Gazetecileri Koruma Komitesi yönetiminin (CPJ) gazetecilerin telefon ve e-posta kayıtlarını elde etmesini sınırlayan yeni kural ve yasalarla ilgili olarak ABD'yi överken, basın kartlarında partizanlık yapıldığı iddiası ile de Türkiye'yi suçladığı belirtildi.
Amerika'nın Sesi internet sitesinde yer alan habere göre merkezi New York’taki uluslararası gazetecilik örgütü Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), ABD Adalet Bakanı Merrick Garland’ın, federal savcıların gazetecilerin telefon ve e-posta kayıtlarını elde etmesini sınırlayan yeni kural ve yasalarla ilgili atılan olumlu adımlardan memnuniyet duyduğunu açıkladı. CPJ, Türkiye’yi ise, basın kartları konusunda partizanlık yapıldığı gerekçesiyle eleştirdi.
ABD’de medya özgürlükleri konusunda atılan adımların diğer ülkelere de örnek teşkil etmesi gerektiğini kaydeden Gazetecileri Koruma Komitesi, Türkiye’yi ise devlet tarafından gazetecilere verilen basın kartlarının keyfi ve muğlak sebeplerle iptal edildiği, partizanlık yapıldığı, hükümet yetkililerinin gazetecilere saldırgan bir dil kullandığı gerekçesiyle eleştirdi.
“Karar yurtdışına da örnek teşkil etmeli”
CPJ Direktör Yardımcısı Robert Mahoney, ABD Adalet Bakanlığı’nın kararının, araştırmacı gazetecilerin kamuoyunu aydınlatmak için muhbirlerin ifşaatlarını araştırıp yayınlanması konusunda üzerlerindeki caydırıcı hükümet baskısının etkisini azaltacağını belirterek, “Karar memnuniyetle karşılanan bir ilk adımdır. Washington'un, gazetecilerin kaynaklarla olan gizli ilişkilerini federal savcıların soruşturma yetkilerini sınırlayan yeni kuralları yurtdışında bir örnek teşkil etmelidir” dedi.
Mahoney, "Bu, kamuoyunun, hükümetin kendileri adına ne yaptığını öğrenmek için muhbirlerin ifşaatlarına giderek daha fazla bağımlı hale geldiği bir zamanda, araştırmacı gazetecilik üzerindeki caydırıcı etkiyi azaltmak için memnuniyetle karşılanan bir ilk adımdır" ifadesini kullandı.
“Türk hükümeti basın kartları konusunda partizanlık ve keyfi uygulamalar yapıyor”
Gazetecileri Koruma Komitesi Avrupa ve Orta Asya Program Koordinatörü Gulnoza Said ise, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’a gönderdiği e–postada, basın kartı yasalarının gözden geçirilmesi ve gazetecilerle diyalog geliştirilmesi çağrısında bulundu. Said, gazetecilere çalışmaları için verilen basın kartlarında partizanca bir şekilde ayrımcılık yapıldığını öne sürdü.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun’a gönderilen mektupta Türkiye’nin basın kartı yönetmeliğine yaklaşımın yeniden gözden geçirilmesi çağrısında bulunularak,,”Bu mektubu basın kartlarıyla ilgili yönetmeliğe dair tekrar eden mahkeme süreçlerinden kaçınmak için gazetecilerle yapıcı bir diyalog başlatmanızı istemek amacıyla yazıyoruz. Geçtiğimiz Nisan ayında Danıştay basın kartı yönetmeliğinde 2018 yılında yapılan değişiklikleri iptal etti ve bu kuralların gazetecilerin kartlarının keyfi ve muğlak sebeplerle iptal edilmesine olanak sağladığını belirtti. Kurumunuz Mayıs ayında güncellenmiş bir yönetmelik oluşturdu ancak yerel basın örgütleri bu güncellemenin Danıştay’ın altını çizdiği sorunları çözmediğini öne sürerek tekrar yargıya başvurdu. Bu güncellenen yönetmeliğin açıklanmasının ardından Mayıs ayında Twitter’da bu kuralların ‘terör ve şiddet propagandası yapanların basın kartının arkasına sığınmalarının önüne geçeceğini’ yazdınız. Ancak, böyle amaçlar için bir kalkan olarak kullanılmak şöyle dursun, CPJ’in araştırmasına ve yapılan röportajlara göre pek çok gazetecinin karta hiçbir şekilde erişimi yok. Gazeteciler CPJ’e kart edinme sürecinin ayrımcı ve partizan biçimde işlediğine inandıklarını söylediler ve hükumeti eleştiren bazı gazeteciler başvurularının onaylamayacağına inandıkları için kriterleri karşılasalar bile başvurmayı düşünmediklerini belirttiler” ifadeleri kullanıldı.
“Gazetecilere yönelik saldırgan dili sonlandırın”
Gazetecileri Koruma Komitesi tarafından Altun’a gönderilen mektubun devamında hükümetin gazetecilere karşı saldırgan bir dil kullandığı savunularak şu ifadelere yer verildi: “Ayrıca, daha önce kart sahibi olan ancak kartın rengi değiştiği için yeniden başvurmaya zorlanan yüzlerce gazeteci halen yeni kartlarını bekliyor. Bunun da ötesinde, dijital medyada çalışan gazetecilerin karta hiçbir şekilde erişimlerinin olmayışı dijital medya çağında bariz bir sorun. Basın kartı zaruri bir araç, bilhassa Ankara’da çalışan siyaset muhabirleri, sahada haber yaparken kartlarını sıklıkla güvenlik güçlerine göstermesi gerekenler ve çalışmalarını yanlış nitelendiren devlet yetkililerine gazeteci olduklarını ispatlamak durumunda kalanlar için. Basın kartı kolayca alınabilir olmalı ve verilirken gazetecinin veya çalıştığı kurumun siyasi duruşu, haberleri veya mecrası üzerinden ayrımcılık yapılmamalı. Kartın geri alınma sürecinde belirsizlik veya kişisel yoruma yer olmamalı. Sizi Türkiye’deki gazetecilere karşı kullandığınız saldırgan dili terk etmeye ve yerel gazetecilik örgütleri ile mahkemelerde mücadele etmek yerine işbirliği yaparak yeni bir yönetmelik oluşturmaya çağırıyoruz. Sizi ayrıca basın kartı sürecindeki tüm partizanca izleri silmek için gerekli adımları atmaya ve kriterlere uyan tüm gazetecilere mecralarına veya siyasi görüşlerine bakmaksızın derhal kartlarını vermeye çağırıyoruz. Bu acil meseleye gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ederiz. Cevabınızı sabırsızlıkla bekliyoruz.”