Balyoz tutuklamalarına itiraz reddedildi

Balyoz tutuklamalarına itiraz reddedildi
Balyoz davasında haklarında tutuklama kararı verilen 162 sanığın tutukluluğuna yapılan itiraz reddedildi. Oy çokluğu ile alınan karara, mahkeme başkanı şerh koydu. Balyoz davasında aralarında emekli Orgeneral Çetin Doğan, eski Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, emekli orgeneraller Şükrü Sarıışık ve Ergin Saygun, Korgeneral Yurdaer Olcan, Koramiraller Kadir Sağdıç, Mehmet Otuzbiroğlu, Abay Dursun Çiçek ve emekli Albay Cemal Temizöz'ün de bulunduğu 162 sanık hakkındaki tutuklama kararına yapılan itiraz İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildi. Oy çokluğu ile alınan karara mahkeme başkanı Şeref Akçay şerh koydu. Mahkeme kararında, sanıklara isnat edilen eylemin sübutu halinde kanunda öngörülmüş ceza hükümlerine göre verilebilecek ceza miktarının 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası olduğu hatırlatıldı. Kararda, ceza sürecine ve suç türüne göre İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen tutuklama ve yakalama kararının CMK'nın 100. maddesi gereğince ölçülü olduğu belirtildi. Sanıkların kaçak olmadıklarından haklarında tutuklama ve yakalama kararı verilemeyeceğini iddia etmenin uygulamaya geçirilmesi durumunda, yargılama sırasında sanıklar hakkında yeni delil elde edilmesi halinde veya dosyadaki delil durumunun yargılamanın yapıldığı mahkemesince yeni deliller çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi söz konusu olduğunda yargılamayı sürdüren mahkemeye 'mahkeme sanığın hazır bulunmasına veya zorla getirme kararı veya yakalama emriyle getirilmesine her zaman karar verebilir' hükmü uyarınca tanınan yetkinin ortadan kaldırılıp tatbikat dışı tutulmasına yol açacağı vurgulandı. Sanıkların çağrıldıklarında gelmiş olmaları dolayısıyla kaçma şüphelerinin bulunmadığı itirazıyla ilgili, mahkemece 11 Şubat'ta verilen kararda 'kaçma şüphelerinden' bahsedilmediği, tutuklama nedeni olarak bu hususun yer almadığı, mahkeme kararında yer almayan gerekçeyle itirazda bulunmanın yasal dayanağının da olmadığı ifade edildi. Bazı sanıkların sağlık durumları itibariyle itiraz ettiklerinin hatırlatıldığı kararda, CMK'nın 99, 100 ve 199 maddeleri hükümleri bakımından "hasta olmanın" tutuklamaya engel hal olarak düzenlenmediği kaydedildi. Avukatların 'tüm delillerin toplandığı, delil karartma şüphesinin bulunmadığı' yönündeki itirazı ile ilgili olarak mahkeme, yargılama devam ederken Gölcük Donanma Komutanlığı'ndan daha önceden elde edilen delillere ek olarak gizlenmiş halde çok sayıda yeni delil elde edilmiş olması göz önüne alındığında, delillerin tam olarak toplanmış sayılamayacağına dikkat çekti. Sanıkların bir kısmının halen görev yapmakta olması, bir kısmının da emekli olmalarına karşın emekli olmadan önceki görev mahalleri, konumları, görevlerinden kaynaklanan sosyal mecralarındaki iletişimleriyle görevde olanlara ve yargılamanın safahatına, yeni delillerin elde edilmesine, delillerin karartılmasına, halen dava dosyasında tanıkların dinlenmediği de gözetilerek etki etme tehlikesinin devam ettiği kaydedildi. Gölcük Donanma