Türk Tabipleri Birliği, Sağlık Bakanlığı'na çağrıda bulunarak Covid-19 tedavisinde kullanılan Favipiravir ilacının kullanımına son verilmesini talep etti.
DW'den Hilal Köylü'nün haberine göre, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Türk hekimlerin tavsiye etmemesine rağmen "Favipiravir" etken maddeli ilacın Türkiye'de hâlâ Covid-19 tedavisinde kullanılmasına Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve halk sağlığı uzmanları tepki gösterdi.
Samsun'da son kullanım tarihi geçmiş Favipiravir ilacının etiketleri değiştirilerek Covid-19 tedavisinde kullanıldığı yönündeki iddialar Temmuz ayında sosyal medya ve basına yansımıştı.
Bu yöndeki iddialar üzerine Türkiye Tıbbi İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) Temmuz ayında yaptığı yazılı bir açıklamayla son kullanma tarihi geçmiş ilaçların hastalara verildiğine dair iddiaların "gerçeği yansıtmadığını" belirtmiş, kamuoyuyla "İlaçların stabilite çalışmaları uzun zaman almaktadır. Çalışmaların sonucuna göre son kullanma tarihlerinin güncellenmesi rutin bir işlemdir. Yeni tarihler; kurumumuzun bilgisi ve onayıyla firmalar tarafından ilaçlara etiket yapıştırılmak suretiyle güncellenmiştir" bilgisini paylaşmıştı.
TİTCK'nın bu açıklamasına karşın son kullanma tarihi geçmiş ilaçların halen kullanıldığına ilişkin şikayetlerin arkası kesilmedi. TTB hem doktorlardan hem de hastalardan gelen şikayetleri inceledikten sonra bu ilaçların Covid-19 testi pozitif çıkmayanlarda dahi yaygın olarak kullanıldığını belirledi.
"Ellerindeki ilaçları eritmeye çalışıyorlar"
TTB Merkez Konseyi İkinci Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten DW Türkçe'ye yaptıkları incelemeler ve ulaştıkları sonuçlar hakkında bilgi verdi. Ökten şunları söyledi:
"Favipiravir etken maddeli ilaçlar kullanım tarihi geçmiş ve gereksiz bir şekilde hastalara veya hasta olmayanlara veriliyor. Benim çalıştığım hastanede bu ilaçlar bir sepet içine konulmuş, test yaptırmaya gelenlere bile daha test sonucu alınmadan veriliyor. İlacın kutusundaki etikette son kullanım tarihinin Haziran 2022 olduğunu okudum. Bir keresinde içindeki tabletlerde Nisan 2021 basılıydı. Bakanlığın elinde çok fazla bu ilaçlar var ki, onu eritmeye çalışıyorlar. Böylesi bir kullanımı doğru bulmuyoruz."
"Covid-19 tedavisinde etkili değil"
Favipiravir'in Covid-19 tedavisinde etkili olmadığının Dünya Sağlık Örgütü tarafından duyurulduğunu hatırlatan Ökten'e göre Sağlık Bakanlığı'nın salgınla mücadelede sorunları büyütmemesi için bu ilacın kullanımını acil olarak kullanımdan kaldırması gerekiyor. Ökten, Sağlık Bakanlığı'na bu konuda yaptıkları çağrıyı şöyle dile getirdi:
"Sağlık Bakanlığı teste gelen her hastaya bu ilaçların verilmesi için hekimleri zorluyor. Hekimler de bakanlıktan gelen yazıya istinaden bu ilaçları vermek zorunda kalıyorlar. Favipiravir'in Covid-19 tedavisinde olumlu bir etkisi yoktur ve kullanımdan kaldırılmalıdır. Tarihi geçmiş ilaçların kullanımını önermek zaten başlı başına çok ciddi bir sağlık sorunudur."
"Gereksiz kullanım vücutta sıkıntıya yol açabilir"
Bursa Uludağ Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı'ndan Prof. Kayıhan Pala da kullanım tarihi geçmiş Favipiravir etken maddeli ilaçların Covid-19 şüphelilerine ve hastalara verildiğini gözlemleyenlerden. Bu yöndeki gözlemini Twitter hesabından fotoğraflarla paylaşan Pala, Sağlık Bakanlığı'nın Favipiravir kullanımını sürdürerek halk sağlığının tehlikeye atıldığını belirtti.
