Basın raporu: Seçimle göreve gelmesi, hükümeti eleştirilemeyecek konuma getirmez

'Özgürlük için Basın'ın 2014-2015 Basın Özgürlüğü İhlalleri raporunda, seçimle göreve gelmenin bir hükümeti eleştirilemeyecek konuma getirmediği belirtildi. Raporda "Hükümetin seçimle göreve gelmesi ve seçimle görevine devam etmesi, onu eleştirilemeyecek konuma getirmez, eleştirilerín meşruiyeti sorgulanamaz" ifadesi yer aldı. Halkın seçimden seçime değil, gelişmelere göre görüşünü serbestçe ortaya koyabilmesinin gerekliliği vurgulandı.

Özgürlük için Basın'ın (ÖiB) 'İfade ve Basın Özgürlüğü İhlalleri 2014-2015 Raporu' yayımlandı. Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu tarafından yürütülen Sivil Düşün Programı Ağlar ve Platformlar Hibe Programı kapsamında finanse edilen ve Gazeteciler Cemiyeti tarafından yürütülen Özgürlük için Basın/Press for Freedom Projesi II. Ulusal Konferansı'nda açıklanan 2014-2015 raporu "Özgürlük için basın, basın için özgürlük şarttır. Basın ve ifade özgürlüğü demokratik yaşamın olmazsa olmazıdır" cümlesi ile başlıyor. Basın ve ifade özgürlüğü konusunda Türkiye'nin dünya sıralamasında çok gerilerde bulunmasını 'esef verici' olarak değerlendiren raporda "Türkiye'nin uluslar arası kurumlarca hapiste en fazla gazeteci bulunduran ülkelerden biri olarak gösterilmesi, 31 gazetecinin günümüz Türkiye'sinde cezaevlerinde çile doldurmakta olması ve en kötüsü gazetecilerin iş, aş, güvenlik veya çevre kaygılarıyla kendi kendilerine oto sansür uygulamaları bugünün acı gerçeklerindendir." ifadesi yer aldı.

'BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN OLMADIĞI ORTAMLARDA SEÇİMLERİN YAPILIYOR OLMASI DEMOKRASİNİN VARLIĞINI KANITLAMAZ'

Gazeteciler Cemiyeti tarafından 2014 yılı başından bu yana Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu desteğiyle yürütülmekte olan 'Özgürlük için Basın Projesi' 2014-2015 değerlendirme raporunda "Nasıl yaşama hakkının yokluğunda diğer özgürlüklerin varlığı bir anlam ifade etmiyorsa, ifade ve basın özgürlüğünün olmadığı ortamlarda da diğer hak ve özgürlüklerin varlığı ve belli sürelerle seçimlerin yapılıyor olması, demokrasinin varlığını kanıtlamaya yetmez. Basın özgürlüğü, sadece habercilerin kamuyu ilgilendiren gelişmeleri takip edip, haberleştirip kamuoyunu bu gelişmelerle ilgili bilgilendirmesini değil, aynı zamanda halkın bilgilenme hakkını da içerir." denildi.

'YURTİÇİNDE VE DIŞINDA TÜRKİYE'NİN OTOKRATİKLEŞTİĞİ ŞİKÂYETLERİ ARTIYOR'

Rapora göre Türkiye'nin, basın ve ifade özgürlüğü açısından dünya sıralamalarında hak etmediği son sıralarda yer alması, demokrasi açısından utanç kaynağı oluşturuyor. Bu kabul edilemez bir durumdur. İfade ve basın özgürlüğünün anayasal teminat altında olmasına rağmen giderek artan oranda tehdit altına girdiği endişeleri ile yurt içinde ve dışında Türkiye'nin otokratikleştiği şikâyetleri daha çok dile getiriliyor.

'HALK SEÇİMDEN SEÇİME DEĞİL, GELİŞMELERE GÖRE GÖRÜŞÜNÜ ORTAYA KOYABİLMELİ'

Raporda dikkat çeken değerlendirme ve tespitler şu şekilde: "Hükümetin seçimle göreve gelmesi ve seçimle görevine devam etmesi, onu eleştirilemeyecek konuma getirmez, eleştirilerín meşruiyeti sorgulanamaz. Halkın siyasi bir kadrodan şikayeti varsa bunu seçimde göstermesi gerektiği iddiası doğru olarak görülse bile katılımcı demokrasiyle bağdaşmaz. Halkın seçimden seçime değil, gelişmelere göre görüşünü serbestçe ortaya koyabilmesi gerekir.

'HİDAYET KARACA, 14 ARALIK 2014 TARİHİNDEN BU YANA ÖZGÜRLÜKTEN MAHRUM KALDI'

Yeni yargı paketiyle polise tanınan ek yetkiler çerçevesine, makul şüpheyle işyeri, ikametgah ve üst aramaya ilişkín uygulama, ülkede kısa zamanda beklenen üzücü sonuçları doğurdu. Torba yasayla Ceza Muhakemeleri Kanunu'nda yapılan değişiklikle, eskiden 'kuvvetli şüphe' üzerine harekete geçebilen güvenlik güçlerinin 'makul şüphe' yeterli görülerek müdahale yetkisiyle donatılması ve bunun ilk uygulamasının bazı medya kuruluşlarına yönelmesi kaygıya neden oldu. Gözaltına alınan díğer gazeteciler sorgu sonrasında kısıtlamalı olarak serbest kalırken, Samanyolu Yayın Grup Başkanı Hidayet Karaca, l4 Aralık 2014 tarihinden bu yana özgürlükten mahrum kaldı. Aralarında Gazeteciler Cemiyeti üyelerí Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Merdan Yanardağ, Müyesser Yıldız ve Dogan Yurdakul'un da bulundugu çok sayıda basın mensubunun, bilim adamlarının, muvazzaf ve emekli her rütbeden askerlerin, kişisel başvurularını inceleyen Anayasa Mahkemesi'nin 'hak ihlali' kararıyla özgürlüklerine kavuşmaları sevindirici olmuştu. Ne yazık ki bu sevinç, son zamanlarda gazetecilerin tekrar 'terörist' ilan edílmeye başlaması ve özgürlüklerinin kısıtlanmasıyla kısa sürdü.