Komutanlığı'ndan elde edilen belgeler kapsamında balyoz.rapor.doc/suga harekat planı, 2000-2014 arasında terfi edecek amiral listesi, CD sayfa 18-19-20-21 ile diğer harekat planları bakımından da TSK ile ilişiği kesilecek personel listesi başlıklı belgeler ile Gölcük Donanma Komutanlığı'ndan elde edilen yeni delillerin de bu savı kuvvetlendirdiği belirtildi. Mahkeme kararında sanıkların üzerlerine atılı suçun önemi ve atılı suç için öngörülen ceza süresi, atılı suçun vahamet arz eden niteliği, dosyadaki plan seminerine ve balyoz, suga, oraj, sakal, çarşaf, döküm, tırpan, yumruk, kürek, testere, urgan, orak planları ait yazılı ve ses kayıtları, sanık Süha Tanyeri'den ele geçirilen el yazısı notları, Gölcük Donanma Komutanlığı'ndan elde edilen dosyalar, dava dosyasındaki delil durumu, bilirkişi raporları, dijital materyaller, diğer ses kayıtları göz önüne alındığında haklarında tutuklama ve yakalama kararı çıkarılan sanıkların tümü hakkında kuvvetli suç şüphesinin var olduğu, ayrıca sanıkların delil karartma, yeni delil elde edilmesine engel olma tehlikesinin bulunduğunun anlaşıldığı belirtildi. Sanıklar hakkında adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı ifade edilen kararda tutuklama ve yakalama kararlarına yapılan itirazların reddine karar verildi. MAHKEME BAŞKANI ŞERH KOYDU Mahkeme başkanı Şeref Akçay, şerh gereçsine, "Demokrasilerde halkın seçtiği siyasi iktidarın yine bunun dışında hangi nedenlerle olursa olsun, görevden uzaklaştırılması kabul edilir bir şey değildir ve sanıkların yargılanmaması gerektiğini kimse söyleyemez." ifadeleriyle başladı. Akçay, 2002 yılında halk tarafından seçilen mevcut siyasi iktidarın 1. Ordu Komutanı olarak görev yapmakta olan Çetin Doğan'ın komutasında oluşturulan diğer sanıklarla birlikte demokratik olmayacak şekilde siyasi iktidardan uzaklaştırılmak istediğinin iddianamede anlatıldığını belirtti. Sanıkların yaptıkları iddia edilen işlemlere ait CD'lerin orijinal ve herhangi bir ekleme veya çıkarma olmadığına dair bilirkişi raporları olduğu gibi bu CD'lerin daha sonradan hazırlandığına dair bilirkişi raporlarının da dosyada bulunduğunu ifade eden Akçay, "Bunların hangisinin kabul edileceğine şüphesiz karar verecek mahkeme takdir edecektir. Sanıklara isnat edilen eylem 5-7 Mart 2003 tarihinde yapılan ve planların görüşüldüğü 162 kişinin katıldığı 1. Ordudaki toplantıdır. Savcılık iddianamesinde, sanıkların suçunu hukuken ne olabileceği tartışılmış teşebbüsün özellikleri, gönüllü vazgeçmenin özellikleri tek tek belirlenmiş ve sonuç olarak sanıkların eyleminin suça teşebbüs olduğu kabul edilerek bu maddeden dolayı kamu davası açılmıştır." dedi. EYLEMİN DEVAM ETTİRİLDİĞİNE DAİR DELİL YOK Şerh gerekçesinde sorduğu sorulara cevaplar veren başkan Akçay, "Burada cevaplandırılması gereken ve bize göre de bu davanın temelini oluşturan bir soru vardır ve bu soruya hukuken cevap verilmediği müddetçe bu dava sonuçlanamaz. İddianamede de bu soruya herhangi bir cevap verilmemiştir. Sorulması gereken soru sanıkların 5-7 Mart 2003 tarihindeki bu toplantıdan sonra bu eylemlerini devam ettirecek herhangi bir faaliyette, herhangi