde çalışan, nöbetler sonrası izinler yapamayan ve dinlenemeyen asistanlar dert küpü.
•GENEL SAĞLIK SİGORTASI AÇMAZI
Genel Sağlık Sigortası’na (GSS) 18 yaşını geçen herkes katılmak durumunda. Sigorta için yatırılması gereken aylık primlerin ödenemiyor. GSS primi borcu bulunan milyonlarca kişi her yıl sağlık hizmeti alamama tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. 6 milyon kişinin GSS borçları bakanlık tarafından her yıl geçici süreliğine uzatılıyor ancak kalıcı çözüm üretilmiyor. Milyonların sorunları öteleniyor.
•HACAMAT, SÜLÜK...
Geleneksel tıp adı altında yapılan uygulamalarının önünün sonuna kadar açılmasıyla sağlıkta adeta Ortaçağ’a dönüldü. Kamu ve üniversite hastanelerinde sülük ve “Hacamat Merkezleri” oluşturuldu.
•ÜNİVERSİTE HASTANELERİ SORUNU
Üniversite hastaneleri ödenek yetersizliği nedeniyle faaliyet gösteremez durumda. Mali zorlularla boğuşan kamu üniversite hastaneleri borç batağından kurtulamadıkları için ne teçhizat alabiliyorlar ne beklenilen tıp eğitimini verebiliyor ne de eskisi gibi hekim yetiştirebiliyor. En zor ve riskli hastalara hizmet veren üniversite hastaneleri araştırma yapamıyorlar.
•YÜKSEK KATKI PAYI
Ücretsiz olması gereken sağlık hizmeti her geçen gün pahalılaşıyor. Sağlık kuruluşlarından alınan katkı paylarına her yıl yeni zamlar yapılıyor. Daha önce ücretsiz olan pek çok işlemden dahi para alınmaya başlandı. Hastaneye atılan her adım paralı hale getirildi. SGK’lılar sağlık ocağına bile katkı payı ödemeye başladı.
•I·LAC¸ BULUNAMIYOR
Hemen her gu¨n sosyal medyadan veya faklı mecralardan bulunamayan ilac¸ haberleri geliyor. O¨yle ki sagˆlık c¸alıs¸anlarının, hasta ve hasta yakınlarına “I·lac¸ yok”, “Ameliyat malzemesi yok”, “S¸u is¸lemi yapamıyoruz” gibi ac¸ıklamaları yapması dahi yasaklanmak istendi. Ocak ayında Aksaray Egˆitim Aras¸tırma Hastanesi’nde yas¸anan ilac¸ ve serum sıkıntısı vatandas¸ları isyan ettirmis¸ti.
ECZACILAR KEPENK İNDİRİYORTürk Eczacıları Birliği ve 54 Bölge Eczacı Odası’nın ortak açıklamasına göre, her iki eczacıdan biri eczanesini kapatmayı düşünüyor. Eczacıların kârını belirleyen ilaç kararnamesinin 13 yıldır güncellenmemesi, ilaç krizi ve artan masraflar eczacılara zor güler yaşatıyor. Ankara’daki eczacıları sorunları BirGün’e anlattı. Kızılay’da eczane işleten Mecit Kuş, giderlerin üç katına çıktığını söyledi. Kazancın aynı oranda artmadığını kaydeden Kuş, “İlaç kararnamesi kar marjını kademeli olarak belirliyor. İlacın fiyatı yükseldikçe bizim kazandığımız yüzdelik kâr marjı azalıyor. Eczacıya her ilaç için en az 30 kâr marjı vermeli ki eczacı ayakta kalabilsin” dedi. Eczacı Kamil Durmuş da hiçbir dönem bu dönemdeki kadar zorlanmadığını dile getirdi ve “Aylık 60 bin TL giderim var ama o kadar kazanmıyorum. Ayakta zor duruyorum. Gelirlerle kazanç birbirini kurtardığı aylar sevinir olduk ama artık cepten harcıyoruz. Giderlerin altında kaldık. Sürekli zam da geliyor. Yurttaş da ilaç alamıyor” diye konuştu.
