Türkiye’de 1980’lerden bu yana “artık darbeler döneminin kapandığı”ndan söz edilir.
Bu retoriğin gerçekte askeri “demokrasiye müdahale”den uzaklaştırmadığını 28 Şubat, “Postmodern darbe” sürecinde, 27 Nisan “e-muhtırası”nda görmüştük.
Cumhuriyet tarihi, aynı zamanda “darbeler tarihi”dir.
27 Mayıs 1960’ta Demokrat Parti iktidarı askerlerce devrildi. Menderes ve iki bakanı asıldı.
“Soğuk Savaş”ın hüküm sürdüğü 1970-80’lerde darbeler sola karşı yapıldı.
12 Martçılar, 68’in devrimci gençlik liderlerini, Denizler’i idama gönderdiler.
80’de bu kez Evren ve arkadaşları darbe yaptılar.
12 Eylül rejimi, siyasete ağır darbe indirdi, idamlar ve işkencelerle toplum ağır baskı altına alındı. 1982 Anayasası’yla bugün de etkisi süren “askeri vesayet” düzeni kuruldu.
Bu süreçte Türkiye ile aynı yazgıyı paylaşan ülkeler vardı: Yunanistan’da, Portekiz’de, Şili’de, Arjantin’de, Brezilya’da CIA patentli darbelerle “ilerici-sol” güçler ezilmişti.
Demokrasiye geçildiğinde o ülkelerin hepsinde “darbeciler” yargılandı.
Yunanistan’da “Albaylar Cuntası”, Şili’de Sosyalist Allende’yi deviren General Pinochet rejimi yargılandı.
Sadece Türkiye’de bu süreç tersine işledi.
Siviller, “demokrasiye geçiş” adına her defasında askerlerle uzlaştılar!
Parlamento kapatılmasın diye, “Milli Birlik Grubu” adıyla darbeci subaylara “senatörlük” verildi. Çankaya’da Milli Güvenlik Kurulu oluşturuldu. Cumhurbaşkanları “ordunun nabzını tutsunlar” diye emekli Genelkurmay başkanları arasından seçildiler.
Evren, silah zoruyla kendini devlet başkanı ilan etti.
Demokrasi güçleri darbecileri yargılayamadı. Çünkü darbe teşebbüsleri hep “başarılı” olmuştu.
Darbeciler, kendilerini Anayasa ve yasalarla sağlama aldıktan sonra “seçime gitmeyi” bir siyasi rüşvet haline getirip hükümranlıklarını sürdürdüler.
Şimdi “Balyoz davası”yla ilk kez bir darbe planı “eksik teşebbüs” suçlaması altında yargıya gitti ve 365 sanıklı davada 330 hapis cezası çıktı. Gerçi 2003 tarihinde Birinci Ordu’da planlandığı öne sürülen “Balyoz harekatı”yla ilgili dava, olayın üzerinden hayli zaman geçtikten sonra dönemin kuvvet komutanlarının yanı sıra halen görevde olan subayları da cezalandıracak şekilde sonuçlandı ve “sahte CD’ler” üzerinden delil üretildiği savunusu var ama bunları artık Yargıtay karara bağlayacak.
Balyoz davasını, 28 Şubat’la 2003-2004’teki Sarıkız, Ayışığı gibi darbe hazırlıkları ve Ergenekon’la bir paket olarak değerlendirmek gerekiyor.
2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dek on yıla yayılan bu süreç, Danıştay saldırısı, Hrant Dink suikastı gibi eylemleri de içinde barındırmaktadır.
Karar, demokrasi adına tarihsel önemdedir.
“Türkiye’de artık darbeler dönemi kapandı” sözü retorik olmaktan çıktı.
Yargı üzerinden hayata geçti!