Beden sağlığına gösterilen özen ruh için de yapılmalı

Ruh sağlığı ve beden sağlığının ayrı şeyler olduğu düşünülse de gerçekte zihin ve beden sıkı bir etkileşim içindedir. Sağlığı korumak için zihin ve bedene aynı özeni göstermeli diyen uzmanlar, ruh ile bedenin birbirinden bağımsız olmadıklarını söyledi.

US Psikiyatri Enstitüsü'nden Psikiyatrist Dr. Elif Mutlu 10 Ekim 'Dünya Ruh Sağlığı Günü' nedeniyle ruh sağlığımızı korumak için önerilerde bulundu. Önce kendinizi tanıyın diyen Dr. Elif Mutlu, "Sağlıklı bir beden için yediklerimize dikkat ediyor, spor salonlarında saatlerce vakit geçirip zaman ve para harcıyor, hastalanınca doktora gidiyor hatta vücudumuz zarar görmesin diye doktorun önerdiği ilaçları bile içmekten kaçınıyoruz. Peki, ruh sağlığımızı korumak için neler yapıyoruz? Tıpkı bedenimizi tanımak, güçlü ve güçsüz yönlerini fark etmek gibi psikolojik yapımızı da tanımalıyız. İnsanın kendisini sürekli başkalarıyla kıyaslaması ve kendi yetenek ve sınırlarını tanımadan bir yarış sürdürmesi hayal kırıklığına neden olabilir." dedi.

Dr. Elif Mutlu ruh sağlığı ile ilgili pür noktalarını şöyle sıraladı:

"DEĞİŞİME AÇIK OLUN

Kişisel öykümüze bakarsak aslında yakın ilişkilerde, karar zamanlarında hep aynı senaryoyu tekrarladığımızı fark ederiz. Sonucun değişmesi için sadece diğer insanların, çevrenin, şartların değişmesini beklemek genellikle işe yarayan bir yöntem değildir ve değişmeyi göze almak zordur. Değişmeye hazır olmayan birinin herhangi bir yöntemden fayda görmesi pek mümkün olmaz.

SINIRLARINIZI KORUYUN

Tıpkı bedenimiz gibi iç dünyamızın da sınırları vardır. Kalabalık bir yerde tanımadığımız biri bize fazlaca yaklaşırsa huzursuz oluruz. Aynı şey ilişkilerimiz için de geçerlidir. Bazı ilişkilerimiz daha yakın bazıları daha uzaktır ve mesafeyi biz ayarlarız. Üstelik ne kadar yakın olsak da aynı 'ruh' değilizdir. Bizim üzgün olmamız başkalarının da üzgün olacağı anlamına gelmez. Sıkıntımızı başkalarının gidermesini beklemek, bizimle tam olarak aynı şeyi aynı hissetmesini hatta bizim yerimize hissedip bizim yerimize adım atmasını beklemek bir süre sonra çaresizlik hissi yaratır. Aynı şekilde başkalarının sınırlarını kabullenmek de önemlidir. Bu sağlandığında ilişkiler daha doyumlu ve kalıcı olacaktır.

DÜRTÜLERİNİZİ KONTROL EDİN

Dürtüleri engelleyebilmek içimizden gelen şeyler için hemen harekete geçmemek, önce kendimize zaman tanımak demektir. Özgürlüğün istediğimiz her şeyi yapabilmek olduğuna inanırız. Oysa özgürlük, istediğin her şeyi yapabilmek değil bazı şeyleri istesen de yapmamayı tercih etmektir.

ENGELLERİ KABUL EDİN

Hayatta her an engellerle karşılaşırız. Aradığımız kişi telefonu açmayabilir, çok çalıştığımız bir sınavı geçemeyebiliriz, en çok hak eden biz olsak da terfi alamayabiliriz. İstediğimiz arabaya paramız yetmeyebilir, sevgilimiz devam etmek istemeyebilir. Engelleri ve kayıpları kabullendiğimizde, toparlanıp yola devam etmek için daha çok şansımız olacaktır.

HAYIR DİYEBİLİN

İstemediklerimize hayır diyebilmek sınırlarımız korumanın bir yoludur. Bazı insanlar, başkalarının sevgi ve onayını kaybetmemek için istemedikleri şeyleri kabul ederler. Ancak bu durum sevgiyi sürdürmeyi sağlamadığı gibi, insanda çaresizlik, sıkışmışlık hislerine yol açabilir.

ÜRETKEN OLUN

İnsanın bir amacının olması, bir işi sahiplenmesi, emek vermesi doyumlu bir hayat için çok önemli. Bir araştırmada hayatta bir amacı olan insanların daha uzun yaşadığı gösterilmiş.

GEÇMİŞ VE GELECEK ARASINDA DENGE KURABİLİN

Geçmişi düşünmek bir dereceye kadar faydalıdır, çünkü kişisel tarihimiz bizi biz yapan şeylerden biridir. Geleceği planlamak bundan sonraki yol haritamız için gereklidir. Ancak geçmişle aşırı şekilde meşgul olmak, geçmişte yaptıklarımız ya da başımızı gelenler nedeniyle sürekli suçluluk hissine kapılmak hüzün yaratır ve biz bu düşüncelerle meşgulken bugün akıp gider. Sürekli geleceği düşünmek ve kontrol etmeye çalışmaksa kaygıya yol açar. Geçmişe saplanma ve geleceğe odaklanma arasında bir denge kurup tam da şimdiki zamanın farkında olmak hayatı ıskalamamanın yoludur.

DÜŞÜNCELERİNİZİ PAYLAŞIN

Girişken olmak kendi fikirlerini, bakış açısını, duygularını başkalarına zarar vermeyecek şekilde ortaya koyabilmek demektir. Tıpkı hayır demekte olduğu gibi, pek çok kişi başkalarına ayıp olacağı ya da üzeceği endişesiyle kendini ifade etmekten kaçınır. Oysa kendi hislerimizi ve düşüncelerimizi ortaya koymamız ve onlarla temas içinde olmak, kendimizi fark etmenin de bir yoludur. Üstelik duyguları ifade etmek iç atışma yaşamaya engel olur ve kendini ifade eden insanlar genellikle diğerlerinin gözünde değer ve sevgi de kaybetmez. Kendini girişken bir biçimde ifade edemeyen insanlar sonunda pasif ya da saldırgan bir tutum edinirler ve her ikisi de çatışmaya yol açar.

ZİHİN VE BEDEN SAĞLIĞINIZA ÖNEM GÖSTERİN

Ruh sağlığı ve beden sağlığının ayrı şeyler olduğu düşünülse de gerçekte zihnimiz ve bedenimiz sıkı bir etkileşim içindedir. İç dünyamızdaki çatışmaların bir kısmı, eğer başka bir ifade yolu bulamıyorsa, bedensel semptomlar şeklinde kendini gösterir. Bedenimizde olup bitenler nasıl hissedip nasıl düşündüğümüzü etkileyebilir. Sağlığı korumak için zihin ve bedene bir arada özen göstermek ve birbirinden bağımsız olmadıklarını fark etmek gereklidir."

CİHAN
09 Ekim 2015 10:56
DİĞER HABERLER