Bazı Arap ülkeleri neden İran'a karşı İsrail'i destekledi?

Ürdün ve Suudi Arabistan, hafta sonu tırmanan İran-İsrail gerginliğinde Gazze krizinin aksine bu kez İsrail'in yanında yer aldı. Peki nasıl ve neden?
İran, Nisan ayı başında Şam'daki büyükelçiliğine düzenlenen saldırıdan sorumlu tuttuğu İsrail'e misilleme olarak Cumartesi günü İsrail'e 300'ü aşkın İHA (insansız hava aracı) ve füze ile saldırı düzenledi. Bu saldırılara karşı geleneksel müttefikleri de hemen İsrail'in yanında yer aldı. Amerikan ve İngiliz hava kuvvetleri, havadan gelen tehditlerin düşürülmesinde merkezi bir rol üstlendi. Füze düşürüp düşürmediği bilinmemekle birlikte Fransa da bölgedeki devriye faaliyetlerinde görev üstlendi.

İsrail'e İran'a karşı yardım edenler arasında en dikkat çeken ülke ise Ürdün oldu. Ürdün Hava Kuvvetleri, İsrail ve ABD uçaklarına ulusal hava sahasını açarak İsrail'in savunmasına destek verdi. Ürdün'ün hava sahasını ihlal eden İran İHA'larını vurduğu da tahmin ediliyor. Ürdün'ün başkenti Amman'ın güneyinde düşürülen bir İHA'nın görüntüleri sosyal medyada büyük yankı uyandırdı.

Hafta sonu Ürdün'ün yanı sıra Suudi Arabistan'ın da İsrail'e desteği gündeme geldi. İngiltere merkezli The Economist dergisinde yer alan bir makalede "Suudi Arabistan'ın da aralarında bulunduğu Körfez ülkeleri, Batı'nın hava savunma sistemlerine ev sahipliği yapmanın yanı sıra gözetim ve uçak yakıt doldurma kabiliyetine sahip oldukları için dolaylı ancak hayati önem taşıyan bir rol oynamış olabilir" bilgisine yer verildi.

Hafta sonu yaşanan gelişmeleri değerlendiren Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nde (ECFR) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Direktörü Julien Barnes-Dacey, İran'ın saldırılarının İsrail'e uluslararası desteği arttırdığına işaret ederek "Bu çerçevede, İsrail'in Gazze harekâtına eleştirel yaklaşan bazı Arap ülkeleri, İsrail ordusunu, İran'ın İHA saldırılarına karşı destekledi" dedi.

İsrail'in en etkili gazetelerinden Haaretz'in yazarlarından Anshel Pfeffer ve Uluslararası Kriz Grubu'ndan (ICG) Mairav Zonszein gibi bazı siyasi gözlemciler ise bazı Arap ülkelerinin İsrail'in savunmasında oynadığı rolü memnuniyetle karşıladı. Pfeffer ve Zonszein, söz konusu adımın Arap ülkeleri ve İsrail'in iş birliği yapabilecekleri ve İsrail'in Ortadoğu'da yalnız olmadığına ilişkin bir kanıt ortaya koyduğu fikrini savundu.

Ürdün, İsrail'e neden destek verdi?

İsrail'in Gazze'deki askeri faaliyetleri konusunda aslında eleştirel bir tutum benimseyen ülkelerden olan Ürdün'deki her beş kişiden biri Filistin kökenli. Buna, Ürdün Kraliçesi Rania el Abdullah da dahil. Son haftalarda ülkede İsrail'e karşı düzenlenen protestoların sayısında yaşanan artış da dikkat çekiyor.

Ürdün, İsrail'in komşusu olmanın yanı sıra aynı zamanda Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa'nın da yasal koruyucusu konumunda. Amman bu çerçevede perde arkasında düzenli olarak Müslümanlar için büyük bir sembolik önem taşıyan caminin yer aldığı Doğu Kudüs'te kontrolü elinde bulunduran İsrail ile iş birliği içerisinde.

ABD'nin geleneksel müttefiklerinden biri olan Ürdün, ülkenin siyasi istikrarı ile savunmasını göz önünde bulundurarak birbiriyle kısmen çelişen çıkarlar arasında bir denge gözetmek durumunda.

