Başbakan Yardımcısı Arınç: (2)
-Biz kimsenin zorla başını açmak istemiyoruz, biz
kimsenin zorla başını örtmek istemiyoruz. Bir kadının
zorla başını örtmek isteseydik İrana dönerdik
-Biz İrandan farklıyız, rejimiyle de inancı
BURSA (A.A) - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Biz kimsenin
zorla başını açmak istemiyoruz, biz kimsenin zorla başını örtmek istemiyoruz. Bir
kadının zorla başını örtmek isteseydik, İrana dönerdik dedi.
Arınç, Bursada yayın yapan Line TVde katıldığı ve Uludağdan canlı
yayınlanan programda, Hakkınızdaki, suikast iddialarıyla ilgili bir tedirginli
yaşıyor musunuz- yönündeki soruyu, tedirginlik yaşamadığını, bunun bir cesaret
meselesi olduğunu söyledi.
Anadoluda, Kuştan korkan darı ekmez diye güzel bir sözün bulunduğunu
hatırlatan Arınç, yaptıkları işin zor bir iş olduğunu belirterek, şöyle devam
etti:
Biz bebelere masal anlatmıyoruz veyahut da ayaklarımızı uzatıp evde keyif
çatıp, evde televizyon izlemiyoruz veyahut da çok zengin bir iş adamının ülkeler
arası seyahatlerde yaptığı konforlu birtakım turistik amaçlı gezilerin içerisinde
de değiliz...
Bize karşı kimler komplo kurmuş, kimler bu hükümeti devirmek istemiş, kimler
bizim şahsımıza karşı birtakım komplolar içinde olmuş, hepsini de biliyoruz. Ama
Allaha dayandık, sığındık, milletimizden güç aldık ve bunların hepsi boşa çıktı.
Şimdi benimle ilgili olarak tabii basına düştüğü için sadece 3 tanesi biliniyor.
Biri 19 Aralıktı zannediyorum, 2009da. Evimin çevresinde gözetleme yapan sivil
kıyafetli albay ve yarbaydı zannediyorum 2 kişinin yakalanmasıyla başladı. Sivil
plakalı kiralanmış araçlarla 8-10 gün evin çevresinde, tarassut (gözleme,
gözetleme) yapmışlar, sonra bir ihbar üzerine yakalanmışlar. Ellerinde benim
evimin adresi çıktı. Bunu ben bir kağıt parçası olarak gördüm. Sonra tahkikatlar
yapıldı henüz sonuçlanmadı. Ama bu tahkikat sırasında savcı ve hakim arama kararı
almak suretiyle önce Özel Harp Komutanlığında, sonra da Kozmik oda diye artık
herkesin bildiği askeriyenin özellikle en gizli sırlarının, Türkiyede olan
bitenler konusunda hemen hemen her projenin veya planın saklandığı yere girdiler,
bulabildikleri dosyalar üzerinde inceleme yaptılar. Ben sonuçlarını bilmiyorum,
şu ana kadar da bu olayla ilgili açılan bir dava yok.
Arınç, kendisiyle ilgili bir dava olmamasına rağmen, kozmik odadaki
bilgilerden hareketle başka davaların açıldığının söylendiğini dile getirerek,
Demek ki benimle ilgili olayı bir kenara koyarsak başkaları için hayırlı bazı
işlere de vesile olmuş. Şimdi biz bunu neredeyse unutacağız ama ısrarla
soruyorlar, ey Bülent Arınç, sana bir suikast vardı, ne oldu- Ben de onlar gibi
Adalet Bakanımıza soruyorum, Adalet Bakanı da diyor ki; Şu anda soruşturma devam
ediyor, henüz bir dava açılmış değil dedi.
-Bana bir saatlik sunum yaptılar, yüzüm kızardı, utandım
Palamentoda bu dönem çok önemli işler yapıldığına, bunlardan birinin de
Darbeler Komisyonunun kurulması olduğuna değinen Arınç, bu konuda komisyonun
MİTten de bazı bilgiler istediğini hatırlattı. Arınç, şunları söyledi:
Bu bilgiler içerisinde de benimle ve bazı isimlerle ilgili suikast
yapılacağı, bunların planlarının, programlarının yapıldığı, hedef haline
getirildiğimiz söylendi. Bu belgeler, halen o komisyonun eki olan bilgilerin
içinde yer alıyor TBMMde. En son da İzmirde bir askeri casusluk soruşturması ki
2010 yılının sanıyorum temmuz ayından itibaren başlamış. Bu konuyla ilgili olarak
da emniyetten aldığım bilgiler ve yayınlanan bilgiler var. İzmirde Emniyet
Müdürlüğüne fuhuş iddiasıyla bir ihbarda bulunuluyor. Türkiyede böyle bir olay
var. Genç kızlar şu veya bu sebeple birilerinin tuzağına düşürülüyor, eskort kız
olarak çalıştırılıyorlar... Emniyet böyle basit bir ihbar olarak aldığı meselede,
ilerledikçe aysbergin yüzeyi tamamen ortaya çıkıyor ve maalesef kadınları ve
kızları kullanmak suretiyle askeriyenin, mülki idarenin içinde bazı yerlere
sızıldığı ve bazı kişilerin kendi özel görüntülerinin veya ailelerinin veya
kızlarının özel kameralarla çirkin görüntülerinin şantaj amaçlı kullanıldığı gibi
bir sonuca varılıyor. 2000 sayfaya yakın bir iddianame, şu anda 80 küsur kişi
tutuklu, tam bir felaket. Bana bir saatlik bir sunum yaptılar yüzüm kızardı,
utandım. Çünkü maalesef kullanılan o bayanların bir kısmı çok mahrem noktalara
kadar girmek suretiyle elde elde ettikleri, aynı zamanda da bak sen bu işi
yapmazsan elimizde şu kayıtlar var, senin terfine engel oluruz, ailene bunları
ihbar ederiz diyerek bazı gizli bilgileri elde ettikleri de görülüyor. Bu gizli
belgelerin bir kısmı plan ve programlardır, cephaneliklerin nerede olduğundan
hangi kıyıda çıkarma yapılacağından, hangi kıyıda tatbikatlar olduğundan bahseden
birtakım belgeler.
