Bebeğini kaybeden Baransu'dan yürekleri dağlayan bir yazı

Bebeğini kaybeden Baransu'dan yürekleri dağlayan bir yazı
Türkiye hiç bir dönemde bu kadar baskı ve zulüm görmemişti ve zulümler her geçen gün katlayarak artıyor.

İçeride hukuksuzca tutuklu bulunan gazeteci Mehmet Baransu belki de ömrünün en acı günlerini yaşıyor. Hamile eşi Nesibe Baransu daha dünyaya gelmeden bebeğini kaybetti. Konuyu köşesine taşıyan Baransu bu acılı gününde duygularını okurları ve milyonlarla paylaştı.

İşte Baransu'nun o yazısının ilgili bölümü:

"Hayatımın en zor yazısı. Kelimeler bir türlü sıralanmıyor. Ne yazmalı, kime seslenmeli, hangi vicdana dokunmalı? Nasıl anlatmalı, yazmalı mı yazmamalı mı? Kime kızmalı, kimi suçlamalı, kendimi mi, bir başkasını mı? Kimden hesap sormalı?

Bilemiyorum…

Hücre, duvarlar üzerime üzerime geliyor. Başardınız, canımı acıtmayı başardınız. Mutlu olabilirsiniz. Anne karnındaki bebekten de intikam aldınız. O artık yok.

Hukuksuz uygulamalarınız, işkenceleriniz, baskılarınız sonuç verdi. “Aşırı stres, eşime ve bize yaşattıklarınız” sonucu, çocuğumuzu kaybettik. Daha dünyaya gözlerini açmadan, isimsiz bir bebeği, elbirliğiyle anne karnında öldürdünüz.

Siz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, siz Başbakan Ahmet Davutoğlu, siz “dindar” AKP’liler, siz Sulh Ceza Hâkimleri, siz Savcı Gökalp Kökçü…

Anne karnındaki bebeğimiz öldü. Bugün sizlerin en mutlu günü olmalı. Buyurun, konuşun, susmayın. Anlatın hukuksuz uygulamalarınızın sonucunu.

Savcı Gökalp Kökçü… Önce siz başlayın. Beni tutuklattığınız ilk günü hatırlıyor musunuz? Metris’e giderken yanımdaki polisle haber göndermiştiniz; “İtirafçı olursa hemen çıkarırım içeriden, yoksa çıkamaz” mesajınızdan başlayın…

Neyi itiraf etmemi bekliyordunuz? Darbe planını mı, isim isim siyasetçileri tutuklayacağız diyen darbecileri mi? İsrail gibi İstanbul’un ve Türkiye’nin üzerine çökeriz diyenleri mi? Liderleri bir gecede tutuklar, hapse atarız diyenleri mi?

Konuşun Savcı Bey… Bugün sizin konuşma gününüz. Bana değil, eşime değil, hayata gözlerini yummak zorunda kalan isimsiz bebeğimiz için konuşun. Hukuksuz soruşturmanızı, aileme yaşattıklarınızı, bir bebeği ölüme sürükleyişinizi anlatın. Bebeğimiz sizden cevap bekliyor; “katilim kim?”

Katil kim? Siz mi, Sulh Ceza Hâkimleri mi, Yoksa Ankara’daki zevat mı?

Ne önemi var ki… O bebek artık yok. Sayenizde eşim belki bir daha anne bile olamayacak.

Hukuksuzluklarınızı, yolsuzluk iddialarını, Uludere’yi MİT’i, 100 yıllık askerî vesayeti, yaptıklarınızı yazdım diye benden intikam almaya çalışan sizler… Buyurun, bugün konuşma gününüz.

Türkiye’nin geçmişteki tüm günahlarını, hukuksuzluklarını üzerime yıkmaya çalışan sizler, medyanın bir bölümü, siz de mutlu olabilirsiniz. Canımızı acıtmayı başardınız.

“Hak ettin” seslerinizi duyar gibiyim. Evet, tüm bunları hak ettim. Dindarın hırsız olabileceğini, demokratım diyenlerin en büyük askerî vesayet ve darbe sevdalısı olabileceğini düşünemeyen ben hak ettim.

Anne karnındaki çocukların hayatına bile göz diken vicdansızların olduğu bu ülkede, demokrasi ve hukuk savaşı vermeye değmezmiş. Evet, bunu göremediğim için hak ettim.

Mutlu olabilirsiniz, el birliğiyle bizden intikam almayı bildiniz, halen de devam ediyorsunuz. Üzdünüz bizi, hattâ ağlattınız.

Bugün sizlerin en mutlu günü olmalı…"

04 Ağustos 2015 09:58
DİĞER HABERLER