'Bediüzzaman siyah sarıklıydı... İşarettir ki bu hizmet hep devam edecektir'

Ben bunları anlatınca Ömer Kirazoğlu Bey, “Bediüzzaman siyah sarıklı mı idi?” diye sordu. “Evet siyah sarıklıydı.” dedim. O dedi ki; “Peygamber Efendimiz (S.A.S.) de Mekke fethinde başına siyah sarık sarmıştı… Bu işarettir ki, bu hizmet hep devam edecektir.”
Abdullah Aymaz / samanyoluhaber.com
Başında siyah sarık vardı

Arkadaşımız Recep Bey anlattı:

Babam vefat ettikten sonra 1988’de  hacca gitmiştim… Medine-i Münevvere’de Ali Ulvî Kurucu ve Şeyh Sami Efendi Hazretlerinin damadı Ömer Kirazoğlu Beyin bulunduğu bir meclisteydik. Ali Ulvi Bey dedi ki: “Ben Hocaefendi’yi Makam-ı İbrahim’de kendisini yere atmış ve yuvarlanıyorken gördüm. Belki Kabe’ye geldiğinde ER idi ama ondan sonra mânen KURMAY  olduğu kanaatini taşıyorum.” O bu sözleri söylerken ben de gördüğüm rüyayı hatırladım ama o büyüklerin yanında ağzımı açmak istemedim. Ama Ali Ulvî Bey, birden bana döndü: “Gördüğün rüyayı niye anlatmıyorsun?” dedi. Ben şaşırmıştım… Biraz yutkundum, kekeledim ama anlatmak mecburiyetinde kaldım. Dedim ki: Rüyamda Kabe’deyim. Altınoluk tarafındayım. Beytullah’ı çevreleyen cemaat saflarının ikincisinde veya üçüncüsünde bulunuyorum… Kamet getirildi… Kahverengi cübbeli, bembeyaz sarıklı, taylasanı sarkıtılmış vaziyette imam, namaz kıldırmak üzere yerine geçti. Bir de dikkat ettim, İmam Hocaefendi!.. 

Birden başım Osmanlı revaklarına çevrildi… Orada da siyah sarığıyla Üstad Bediüzzaman Hazretlerini gördüm. ‘Allah Allah!.. Üstad vefat etmemiş miydi!?’ dedim, kendi kendime… Sonra dönüp dönüp baktım… Gerçekten Üstad idi ve siyah sarığıyla heybetli haliyle bir duruş sergiliyordu… Dönüp imama uydum.”

Ben bunları anlatınca Ömer Kirazoğlu Bey, “Bediüzzaman siyah sarıklı mı idi?” diye sordu. “Evet siyah sarıklıydı.” dedim. O dedi ki; “Peygamber Efendimiz (S.A.S.) de Mekke fethinde başına siyah sarık sarmıştı… Bu işarettir ki, bu hizmet hep devam edecektir.”

Bunları bize Recep arkadaşımız aktarırken bir arkadaşımız dedi ki: “Ben büyüğümüzden duydum… ‘Türkiye’de hepimizi teker teker kıtır kıtır kesmeye kalkışsalar bile Allah’ın izniyle, bu Hizmeti bitiremeyecekler!..’ demişti.”

Bediüzzaman 1940’larda mağdur ve mazlum olarak Kastamonu’da bulunurken şunları yazmıştı: “Ümmetimden bir tâife zâhirâne, gâlibâne hak üzerine kıyamet kopuncaya kadar her zaman bulunacaktır.’ Ramazan-ı Şerifte onuncu günün ikinci saatinde, birden bu hadis-i şerif hatırıma geldi. Belki Risale-i  Nur şârtlerinin taifesine kadar devam edecektir diye düşünmeme binâen ihtar edildi. ‘Ümmetimden bir tâife devamlı bulunacaktır’ fıkrasının makam-ı cifrisi bin beşyüz kırk iki ederek nihayet devamına ÎMÂ eder. ‘Hak üzerine zâhirane ve gâlibâne…’ (Gayb-ı sadece Allah bilir.) fıkrası da; makam-ı cifrîsi bin beşyüz altı edip, bu tarihe kadar zâhir ve âşikârâne, belki gâlibâne; sonra tâ 1542’ye kadar, gizli ve mağlubiyet içinde vazife-i tenviriyesine (aydınlatma vazifesine) devam edeceğine REMZE  yakın îmâ eder. (İlim Allah katındadır. Gaybı Allah’tan başka kimse bilmez) ‘Hatta Allah kıyameti koparıncaya kadar’ fıkrası dahi; makam-ı cifrisi bin beşyüz kırkbeş olup kâfirin başında kıyametin kopmasına ÎMÂ eder. (Gaybı Allah’tan başka kimse bilmez.) 

“Dikkat ve hayret yeridir ki, üç fıkra ittifakla 1500 tarihini gösteriyorlar. (1506-1542-1545)…  Bununla beraber, tam tamına mânidar, mâkul ve hikmetli bir surette 1506’dan, ta 1542’ye, tâ 1545’e kadar üç inkılab-ı azîmin ayrı ayrı zamanlarına tetâbuk ve tevafuklarıdır. Bu îmâlar gerçi yalnız bi tevâfuk olduğundan delil olmaz ve kuvvetli değil, fakat birden ihtar edilmesi bana KANAAT  verdi. Hem kıyametin vaktini kati tarzda kimse bilmez; fakat böyle ÎMÂLAR  ile bir nevi kanaat, bir gâlib İHTİMAL gelebilir. Fatiha’da Sırat-ı Müstakîm ashabının büyük tâifesini tarif eden ‘Ellezîne enamte aleyhim’ fıkrası, 1506- veya 1507 ederek tam tamına ‘Zâhirane al’el-Hakkı’ fıkrasının makamına TEVÂFUKU ve mânasına TETÂBUKU  ve şedde sayılsa ‘Lâ tezâlü tâifetün min ümmetî’ fıkrasına üç mânidar farkla tam muvafakatı ve mânen  mutabakatı, bu hadisin ÎMÂSINI teyid edip REMZ derecesine çıkarıyor; ve müteaddid Kur’an âyetlerinde ‘Sıratun müstekîm’in  gelmesi, bir REMZ mânâsı ile Risale-i Nur’a mânâca ve cifirce ÎMÂ etmesi REMZE yakın bir ÎMÂ ile, Risale-i Nur talebelerinin tâifesi, âhir zamanda o en büyük tâife-i kübrânın âhirlerinde makbul bir hizb olacağını  işaret eder, diye bir anda birden ihtar edildi.”

“İlim Allah katındadır. Allah’tan başka kimse gaybı bilmez.”

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin bu tesbitlerini yukarıda anlatılan rüya ve o merhum mübarek zatların yorumları açısından değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum. Elhamdülillah Hizmet’in önü açık ve güzel hizmet günleri yeniden önümüzdedir diye müjdeler vermek istiyorum. İnşaallah Cenab-ı Hak bizleri yanıltmaz… 

Not: Tarihler, hicrî takvime göredir. 

24 Kasım 2018 11:23
DİĞER HABERLER