Arınç, bunların bir kısmının içinde kendisi ve Ali Babacanın aile hayatına
yönelik de birtakım bilgiler toplandığının yazılı olduğunu belirterek, şöyle
konuştu:
Çok şükür biz bu konuda çok temiziz hamdolsun. Hayatımız şeffaftır, eşim
çocuklarım, kızım ama bunun ne amaçla yapıldığı önemlidir. Biz bunun yıpratma
amacıyla olduğunu düşünüyoruz. Yapılanlara da baktığımız zaman böyle bir niyet
var... Bu tuzağın içine bir şekilde düşmüş olanların bizden bazı haberleri o
tarafa aktardığı şeklinde dosyalarda bazı bilgiler var. Oradan da eğer bu bir
silahlı suikast olmasa bile, bizi toplumda küçük düşürecek birtakım çalışmalar
yaptıkları da orada iddianamenin içinde yazılı. Allaha hamdediyoruz ki bunların
hiçbirisi sonuca ulaşmadı, bunların hiçbirisinden haberimiz yokken Cenab-ı Hak
onlara fırsat vermedi ve emellerine muvaffak olamadılar. Bu sadece benim şahsımla
alakalı değil ama Başbakanımız başta olmak üzere Türkiyede güçlü insanların
belli amaçlarla yok edilmesi veya yıpratılması konusu birilerinin işine
yarayabilir. Ben kendi açımdan baktığımda, güçlü bir siyasetçi olarak bizleri
görüyorlarsa, birilerinin oyunlarını bozduğumuza inanıyorlarsa, parti üzerindeki
etkinliğimizi birebir yaşıyor ve biliyorlarsa herhalde hedef onun için bizi
seçmişlerdir. Ama Rabbimiz bizi korudu, inşallah bundan sonra da koruyacaktır.
Bunları yapanların çirkin yüzleri her gün ortaya çıkıyor..
-Kadının zorla başını örtmek isteseydik İrana dönerdik-
Memur-Senin öncülüğünde, başörtüsüyle ilgili başlatılan imza kampanyasına
ilişkin soru üzerine Arınç, çalışmadan haberinin olduğunu, sendikanın bunu
toplumsal bir görev olarak bildiğini, yapılanları olumlu bulduğunu söyledi.
Arınç, milletin neyi arzu ettiğini gösterebilmesi gerektiğini, bunun
demokratik bir hak olduğunu dile getirerek, şöyle dedi:
Bu talepler toplanır, sonra ya yasama organına ya yürütme organına
getirilir. Başörtüsüyle doğrudan ilgili bir insan olarak, hem eşim hem kız
çocuğumun yıllarca başörtülü olmanın kendilerine ne kadar büyük bir zulüm aracı
olduğunu yaşayan bir aile reisi olarak söylemek istiyorum, başörtüsü kadınların
bana göre bireysel tercihleridir. Bu tercihe her yerde, her zaman saygı
gösterilmesi gerekir. Şimdi bizim eşimizin veya çocuğumuzun başının örtülü
olduğunu gören insanlar, her zaman dediler ki bunlar herkesin başının örtülü
olmasını istiyor. Bunlar dindar, gerici veya yobaz, aslında bu dinsel simgelerin
yasak olması gerekir, irtica hortladı diyerek bize hücum ettiler. Biz o zaman da
söyledik. Bir kadın kendi serbest iradesiyle başını açık tutmak istiyorsa biz
buna saygı gösteririz, bir kadın kendi serbest iradesiyle başını örtmek istiyorsa
lütfen buna da saygı gösterelim. Biz kimsenin zorla başını açmak istemiyoruz, biz
kimsenin zorla başını örtmek istemiyoruz. Bir kadının zorla başını örtmek
isteseydik İrana dönerdik. Halbuki biz İrandan farklıyız, rejimiyle de
inancıyla da her şeyiyle de farklıyız. Orada her kadının başı yarım da olsa
dörtte bir de olsa mutlaka örtünmek zorunda. Hayır, böyle bir şey yok. Bunu kabul
etmemiz mümkün değil. Ama bunun tam aksi her kadının başı açık olacak diyen
laikçi yobazlar varsa, bu da çok yanlış. Bırakın kadınlar kendi kararlarını
versinler...