bir icrai faaliyette bulunmuşlar mıdır? sorusudur. Gerek iddianamenin tümünde gerek iddianame açılana kadar dosyaya konulan CD'lerde, gerek iddianameden sonra Gölcük'te çıktığı belirtilen dosyalarda bu tarihten sonra sanıkların eylemleri devam ettirdiğine dair veya bu iradeyi taşıdıklarına dair herhangi bir delil yoktur." ifadelerini kulandı. Akçay gerekçesinde, "Sanıkların bu planları yaparken görevleri tek tek belirlenmiştir, görev alacak sanıklar, görev alacak siviller de belirlenmiştir, ancak bu tarihten sonra gerek ordu komutanı gerek diğer görevli sanıkların bir kısmı emekli olmuş, yine belirlenen sanıkların bazıları başka yerlerde görev almışlardır ve sivil görevlerinde çoğu emekli olup görev yeri değişmiştir. Böyle bir planı devam ettirme iradesinde olan insanların doğal olarak bu kadar detaylı bir planda ayrılan, emekli olan kişilerin yerine gelecek kişileri de belirlemeleri gerekir ama yapılmamıştır. Kaldı ki, o dönemde belli bir silah gücüne hükmeden komutanlar emekli olduktan sonra bu silahlı güç üzerindeki hakimiyeti sona ermiştir. İbrahim Fırtına, Özden Örnek gibi komutanlar ise planları yapıldığı tarihteki konumlarından daha güçlü olan kuvvet komutanlıklarına gelmiş ve daha büyük bir silahlı gücü hükmetme imkanına sahip olmuştur. Bu konumlarında iken bu tarihte yapılan planları devam ettirme konusunda herhangi bir faaliyet söylenebilir mi? Söylenemez. İddianamede de böyle bir iddia yoktur." dedi. GÖLCÜK'TE ELE GEÇİRİLEN DELİLLER YENİ DEĞİL Gölcük'te ele geçirilen delillerin, dava açıldığı zaman dosyada bulunan eski delillerin birer kopyası olduğuna belirten Akçay, bu delillerin 2003 tarihinden sonra sanıkların yeni eylemlerini gösteren deliller olmadığını ifade etti. "Davanın açıldığı andaki deliller ile bugünkü deliller arasında hiçbir şey yoktur." diyen Akçay, "Tartışılması gereken konu, bu eylemlerin sadece plan aşamasında kalıp başkaca bir faaliyet olmadığına göre teşebbüs müdür yoksa ihtiyari ile vazgeçme durumu mudur? Netice gerçekleşene kadar her aşamada failin suç yolundan dönmesini vazgeçme olarak kabul etmek gerekir. Bu durumda netice nedir? Darbe yapmak. Meydana gelmiş midir? Gelmemiştir. İhtiyari ile vazgeçme denmez ise tam fiil diyebilir miyiz? Diyemeyiz. Hukuk işte burada lazımdır. Bu ana kadar olan eylemler teşebbüs müdür, ihtiyari ile vazgeçme midir?, ben bunlardan şu olur demiyorum ama mahkemenin bunu tartışması lazımdır. Bu tartışma ne zaman yapılır duruşmanın başında değil, yargılama yapılıp karar verildiği aşamada yapılması gerekir." dedi. SUÇ VASFI DEĞİŞEBİLİR Sanıkların eyleminin sadece plan ve belge üzerinde olması, fiiliyata geçilmemiş olması göz önüne alındığında bu suçtaki gizli ittifak suçunun oluşup oluşmadığının da yine karar aşamasında tartışılması gerektiğini anlatan Akçay, iddianamede sanıklara yöneltilen suçlamaya ilişkin hukuki anlatımın doğru olmadığını kaydetti. İddianameye konu örgüt içerisinde yer alıp da buradaki faaliyetleri sonuca ulaşmak tehlikesi doğurmayan, yani vahamet arz etmeyen, yetersiz ve önemsiz faaliyetlerde bulunan bir kısım şüpheliler hakkında 'darbeye eksik teşebbüs' maddesinin