Nitekim Ürdün hükümeti, İsrail'e sağladığı desteğin bir öz savunma hamlesi olduğunu açıkça ifade etti. Yapılan resmi açıklamada, "Dün gece hava sahamıza giren bazı nesneler, halkımız ve nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu bölgeler üzerinde tehdit oluşturmaları nedeniyle vurulmuştur. Vurulan nesnelerin parçalarının bir kısmı, Ürdün toprakları üzerine düşmüştür ve kayda değer bir zarara yol açmamıştır" denildi.

Suudi Arabistan - İsrail ilişkileri ne durumda?

Suudi Arabistan'ın içerisinde bulunduğu durum da Ürdün'le benzeşiyor. Suudi hükümeti, ulusal çıkarları, uluslararası ittifaklar ve Gazze'deki savaş konusundaki tutumu arasında bir denge kurmaya çalışıyor. Riyad, Hamas'ın 7 Ekim'de düzenlediği saldırıya kadar, İsrail ile ilişkileri normalleştirme sürecinde bulunuyordu. Suudiler, Gazze savaşıyla birlikte İsrail ile normalleşme sürecini ilk etapta askıya aldı. Gazze'de ateşkes ilan edilmesi fikrini destekleyen Riyad, İsrail'in bölgedeki askeri faaliyetlerini de eleştiriyor. Ancak bazı diplomatik kaynaklar, Suudilerin kapalı kapılar ardında hâlâ İsrail ile ilişkileri normalleştirme konusunda hevesli olduğunu aktarıyor.

Hafta sonunda İsrail'e destek verip vermediği henüz kesin olarak bilinmese de Suudilerin İran füzelerini düşürmek istemek konusunda birden çok nedeni var.

Ortadoğu'daki diğer ülkelerin pozisyonu

Ortadoğu, onlarca yıldır mezhep temelli kamplaşmalara sahne olan bir bölge. Bu kamplaşmalardan en önemlisi, nüfusunun çoğunluğu Sünni Müslüman olan olan Körfez Arap ülkeleri ile nüfusunun çoğunluğu Şii Müslüman olan İran arasında yaşanıyor.

Şii ve Sünni Müslümanların yanı sıra başka inançlara da ev sahipliği yapan Irak, Suriye ve Lübnan gibi ülkeler ise bu kamplaşmanın ortasında kalıyor. Bu ülkelerde hem Körfez ülkeleri hem de İran'ın etki alanlarını genişletmeye çalıştığını söylemek mümkün.

İran'ın yurt dışında desteklediği gruplar da tam bu noktada işin içine giriyor. Tahran, çeşitli ülkelerde mâli, askeri, lojistik ve hatta dini olarak çeşitli Şii Müslüman örgüt ve grupları destekliyor. Yemen'deki Husiler, Irak'taki Haşdi Şabi (Türkçe adıyla Halk Seferberlik Güçleri) ve Lübnan Hizbullahı, İran tarafından desteklenen ittifakın birer üyeleri olarak görülebilir. İran'ın aynı şekilde desteklediği Filistinli Hamas ise Sünni Müslüman bir örgütlenme olarak bir istisna olma özelliği taşıyor.

Tüm bu gruplar, İran'ın saldırısına paralel olarak İsrail'e Yemen, Suriye ve Irak'tan füzeler fırlattı. Irak topraklarından gönderilen füzelerin bir kısmı, bu ülkedeki ABD askeri üssü tarafından düşürüldü. Suudilerin Yemen yönünden gelen füzeleri düşürüp düşürmediği belirsiz.

"Bölgesel aktörler savaş istemez"

Peki tüm bu ülkeler, hâlihazırda yaşanan gerginlik İsrail ve İran arasında sıcak bir savaşa dönüştüğü takdirde nasıl bir tavır izler?

ABD merkezli düşünde kuruluşu Atlantic Council'da Ortadoğu Direktör Yardımcısı olarak görev yapan Masoud Mostajabi, saldırının hemen ardından kaleme aldığı bir makalede "Bu geceki saldırılar daha geniş çaplı bir İsrail-İran çatışmasına evrildiği takdirde, İsrail'in koruyucusu olarak algılanan bölgesel aktörler, kendilerini geniş çaplı bir yangının ortasında bulabilir. Çeşitli çıkarların tehlikede olduğundan hareketle, bölgedeki liderlerin, her iki tarafı da çatışmayı sona erdirme konusunda teşvik etmeye çalışmaları muhtemel" değerlendirmesine yer verdi.
17 Nisan 2024 08:40
DİĞER HABERLER