Batan botta 4 aylık bebeğini kaybeden Afgan gazetecinin yürek burkan hikayesi

Batan botta 4 aylık bebeğini kaybeden Afgan gazetecinin yürek burkan hikayesi
Ege'de kaçak botla Avrupa'ya gitmek isterken 4 aylık bebeğini kaybeden Afgan gazeteci Mohammed Qais Rahmani yaşadıklarını anlattı. Rahmani, ölüm tehditleri nedeniyle geldiği Türkiye'den Yunanistan'a giderken botun alabora olduğunu ifade ederek, "Botun içine su geliyordu. Botta 19 kişi vardı. 5 çocuk 14 büyük insan. 3, 5 saat sonra elimde çocuğumun canı çıktı." dedi.

Mohammed Qais Rahmani, Afganistan'da özel bir televizyonda uluslararası diplomasi muhabiri. 1 yıl önce hayatını birleştirdikleri Sayara Samadi'yle evlenmelerinin ardından Mohammed Somer isimli bir erkek çocukları dünyaya gelmiş. Kabil'de Aviama New adlı televizyon kanalında çalışan Rahmani, ABD, Fransa, Almanya gibi ülkelerin diplomatları ile röportajlar yapan, tanınan bir muhabir. Rahmani ve BBC'de çalışan eşi teröristler tarafından ölümle tehdit edilince göç etme kararı almış. Türkiye'ye yüksek lisans yapmak için gelen çift ekonomik şartlar el vermeyince insan tacirleriyle irtibata geçerek botla Avrupa'ya göç etmek istemiş. Botun alabora olmasıyla 4 aylık bebeklerini kaybeden çift ne yapacağını bilemedikleri için yetkililerden yardım istiyor.

Mohammed Qais Rahmani, yaşadıklarını Cihan Haber Ajansı'na anlattı. Kabil'de savaş ortamının bulunduğunu, emniyette sıkıntılar çıktığını anlatan Rahmani, "Bizim de Afganistan'da durumumuz iyiydi. Bana ve diğer muhabirlere teröristler tarafından tehdit geliyordu. Direkt beni de tehdit ettiler. Afganistan'dan birkaç sene çıkıp tekrar geri gelme kararı aldık. Hanımım mülteci olarak gitmek istemedi. Arabamız ve evimizdeki eşyaları satarak Türkiye'ye gelerek yüksek lisans yapma kararı aldık." ifadelerini kullandı.

Türkiye'deki arkadaşlarıyla irtibat kurduğunu ve Konya'ya geldiğini ifade eden Rahmani, 4 ay önce Konya'ya geldiğini ve burada üniversitede yüksek lisans yapmaya başladıklarını kaydetti. Burada da ekonomik olarak sıkıntılar yaşadıklarını aktaran Rahmani, arkadaşı vasıtasıyla kaçakçılarla irtibat kurduğunu ifade etti.

'SAAT 3'TEN 8'E KADAR ORMANDA KALDIK'

Eşinin altınlarını bozdurarak İstanbul'a gittiklerini ve kaçakçıyla görüştüklerini anlatan Rahmani, şöyle devam etti: "Kaçakçı, botu göstererek 'bunlar Yunanistan'a gidiyor, siz gitmiyor musunuz?' diye sordu. 'Sabah aradılar, onlar Yunanistan'da şimdi.' dediler. Bu yolun mantıklı olduğunu göstermeye çalıştı. Açık ve küçük botta gidemeyeceğimizi küçük çocuğum olduğumu tekrarladım. İndirim yaptığını söyleyerek 2 bin dolara götüreceğini söyledi. 5 gün İstanbul'da kaldık. Gitsek mi, gitmesek mi karar veremedik. 2 rekat namaz kıldık, Kur'an-ı Kerim okuyarak dua ettik, yola çıktık. 3 minibüsle yola çıktık. Kaçakçılar arasında Suriyeli, Afgan, Pakistanlı, İranlı ve Türkler vardı. 8 saatte Çanakkale'ye gittik. Gece yarısı bir ormana geldik. Ormanda bebeğim huysuzlandı. Yağmur yağıyordu. 2-3 aile saat 3'ten 8'e kadar ormanda kaldık. Ondan sonra kaçakçı geldi, bizi asıl noktaya götürdü."

