'Başbakan'ın iddiası yenilir yutulur gibi değil'

'Başbakan'ın iddiası yenilir yutulur gibi değil'
Bugün Gazetesi Yazarı Adem Yavuz Arslan, Bülent Arınç'ın 'Namuslu insan belge gösterir' cümlesini köşesine taşıdı.

Adem Yavuz Arslan, başta Erdoğan'a ait olmak üzere, Bakanların ve hükümet medyasının belgesiz iddialarını sıraladı.


'Namuslu insan belge gösterir' ise...

Başlıktaki ifade Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a ait. Önceki akşam Bakanlar Kurulu sonrası gazetecilerin sorularını cevaplandırırken kullandı.

Soru; Türkiye'nin ilk başörtülü rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç'a ilişkin AKP'li vekil Cuma İçten'in iddiaları ile ilgiliydi.

AKP'li vekil 28 Şubatçılar'ın 'irticacı' diye fişledikleri Prof. Saraç'ın 'paralel' olduğunu iddia etmiş, birtakım yolsuzluk iddialarında bulunmuştu.

Arınç kendi partisinin milletvekiline tepki gösterirken 'Namuslu insan belge gösterir' dedi.

Açıkçası bu ifadeleri Arınç'tan duymak güzel. Çünkü biz de aylardır aynı şeyi söylüyoruz. 

Fakat sesimizi duyurmada başarılı olamadık.

Havuz medyası her gün yalan ve iftira haberlerle çıkmaya devam ediyor.

Maalesef yalanlar gazete manşetlerinde ya da TV ekranlarında kalmıyor. Önce maaşı bizim vergilerimizden ödenen hükümetin sosyal medya timlerince yayılıyor.

Ardından da başta Başbakan olmak üzere parti yöneticilerinin konuşmalarına giriyor.

Nitekim aynı şey dün de yaşandı.

Başbakan Erdoğan partisinin grup konuşmasında yine böcek olayını ve Dışişleri dinleme/sızmasını Cemaat'e mal etti. Bu köşede defalarca yazdım, görmeyenler için tekrar edeyim.

Bir ülkenin başbakanının, Genelkurmay başkanının, Dışişleri bakanının veya üst düzey bürokratlarının dinlenmesi, konuşmaların servis edilmesi skandaldır.

Devletin güvenliğine ilişkin bir olaydır ve savsaklamaya gelmez. Güvenlik tedbirleri alınmalı, failler bulunup en ağır şekilde cezalandırılmalı. 

Camia adına yetkili kişiler de benzer açıklamaları defaatle yaptılar. 

Fakat Başbakan Erdoğan failleri bulmak yerine bu işin muhabbetini tercih ediyor.

Bu durum siyaseten işe yarayabilir ama ne hakkaniyete ne de hukuka uygun. 

Başbakan dün bir adım daha attı ve Genelkurmay Başkanı ile Cumhurbaşkanı'nın da 'şantaj kasetleri' olduğunu söyledi.

İddia yenir yutulur değil.

Normal şartlarda bu iddianın sahibinin failleri bildiği, elindeki bilgi ve belgeleri adalete teslim ettiği var sayılır.

Fakat ne böcek olayında ne de Dışişleri dinlemesinde olduğu gibi burada da ortaya delil konmuş değil.

Başlıktaki ifadeye dönersek:

Sayın Arınç 'Namuslu insan belge gösterir' dedi. 17 Aralık'tan bu yana manşetlere ya da siyasilerin 'belgesiz' ithamlarına şöyle bir göz gezdirdim.

Özetlemem bile mümkün değil çünkü 'MİT destekli, hükümet kontrollü' medyanın yalan ve ithamları o kadar çok ki say say bitmez.

Açıkçası 28 Şubat'ı yaşadıktan sonra 'böylesi bir daha olmaz' diyorduk ama yanılmışız. Dünün mağdurları bugünün mağruru olup insafsızca yalan yazıyorlar.

Mesela İçişleri Bakanı Ala "Belgeyle söylüyorum dolar topladılar" demişti. Star, Yeni Şafak, Sabah, Akit, Takvim ve benzeri gazeteler hep birlikte Bank Asya'yı linç etti.

Dolar toplayanların belgesi hâlâ yok ama bankanın bizzat Başbakan'ın direktifiyle batırılmaya çalışıldığını öğrendik.

"17 Aralık gizli yapıldı, haberimiz yok" dediler, MİT'ten MASAK'a herkesin haberi varmış.

Bizzat Başbakan 'savcının kime çalıştığını ortaya çıkaracağız' dedi ama kime çalıştığı hâlâ meçhul.

Zekeriya Öz'ün yurtdışına çıkış belgeleri de yok.

Koro halinde "Devletin sırlarını yabancılara vermişler" dendi ama bırakın belgeyi ülke bilgisi bile çıkmadı. Başbakanlığın Yargıtay'dan dinlendiği (bir de imam iddiası vardı) iddia edildi, Yargıtay yalanladı. 
 
İddia çok belge yok 
 
7 bin kişinin dinlendiği balonu uçuruldu. Dosyanın 230 kişiyi kapsadığı ortaya çıktı.

İhanet mektupları dediler, İsrail dediler, CIA dediler...Okul bile olmayan ülkede beddua seansları yaptırdılar, HSYK ile ilgili yalan manşet yaptılar, AKP'li bakan bile sabah sabah yalanlamak zorunda kaldı. 

Her gün farklı isimleri farklı kurumların 'imamı' diye afişe ettiler.

Hatta kapıcılardan örgüt bile yaptılar. Gezi'yi, Paris suikastlarını, böcekleri, durdurulan TIR'ları Cemaat'e mal ettiler.

Cemaat'i 'çözüm sürecini baltalamak istiyor' diye suçladılar. Seçime girerken 'BDP ile iş birliği yapıyor' dediler.

Olmadı Kandil'e mektup yollattılar.

Şimdi de 1 Mayıs senaryoları dolaşımda.

Açıkçası 17 Aralık'tan bu yana yazılan yalanları, yapılan iftiraları sıralamaya kalksam sayfalar dolusu yer tutar.

İddialar akla ziyan.

Ancak bir tek belge, bilgi ortaya konmuş değil.

Hükümet sürekli 'masumiyet karinesi'ne vurgu yapıyor ama başta Fethullah Gülen olmak üzere milyonlarca insanın masumiyetini hiç düşünmüyor.

Ben en iyisi Arınç'ın sözüyle bitireyim:

 "Namuslu insan belge gösterir..."

23 Nisan 2014 10:43
DİĞER HABERLER