Batman Demokratik Kent Meclisi, 'özyönetim' ilan etti

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) de aralarında bulunduğu Batman Demokratik Kent Meclisi, 'özyönetimlerini' ilan ettiklerini duyurdu. Açıklamada, "Bizler, artık devletin atadığı vali ve kaymakamlar tarafından yönetilmek istemiyoruz. Bizler Kürt halkı olarak demokratik ve meşru yöntemlerle kendimizin seçtiği yönetimler tarafından yönetilmek istiyoruz. Bu nedenle biz artık kendimizi ve kentimizi öz yönetimimizle yönetmek istiyoruz." denildi.

Batman Belediyesi Eş Başkanları Sabri Özdemir ve Gülistan Akel'in de aralarında bulunduğu bazı sivil toplum kuruluşu liderleri ile partililer Bağlar Mahallesi Demokratik Kent Meclisi önünde basın açıklaması yapıldı.

Açıklama, Bağlar Mahallesi Demokratik Kent Meclisi Yöneticisi Şirin Kaplan tarafından okundu. "Bizler Kürdistan'da yaşayan halklar olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğu tarihten günümüze kadar bu ülke topraklarında hep özgür ve birlikte yaşamdan yana tercihimizi yaptık." diyen Kaplan, şu anki yönetimin kendilerine haksızlık yaptığını savunarak, yapılan baskılara karşı böyle bir açıklama gereği duyduklarını ifade etti. Kaplan, şöyle devam etti: "Özgür ve herkesin kendi kimlikleriyle kendini ifade edebileceği demokratik bir toplum için başta Kürtler olmak üzere halklar hep bir mücadele ve direniş içinde oldu. Ancak her seferinde devletin katı ve tekçi yaklaşım ve saldırılarıyla karşı karşıya kalındı. Devletin varlığına karşı olmadık ancak şu bilinmeli ki devlet dışında bir de demokratik toplum diye bir gerçeklik vardır. Gerçek anlamda demokrasi toplumun iradesinin ortaya çıkartılmasıdır. Toplum farklı kesimlerden, haklardan, kimliklerden, topluluklardan oluşmaktadır. Demokrasi de, sadece devletin insafına terk edilecek bir şey olmadığı gibi, sadece bir topluluğun iradesi de değildir. Aksine farklı kimliklerin, inançların ve toplulukların öz iradelerini özgür ve örgütlü biçimde beyan etmesidir. Bu nedenle topluma yönelik geliştirilen devlet baskısına karşı halklar ve toplumun tüm farklı kesimleri olarak varlığımızı koruma ve özgürlüğümüzü sağlama temelinde bu baskılara karşı iradesini ortaya koyma gibi ciddi bir durumla karşı karşıyayız."

KENDİ ÖZ İRADE VE YÖNETİMİMİZİ GELİŞTİRMEYİ ACİL BİR GEREKLİLİK OLARAK GÖRÜYORUZ

İrade beyanı ve tutum almanın devlet karşıtlığı ve bölünme olarak anlaşılmaması gerektiğini iddia eden Kaplan, şu ifadeleri kullandı: "Bizler Kürdistan halkları olarak kendi dilimiz ve kültürümüzle kendimizi öz yerel irademizle yönetmek istiyorsak buna saygı duyulmalı ve desteklenmelidir. Devletin ve AKP hükümetinin topluma yönelik topyekun saldırılarına karşı demokratik direniş temelinde kendi öz irade ve yönetimimizi geliştirmeyi acil bir gereklilik olarak görüyoruz. Özellikle Kürdistan gençliği, kadını, sivil toplum örgütleri ve tüm farklılıklar demokratik ulus ve öz yönetimin güçlendirilmesi ve kendi alternatifini yaratma mücadelesine her düzeyde aktif katılmalıdır. Devletin ve meşru olmayan AKP hükümetinin 'herkes benim emrimde olmalı ve istediğim şekilde hareket etmeli' dayatmasını kabul etmemiz mümkün değil. Bizler merkezden dayatılan, Ankara'dan toplumla uyuşmayan her şeyi yapmak zorunda değiliz."