-Eteğinin diz boyuna, döpiyesine, tayyörüne bakmayız-
Örtünmenin de örtünmemenin de meşru ve makul olduğunu vurgulayan Arınç,
şunları söyledi:
Onun beyninin içine girip, kalbini yararak, sen neden başını örtüyorsun
diyemeyiz. Buradan tekrar ilan ediyorum Bülent Arınç olarak ta başından beri
bizim kanaatımız şudur; bir kadın başını açmak istiyorsa, bu sadece başörtüsüyle
de ilgili değil, kendi kıyafetini nasıl tasarlamışsa, eteğinin diz boyuna,
döpiyesine, tayyörüne bakmayız. Bırakalım da bu tercihi kadının kendisi yapsın.
Biz buna saygı gösteririz ama başını örtmek isteyen bir insanın sırtına manto
dahil ne giymek istiyorsa isteyen bir insanın da iradesine saygı göstermemiz
lazım. Şimdi oradan baktığımız zaman, önce kızımızla biz üniversitelerde bu
yasağı çok acı bir şekilde gördük. Başörtüsüyle giriyorlardı, sonra 28 Şubat
süreci geldi ve çocuğumuzun karşısına yasakçılar çıktılar, Sen bu kıyafetle
giremezsin. Gözyaşları... Edebiyat bölümünde okuyor, arkadaşlarıyla birlikte
kapının dışında kaldılar... Şimdi bu zulmü yaşayan bir insan olarak biz,
demokrasiyle bunun çözülebileceğine inandık ve hamdolsun ki uzun uğraşlar
sonucunda, geçtiğimiz yıl YÖKün de genelgeleriyle rektörlerin de kendi
kabulleriyle çok şükür bugün bütün üniversitelerde, bilebildiğim kadarıyla 168
üniversitede başörtüsüyle okula, kampüse, derse girmek mümkün oluyor. Bir kavga,
dövüş, laiklik aleyhine bir kampanya yok, Atatürk düşmanlığı yok. Eskiden bu
vehimler vardı, şimdi bu vehimler kalktı, başı açık olan da örtülü olan da kucak
kucağa, arkadaş arkadaşa okullarında okuyorlar. Ne kadar güzel, doğru.
-Kamuda ve parlamentoda başörtüsü konusu-
Arınç, başörtüsü konusunun 3 yerde karşılarına çıktığını ve başörtülü
öğrencilerin üniversitelerde okuyabileceğinin görüldüğünü belirterek, şunları
kaydetti:
İkincisi kamuda, öğretmen olur, doktor olur, bir başka meslek sahibi
olabilir, özel sektörde de başörtülü çalışabilir mi çalışamaz mı- diye eskiden
bu yana bir tartışma var. Biz kamu olarak bakalım, özel sektör kendi tercihini
yapacaktır. Kamuda olabilir mi- İkincisi de başı örtülü bir milletvekili kadın
parlamentoya girebilir mi- Örneği var, 1999da Merve Kavakçı olayı, yemin
ettirmeden kadıncağızı dışarıya attılar. Arkadan vatandaşlıktan çıkarıldı ve
Merve Kavakçı olayı üzüntü verici bir olay olarak hala bizim belleğimizde. Şimdi
bir tanesi halledildi, diğer iki tanesi konusunda da toplumda ciddi bir
mutabakatın oluşmasını ve bu konuda hükümetimizin, parlamentomuzun anlayış
birliğine varması gerekir. Biz her şeyin usulünce ve zamanında yerine
getirilmesini isteriz. Ben prensip olarak hepsine evet diyorum. Bu, benim şahsi
görüşümdür. Bülent Arınç olarak ben başörtüsünü tercih etmiş olan kadınlarımızın
bu kıyafetlerini her zaman ve her yerde giyebileceklerini düşünüyorum. Bunun tam
karşıtı olarak farklı kıyafette olanların da aynı haklardan istifade etmeleri
gerektiğini düşünüyorum. Türkiye özelinde kamuda ve parlamentoda başörtüsü
konusu, biraz daha olgunlaşmasına, toplumda bu konuda biraz daha duyarlılık
meydana gelmesine ve bu konuyu biraz da başkalarının savunuyor olmasına bağlı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, önümüzdeki dönemde başörtülü bir
milletvekili olabilir mi- sorusuna ise Umarım ki önümüzdeki seçim veya ondan
sonraki seçim, ama gelecekte mutlaka bu parlamentodaki yasağın da kamudaki
yasağın da bir şekilde, ama demokrasi, hukuk içerisinde çözülmesini arzu ederiz
yanıtını verdi.
(Bitti)
Muhabir: Haluk Yüksel
Yayıncı: Murat Taydaş