Oya Baydar, açıyor konferansı. Melih Cevdet Anday’ın “Olsun da gör” şiirinden dizelerle:
“O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör.”
Barış Türkiye’de otuz yıldır çözemediğimiz “Kürt sorunu”nu anlatan bir kavram. Her seçim dönemine, “Tamam artık gelecek parlamento otuz yıldır süren savaşı sona erdirir” umuduyla giriyoruz. Yeni Anayasa’nın benzer sorunları demokratik çoğulculuk, özerklik temelinde çözen İspanya, İrlanda, Güney Afrika gibi ülkelerden esinlenerek Türkiye için de modeller üretebileceği inancıyla düşünsel hazırlıklar yapılıyor.
Bilgi Üniversitesi’nde dün başlayan “Barışı Kurmak” adlı konferansta da uluslararası deneyimler ışığında Kürt sorunu tartışmaya açıldı.
Leyla Zana epeydir bu tür forumlarda konuşmuyordu.
Oya Baydar ve İshak Alaton’dan sonra kürsüye çıktı, Kürtçe yaptığı konuşmasında, “Bizim sınırlara ihtiyacımız yok. Sınırlar zihniyetlerde, tabuları yıkmak lazım. Sistem uzun yıllar Kürtleri kendi dilinden, kültüründen uzak tuttu, toplum kendinden utanır hale getirildi. Silah Kürtlerin tercihi değil. Ama hiçbir yol bırakmadılar. Bugün gelinen noktada artık silahlı mücadelenin yerini siyasetin alması gerekiyor. Ancak bu güç ortadan kalkarsa sistem Kürtleri yine yok etmeye çalışır. Barışı kurmak istiyorsak demokratik siyasetin yolunu açmalıyız” dedi.
İshak Alaton da, “Dünde yaşamaya devam edemeyiz” diyerek Öcalan’ın durumunu da içeren bir “ulusal uzlaşma” gereğinden söz etti, ayrılma-bölünme kaygılarını ortadan kaldırma amacıyla referanduma gidilebileceğini, böylece Türklerin ve Kürtlerin ne istediklerinin netleşeceğini savundu.
Konferansın ilk oturumu “Çatışmadan Barışa” adını taşıyordu.
Güney Afrika’da ırkçı beyaz rejime son verme sürecinde hükümet adına başmüzakerecilik yapan eski Savunma Bakanı Roelf Meyer konuştu. Başlangıçta, “terörist” saydıkları Afrika Ulusal Kongresi’ni (ANC) sürece nasıl kattıklarını anlattı. Mandela’ya özgürlük ve başkanlık yolunu açan “barış süreci” aynı zamanda ırkçı beyaz rejimin siyahları ezme siyasetinin sonu anlamına geliyordu. İlginç olan Meyer’den sonra “eski terörist” Afrika Ulusal Kongresi Müzakere Komisyonu eski Koordinatörü Hassen Ebrahim’in kürsüye gelmesiydi. Çatışan tarafların iki temsilcisi 6 yıl süren müzakereleri, “diyalog, güven” zemininde başarıyla tamamlamışlardı. İstanbul’a yakın iki dost olarak geldiler. Ve Bilgi’deki konferansta deneyimlerini aydınlarla paylaştılar.
Ortak mesajları şu oldu:
Güney Afrika’nın başarısını “vizyon sahibi” liderler sağlamıştı.
Mandela’nın 27 yıl tutsak kaldıktan sonra kendisini cezaevine gönderen kişinin dul eşini ziyarete gitmesi “düşmanlıkları” sona erdiren sembol bir ziyaretti. BASK deneyiminde ise ETA ile gizli görüşmelerden siyasi temsilcilere uzanan süreç anlatıldı.
Anayasal çözümler bugün tartışılacak.