SAĞLIK HİZMETİ LÜKS HALE GELDİCHP Milletvekili Burhanettin Bulut, Türkiye’nin dört bir yanındaki devlet hastanelerinde yaşanan yoğunluk nedeniyle, vatandaşın da sağlıkçıların da canından bezdiğini söyledi. Bulut, MHRS ve Alo 182 üzerinden yurttaşların randevu alamadığını belirterek, "Hastanelerden daha yoğun bir şekilde görünmeyen dijital kuyruklar oluştu. Sağlık hizmeti vatandaş için lüks hale geldi. Anayasal bir hak olan sağlık hizmetine ulaşmak artık vatandaş için lüks hale geldi" dedi.
Bulut, yazılı açıklamasında, personel eksikliğinden dolayı kamu hastanelerinin, doktorların, sağlık emekçilerinin üzerindeki iş yükünün her geçen gün artmasının sağlık sisteminde aksamalara neden olduğunu kaydetti.
TTB ESKİ BAŞKANI BEYAZIT İLHAN: AMAÇ KAMUCU SAĞLIĞI TASFİYE ETMEK
Son 20 yılda kamu hastanelerinin sayısında çok az bir artış varken özel hastanelerde bu artış çok yüksek. Kamu sağlık hizmetlerine ayrılan bütçe de yeterli değil. Meselenin özünü özelleştirme politikası oluşturuyor. SSK hastaneleri, kamu sağlık hizmetlerinin önemli bir ayağını oluşturuyordu.
İşçinin parasıyla oluşturan SSK hastaneleri de tasfiye edildi. Hastaneler önce Sağlık Bakanlığı’na devredildi. Şehir hastaneleriyle birlikte de birçok SSK hastanesi kapatıldı. Özellikle büyük kentlerde şehir hastaneleri modeline bir geçiş yapıldı. Şehir hastaneleri bu özelleştirmelerin daha üst bir aşamasını oluşturdu.
Kamu özel işbirliği finansman modeliyle yapılan bu hastanelere çok fazla para ödenecek. Devlet ihaleyi alan şirkete bir kamu arazisi veriyor. Şirket buraya bir hastane yapıyor. Devlet bunun için ihaleyi alan şirkete 25 yıl kira ödüyor. Devlet ayrıca, hastanede verilen 19 kalem hizmet için şirkete ayrıca para veriyor.
Böylelikle hastanedeki hizmetlerin önemli bir kısmı özelleştirilmiş oluyor. Kamu hastanelerinin kapatılmasındaki amaçlardan biri de yurttaşı şehir hastanelere yönlendirmekti.
Çünkü bu projeler hasta garantili. Şehrin merkezindeki köklü hastaneler kapatılmasa yurttaşlar şehir hastanelerine gitmezler. Kamuda çalışan hekimler ağır ve güvencesiz çalışma koşullarından dolayı canından bezdirdi. Bunun üstüne hekimler bozuk sağlık sistemi yüzünden mağduriyet yaşayan hastalarla karşı karşıya gelmekte.
Hekimler şiddetle de karşı karşıya kalıyor. Bunların üstüne malpraktis riskler eklenince hekimler çok mutsuzlaştı. Bu koşullardan dolayı hekimler, özel hastanelere geçme, yurt dışına gitme gibi yollar arıyor. Hekimlerin aldığı maaşlar çok düşük. Bütün bu sorunlar birikiyor. Sağlıkta dönüşüm politikaları ile birlikte yurttaşlar da sağlık hizmetine ulaşamıyor. Hastalar randevu bulamıyor.
Bu da hastaları özel hastanelere itiyor. Sistem, parası olanın sağlık hizmetine ulaşabileceği bir noktaya evrildi. Bunun çok sakıncalı tarafları var. Çünkü sağlık kamusal bir hizmettir.