BİZLER DEVLETİN ATADIĞI VALİ VE KAYMAKAMLAR TARAFINDAN YÖNETİLMEK İSTEMİYORUZ

Devletin atadığı vali ve kaymakamlar tarafından yönetilmek istemediklerini belirten Kaplan, şunları kaydetti: "Bizler Kürt halkı olarak demokratik ve meşru yöntemlerle kendimizin seçtiği yönetimler tarafından yönetilmek istiyoruz. Bu nedenle biz artık kendimizi ve kentimizi öz yönetimimizle yönetmek istiyoruz. 20. yüzyıl boyunca uygulanan tekçi ulus devlet zihniyetinin halkların taleplerine cevap olmadığı her yönüyle ortaya çıkmıştır. Çözüm üretmeyen bu tekçi ulus devlet zihniyetinin giderek toplumsal iradeyi hiçe saymış ve topluma nefes aldırmaz duruma getirmiştir.

Son bir buçuk ayda yaşananları bile göz önünde bulundurursak yaşanan yüz yıllık tarihsel süreci adeta özetler niteliktedir. Türkiyeli halklar ve Kürdistan halkının mevcut genci 12 Eylül Anayasası'nın belirlediği eşit olmayan koşullarda gerçekleşen seçimlerde bile ortaya çıkan sonuçlara tahammül edilmemektedir. Biz oy veren yurttaşlara yönelik her türlü hakarette bulunulmakta 'şerefsiz, alçak' demeye kadar varan sınır tanımaz bir saldırganlık sergilenmektedir. Yaptığımız demokratik oy kullanma tercihimizden dolayı devletin ve meşru olmayan hükümetin yetkilileri her fırsatta hiç çekinmeden bütün kamuoyu önünde 'bunun bedelini ağır ödeyecekler' gibi ağır tehditlerde bulunulmakta ve bir bütün olarak topluma bedel ödetme pratiği sergilenmektedir. Keza son bir buçuk ayda binleri aşan gözaltı, tutuklama, sokak orasında infazlar, köy yakma ve boşaltmalar, ormanların ateşe verilmesi, cenazelere dahi işkence yapılarak ailelerine verilmemesi yaşanan süreci ve tekçi zihniyetin topluma karşı topyekun savaş ilanının ve ülkeyi nereye götürmek istediklerinin açık ifadesidir.

Devlet ordusu ve polisiyle vatandaşı korumak yerine katlediyorsa, mahkeme ve hukukuyla adaleti sağlamak yerine meşru taleplerini dile getiren herkesi terörize ederek cezalandırıyorsa, anayasasıyla farklılıkları korumak yerine yok sayarak tasfiye ediyorsa, doğuştan gelen anadil ve öz kimlikleri reddedilerek bölünme paranoyasına dönüştürülüyorsa bu rejim bizleri kapsamamakta ve temsil etmemektedir. Bizleri temsil etmeyen bu rejim ve tüm kurumlarını meşru görmediğimizi açıkça beyan ediyoruz. Bizler Bağlar mahallesinde yaşayan seçilmiş demokratik mahalle meclisi olarak faşizan ve meşru olmayan rejime karşı toplumun öz yönetimi olarak kendimizi beyan ediyoruz. Seçilmiş mahalle meclisi olarak halkımıza yönelik geliştirilen topyekun imha rejimine karşı tutum alarak bu günden itibaren mahallemizi öz irade ve öz yönetimimizle yöneteceğimizi ilan ediyoruz. Bütün kamuoyunu bu haklı ve meşru irade beyanımızı tanımaya ve sahiplenmeye çağırıyoruz." CİHAN
16 Ağustos 2015 11:50
DİĞER HABERLER