Bediüzzaman'ı, vefatının 64. yıldönümünde rahmetle yâd ediyoruz

Büyük İslam Alimi, Kur’an Müfessiri ve Çağın Müceddidi Bediüzzaman Said Nursî’yi, vefatının 64. yıldönümünde bir kez daha rahmetle yâd ediyoruz.
Risale-i Nur'dan:

Vefatım, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek


Küfr-ü mutlakla mücadelede bu kadar ağır şerâit altında Risale-i Nur bir derece muvaffak oluyorsa, bunun sırrı işte budur. Said yoktur. Said’in kudret ve ehliyeti de yoktur. Konuşan yalnız hakikattir, hakikat-i imaniyedir.

Madem ki nur-u hakikat, imana muhtaç gönüllerde tesirini yapıyor; bir Said değil, bin Said fedâ olsun. Yirmi sekiz sene çektiğim eza ve cefalar ve maruz kaldığım işkenceler ve katlandığım musibetler hep helâl olsun. Bana zulmedenlere, beni kasaba kasaba dolaştıranlara, hakaret edenlere, türlü türlü ittihamlarla mahkûm etmek isteyenlere, zindanlarda bana yer hazırlayanlara, hepsine hakkımı helâl ettim.


Âdil kadere de derim ki:

Ben senin bu şefkatli tokatlarına müstahak idim. Yoksa herkes gibi gayet meşru ve zararsız olan bir yol tutarak şahsımı düşünseydim, maddî-mânevî füyuzat hislerimi feda etmeseydim, iman hizmetinde bu büyük mânevî kuvveti kaybedecektim. Ben maddî ve mânevî her şeyimi feda ettim, her musibete katlandım, her işkenceye sabrettim. Bu sayede hakikat-i imaniye her tarafa yayıldı. Bu sayede Nur mekteb-i irfanının yüz binlerce, belki de milyonlarca talebeleri yetişti. Artık bu yolda, hizmet-i imaniyede onlar devam edeceklerdir. Ve benim maddî ve mânevî her şeyden feragat mesleğimden ayrılmayacaklardır. Yalnız ve yalnız Allah rızası için çalışacaklardır.

Benimle beraber çok talebelerim de türlü türlü musibetlere, eza ve cefalara maruz kaldılar, ağır imtihanlar geçirdiler. Benim gibi onlar da bütün haksızlıklara ve haksız hareket edenlere karşı bütün haklarını helâl etmelerini isterim. Çünkü onlar, bilmeyerek, kader-i İlâhînin sırlarına, derin tecellîlerine akıl erdiremeyerek, bizim davamıza, hakikat-i imaniyenin inkişâfına hizmet ettiler. Bizim vazifemiz onlar için yalnız hidayet temennisinden ibarettir. Bize ezâ ve cefâ edenlere karşı hiçbir talebemin kalbinde zerre kadar intikam emeli beslememesini ve onlara mukabil Risale-i Nur’a sadakat ve sebatla çalışmalarını tavsiye ederim.

Ben çok hastayım. Ne yazmaya, ne söylemeye takatim kalmadı. Belki de bunlar son sözlerim olur. Medresetüzzehra’nın Risale-i Nur Talebeleri bu vasiyetimi unutmasınlar.

Emirdağ Lahikası, 289. mektup, s. 412

***

Ben rahmet-i İlâhîden ümit ederim ki mevtim, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek.

Mektubat, s. 509

***

Ey seyyid-i senedimiz, ey ruhumuzun ruhu, kalbimizin kalbi, canımızın canı, cananımız, sertâcımız, sevgili Üstadımız Efendimiz!

Madem bize menfî harekete izin vermiyorsun; öyle ise biz de rahmet-i İlâhiyeden niyaz ederek ahdediyoruz ki, din düşmanlığı ile Üstadımıza zulmeden o gaddar, insafsız zalimlerden intikamımızı şöylece alacağız: Risale-i Nur’u ölünceye kadar mütemadiyen okuyacağız ve neşrinde sebat ve sadâkatle hizmet edeceğiz. Onu altın mürekkeplerle yazacağız, inşaallah.

(Üniversite Nur Talebeleri) - Tarihçe-i Hayat, s. 717

***

DÜNYA CENNETİ AİLE

Dünyevî saadet için bir cennet, aile hayatıdır.

EYVAH!

Benimle görüşen ekseri dostlardan, kendi ailevî hayatlarından şekvalar işittim. “Eyvah!” dedim. “İnsanın, hususan Müslümanın tahassungâhı (sığınağı) ve küçük bir dünyası aile hayatıdır. “Bu da mı bozulmaya başlamış?”
23 Mart 2024 14:16
DİĞER HABERLER