değil, örgüt üyeliği suçu ile hukuki konumlarının belirleneceğini anlatan Akçay, savcıların sanığın leh ve aleyhine her türlü delillere göre dava açması gerektiğini belirtti. Akçay, "Hangi sanık bu suç vasfının değişmesinden yararlanacaktır, haklarında tutuklama ve yakalama kararı verilen sanıklar var mıdır? söyleyebilir miyiz? Söyleyemeyiz. Bu durumda yine suç vasfının değişme ihtimalini açıkça belirleyecektir. İddianamede de suç vasfının değişme ihtimali bir kez daha ortaya konmuştur." ifadelerini kullandı. Sanıklardan Ahmet Şentürk'ün 28 Şubat 2002'de emekli olduğunu, sanıklardan Aytekin Candemir, Barbaros Kasar, Burhan Gökçe, Hasan Hakan Dereli, İlkay Nerat, Muharrem Nuri Alacalı, Orkun Gökhan ve Taylan Çakır'ın seminerin yapıldığı tarihte yurt dışı görevinde olduklarını ve buna dair belge, pasaport ve yazılar verdiklerini hatırlatan Akçay, "Sanıkların bu durumları araştırılmadan katılmadıkları bir toplantıdan dolayı sorumlu tutulup tutulmayacağının tartışılması gerekir" dedi. Dava açılırken bulunan mevcut CD'ler ve yine Gölcük'te ele geçirilen CD'lerin benzer olduğunu belirten Akçay, mahkemenin tutuklama kararında belirttiği delillerin toplanmamış olması gerekçesi ile ilgili olarak "Toplanacak hangi delil vardır?" diye sordu. Akçay gerekçesini şöyle tamamladı: "Sanıkların bir kısmı bu planları ve toplantıyı yapan ve yapma konusunda emir veren kişiler iken bir kısmı bu toplantıda planlara göre görev alacak kişileri belirlemeye yetkili kişiler ile, bir kısmı da sadece listede ismi bulunan şahıslar, bu şahısların bu listeye bilerek ve isteyerek katıldığına dair dosyada herhangi bir delil var mıdır? Yoktur. Pekala sanıkların bu konumları ayrı ayrı belirlenmeden tümüne aynı gerekçelerle tutuklama ve yakalama kararı çıkartılması, ayrıca hangi adli kontrol hükmünün hangi sanık yönünden hangi nedenle yetersiz kalacağının belirtilmeden sırf kanunda belirtilen cümlelerin yazılması suretiyle tutuklama kararı verilmesi doğru mudur? Daha önce aynı sanıkların 102 tanesi hakkında kaçma şüphesi var diye yakalama kararı çıkartılması ve o günden sonra değişen herhangi bir şey olmadan Gölcük'te yakalanan delillerin daha önceki delillerin bir örneği olmasına rağmen yeni delilmiş gibi kabul edilip bu kez tutuklama kararı verilmesi adil midir? Bunların hepsinin tartışılması gerekir. Dolayısıyla sanıkların adil yargılanması ortamının sağlanması gerekir. Savunmaların alınmadan dosyaya mevcut delillerin dışında planlarını ve toplantıdaki iradelerini devam ettirdiğine dair yeni bir delil ortaya konmadan bu gerekçelerle ve yukarıda belirtilen suç vasfının değişme ihtimaline ilişkin konuların tartışılması yapılmadan ve bu deşme ihtimali mevcut iken yeniden sanıkların tutuklanmalarına ve yakalama kararı çıkartılmasına karar verilmesinin adil yargılama ilkeleri ile bağdaşmadığı bu nedenle itirazların kabul edilmesi görüşünde olduğum için çoğunluğun görüşüne katılmıyorum." AYNI MAHKEME 102 YAKALAMA KARARINI KALDIRMIŞTI İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Balyoz davasında daha önce verilen 102 sanık hakkındaki yakalama kararını kaldırmıştı.
01 Mart 2011 14:08
DİĞER HABERLER