'BİR KİŞİ AYAKKABISIYLA SUYU BOTTAN ALIP DENİZE ATTI'

Ertesi gün 2 küçük plastik bot geldiğini ve bu botlarla gitmeyeceğini kaçakçılara söylediğini belirten Rahmani, şunları anlattı: "Bir kişi bota binerek, denizde bir oraya bir buraya gitti. Bize mantıklı göstermeye çalıştılar, 'hepinizi götürebilir' dedi. Valizlerimizi plastik ile bağladık. Ormanda kalıyoruz ne yemek var, ne su. Hanımım su istediğini söyledi. Aradım, çok az bir su buldum, hanımıma verdim. Kendim aç ve susuz kaldım. Denizde 15 dakika gittik, Yunanistan'a doğru ilerledik. Botun içine su geliyordu. Botta 19 kişi vardı. 5 çocuk 14 büyük insan. Bir kişi ayakkabısıyla suyu bottan alıp denize attı. Botun motoru stop etti. Mültecilerden biri 'çalıştıracağım' diye motorun ipini çekti. Bot devrilince hepimiz suya düştük. Elimi suyun altına daldırdım çocuğumu yakaladım. O zaman hayattaydı. Denizin içindeydik, benim çocuğum battaniyenin içinde uyudu. Suya battığı için ıslandı."

'3,5 SAATTEN SONRA ÇOCUĞUMUN CANI ÇIKTI'

Bundan sonrasını gözyaşlarıyla anlatan Rahmani, şöyle devam etti: "Hanımım uzaktaydı. Çocuğum ağlıyordu. Hanımım yanıma geldi. 4 aylık çocuğum ve hanımımla yan yanaydık. Elim ile çocuğumu yukarıda tuttum. Deniz bizi sürüklüyordu. 4 saat kadar denizde kaldık. Allah'a dua ettim, çocuğum çok ağladığı için canını almasını istedim. Bakamıyordum. Elimde can veriyordu. Kendim öldürsem, diyordum, yapamadım. Çocuğumun kulaklarının altına baktım. Yıldız gibi parlıyordu. Bulutlara baktım, Allah yazıyordu. Hanımıma 'bak, Allah geldi, buradan çıkıyoruz' dedim. Sonra baktım, 3,5 saatten sonra çocuğumun canı çıktı. Allah affetsin, gidiyoruz suyun içine. Kemerimi çıkardım, cesetlerimi alsınlar. Sonra kendimle birlikte eşimi bağladım. Uzakta bot gördüm, bağırarak İngilizce, Afganca yardım istedim. Artık sesim çıkmaz hale geldi. 'Başka bir yerde öldür, soğukta öldürme' diye Allah'a dua ettim. Daha sonra denizin ortasından sahile doğru gitmişiz. Bot geldi. Çocuğumu onlara verdim, ıslanan giysilerimizi çıkarttık. Ondan sonra jandarmaya gittik."

'BÜTÜN BELGELERİM VALİZDE KALDI, BULAN GETİRSİN'

"Bugün 13 gün oluyor." diyen Rahmani, şunları kaydetti: "Biz geldik Ankara'ya. Bu olayı Facebook'ta paylaştım. Başka aileler Afganistan'dan kaçak yolla gelmesin diye. Afganistan medyasında çıktı. Afganistan'da herkes benim durumumu biliyor. Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani Ahmedzai, Dışişleri Bakanı Selahattin Rabbani, ABD ve Avrupa'dan kanallar aradı, başsağlığı dilediler. '5-6 gün daha bu otelde kalacağım. Amacımız Türkiye'de kalarak yüksek lisans yapmak. Hanımımın psikolojisi de bozuk. Nasıl olacak bilmiyorum. Türk halkından rica ediyorum, benim bütün belgelerim valizimde kaldı. Onu bulan getirsin." CİHAN
09 Aralık 2015 18:07
DİĞER HABERLER