'DEMOKRASİ SADECE SEÇİMLERLE BAĞLANTALI BİR SÜREÇ DEĞİLDİR'

Demokrasi sadece seçimlerle bağlantılı bir süreç değildir. Azınlık haklarına saygı, kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü ve herkesin hukuk önünde eşitliği ilkelerine özen gösterilmelidir. İfade ve basın özgürlüğünü güçlendirmek Türkiye demokrasisi için hayati önemdedir.

'MEDYA ÜZERİNDE BASKILAR 4 ŞEKİLDE GERÇEKLEŞİYOR'

Medya üzerindeki baskıların 4 şekilde gerçekleştiği görülüyor: Doğrudan siyasi erkin baskıları, bürokrasi ve 'özerk' kamu kurumlar yoluyla baskı, siyasi erkin ve bürokrasinin reklam verenleri etkilemesi yoluyla baskı, medya sahipliği üzerinden baskı.

'BUGÜN VE KANALTÜRK'ÜN KAYYIMLARCA DEVRALINMASI SIKINTILI BİR SÜRECİN BAŞLADIĞINI GÖSTERDİ

Koza İpek Holding'in çeşitli firmaları ile Bugün Gazetesí, Bugün TV, Míllet Gazetesi ve Kanaltürk TV gibi medya kuruluşlarında yönetimin zorla, biber gazlı, tazyikli sulu saldırılarla, kayyımlarca devralınması sadece basın ve ifade özgürlüğü açısından değil aynı zamanda yatırım özgürlüğü ve yatırım emniyeti açısından da sıkıntılı bir sürecin başladığını gösterdi. Kasım 2015 raporunda, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün tutuklanması haberleri ile yurt sathında ve Türkiye dışından gelen olaya gösterilen tepkiler yer aldı. Tutuklanmanın ertesi günü olayı protesto etmek amacıyla Ankara Kızılay'da toplanan gazeteciler Cumhuriyet Gazetesinin Ankara bürosuna yürümek isteyen çok sayıda gazeteci ve sempatizanın polis tarafından gaz bombası sıkılarak engellenmesi de raporda tepkiler bölümünde yer verildi. Koza İpek grubuna kayyım atanması sonunda, grubun Kanaltürk TV ve Bugün TV'den 172 gazeteci ve çalışanın işten çıkarılması íle TÜRKSAT'ın Samanyolu yayın grubu bünyesinde yer alan 13 TV ve radyonun uydudan indirilmesi ve devamla bu frekansların iktidara yakın TV'lere tahsis edilmesine ilişkin karar da Kasım ayı raporunda işlenilen haberler arasındaydı. Nokta dergisinin kapak haberinin yeniden bazı odakları kızdırdığı haberleri izlenerek yazı İşleri Müdürü Murat Çapan hakkında 20 yıla kadar hapis cezası istemi ile iddianame hazırlandığı da Kasım raporunda yer aldı.

'ÖiB RAPORLARINDA KANITLAYAMACAĞIMIZ HİÇ BİR VERİYE YER VERİLMEDİ'

Özgürlük için Basın raporlarında duyumlara, iddialara, kulaktan dolma bilgilere veya ayrıca kanıtlayamadığımız verilere hiç yer verilmedi. Dolayısıyla ÖiB raporlarındaki veriler duyulup bilinenden değil, açık kaynaklardan erişilip doğrulanan rakamlardır. Gazetecilerle hakkında Mart 2014 ile Aralık 2015 arasındaki dönemde açılan davalar, tutuklu–tutuksuz yargılamalar, verilen hapis cezaları, ötelenen cezalar ve yoğunlaşan hakaret davaları ile suç duyuruları, değişik bir dönemden geçtiğimizi vurguluyor.

BASIN RAPORU: KAYYIM ATAYARAK 'EHLİLEŞTİRMEYE' ÇALIŞILMASI İBRETLİK!

Mart–Aralık 2014 döneminde gazeteciler hakkında 77 dava açılırken, Ocak–Kasım 2015 dönemínde 157 dava açılması, yine 2014'ün son dokuz ayında gazetecilerle ilgili toplam 179 adli işlem yapılırken, 2015'ín 11 ayında medya mensuplarına yönelik 305 adli işlem uygulanması medya mensuplarının özgürlükleri açısından durumun kötüleşmesine net bir örnektir. 2014 yılında basın kurumlarına yönelik sözlü sataşmanın dışında kayda değer saldırı yaşanmamışken, 2015'ín ilk 11 ayında medya kuruluşlarına 13 fiziki saldırının gerçeklemesi, bu sürede medya mensuplarına yönelik toplam l161 fiziki ve sözlü şiddet olayı yaşanması, bunların büyük çoğunluğunun güvenlik kuvvetlerinden gelmesi endişe kaynağı «oldu. Nitekim eleştiriye tahammülsüzlük diye yorumlanabilecek bir tutum içerisinde medyanın bír bölümünün ötekileştirilmesi ve hatta kayyım atanarak 'doğrudan yönetim' uygulanarak ehlîleştirilmeye çalışılması ibretlik gelişmeler oldu."
CİHAN
07 Aralık 2015 13:46
DİĞER HABERLER