Pala DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada, ilacın kullanımı ile ilgili gözlemlerini şu sözlerle dile getirdi:"Sağlık Bakanlığı'nın daha önce kullanılan Hidroksiklorokin ilacında olduğu gibi, bu kadar kanıt ortadayken bir an önce Favipiravir kullanmaktan da vazgeçmesi gerekir. Ancak halen PCR pozitif olanlara filyasyon ekipleri aracılığıyla bu ilaç dağıtılıyor. Üstelik ilacın son kullanma tarihinin geçmiş olduğu anlaşılıyor. Bakanlık, kendi kararıyla son kullanma tarihi geçmiş olan yerin üstüne yeni bir etiket yapıştırarak son kullanma tarihini daha ileriye almış gibi görünüyor. Ama hem ilacın etkisiz olması hem de son kullanım tarihinin geçmiş olması yurttaşların kafasında çok ciddi sorulara yol açıyor. Üstelik bu ilacın gereksiz olduğu halde kullanılması yüzünden bu ilacın vücutta bazı sıkıntılara yol açma potansiyeli de olabilir."
Pala, etiketlerin güncellendiğine ilişkin yapılan resmî açıklamaların da tatmin edici olmadığını söyledi. Bir ilacın son kullanma tarihinin daha ileri tarihe alınmasının üzerinde dikkatle durulması gereken bir karar olduğunu anlatan Pala "Böyle bir karar varsa o ilaçların paketlenmeden, ambalajlanmadan bu kararın verilip, ambalajların üzerine doğru tarihlerin yazılması gerekir. Yoksa son kullanma tarihlerinin üstüne etiket yapıştırarak son kullanma tarihini ileri bir tarihe almak kimsede güven uyandırmaz" uyarısında bulundu.
"Salgın yönetiminde yanlışlar sürüyor"
TTB ve halk sağlığı uzmanları hükümetin salgınla mücadelesinde yanlışların da sürdüğünü belirtiyor. TTB Merkez Konseyi İkinci Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten, Türkiye'de görülmeye başlayan Mu varyantı konusunda da Sağlık Bakanlığı'nın "şeffaf açıklamalar" yapmadığını savunurken, "Gerçekleri yine gizleyecekler. Ortada. Toplumsal bağışıklığı sağlayabilmek için toplumun yüzde 85'ini aşılayamadık. Aşılamanın hızlanması şart" değerlendirmesini yaptı.
"Pandeminin başından beri veri gizleyen Sağlık Bakanlığı, aşı olayında da bizimle veri paylaşmıyor" diyen Ökten, Sağlık Bakanlığı'nı şu sözlerle eleştirdi: "Aşılama sürecine geç başladığımızı kamuoyuyla paylaşmıyorlar. Normalleşmeye hep yanlış dönemlerde geçildi. Önlemlerin zamanında alınmaması bize hep vaka ve ölümlerde artış olarak geri dönüyor."
Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre Eylül ayının ilk haftasında artan Covid-19 vaka ve ölüm oranları durumun ciddiyetini açıkça ortaya koyuyor.
Eylül ayının ilk altı gününde yaşamını yitirenlerin sayısı 1667 oldu. Bu sayı Temmuz ayı boyunca kaydedilen 1600 vefattan fazla olması açısından dikkat çekiyor. 1 Temmuz'da 5 bin 288 olan günlük vaka sayısı 6 Eylül itibariyle dört kat artarak 20 bin 962'yi buldu. TTB, bu tablonun ortaya çıkmasını "aşılama hızının" düşmesine bağlıyor.
Prof. Kayıhan Pala da Türkiye'de aşılı nüfusun yüzde 40 civarında olduğunu anlatırken "Bu, çok düşük bir oran ama özellikle endişe verici varyantların varlığı tek başına aşının da yetmediğini ortaya koyuyor. Bir yandan tam aşılı yurttaşlarımızın oranını artırırken diğer yandan da diğer halk sağlığı önlemlerini almamız gerekir" uyarısında bulundu.
Pala bu önlemleri "fiziksel mesafeye uyum, maske takmak, kalabalık ortamlardan elverdiğince sakınmak, kalabalık ortamlarda kalınacak ise havalandırmayı düzgün bir hale getirmek ve özellikle el yıkamak başta olmak üzere hijyene dikkat etmek" olarak sıraladı. Bu konularda ciddi adımlar atılmadığı için salgının henüz baskılanamadığını belirten Pala, Türkiye'de Covid-19 tablosunun daha da kötüleşebileceği öngörüsünde bulundu:
"Son bir haftalık yeni olgu görülme sıklığına baktığımızda; Türkiye çapında yüz binde 100'ün üzerinde. Bazı illerde yüz binde 300- 500'ün hatta 600'ün üzerinde insidans hızı görüyoruz. Bu da halen Türkiye'de salgının çok ciddi bir şekilde etkili olduğunu gösteriyor. Şimdi okulların açılması ve okullar açılmadan önce alınması gereken önlemlerin büyük bir bölümünün maalesef alınmaması yüzünden önümüzdeki haftalardan itibaren olgu sayılarında bir artışın karşımıza çıkması şaşırtıcı olmayacaktır. Bu aynı zamanda hastaneye yatışlar, yoğun bakım ihtiyacı ve ölümler açısından da yeni sıkıntıları karşımıza getirebilir."