'Ben batarsam ülke batar!'

''Ben zayıflarsam partim zayıflar, partim zayıf düşerse ülke batar!” Yani benim kaderim ile ülkenin kaderi aynıdır. Bir başka deyişle; “Ben demek, Türkiye demektir. Dolayısıyla beni eleştiren, gitmemi isteyenler Türkiye’nin düşmanıdır!” Meseleye bu zaviyeden bakınca, Tayyip Erdoğan’a yapılan en minik eleştirinin bile hainlik sayıldığını anlamak çok daha kolay olacaktır. ''
“Körler memleketinde görmek, bir hastalık sayılır.”
(Cenap Şahabettin)

Yakında giderek yükselen bir ses ile tam olarak böyle olmasa da, benzeri manaya gelen cümleleri çok işiteceksiniz. Özellikle iktidar partisi ve hassaten Cumhurbaşkanı’ndan çok duyacaksınız. Hele hele referanduma doğru o kadar çok söyleyecek ki herkeste, “bu kadar söylediğine göre doğrudur zaar!”! gibi bir algı oluşacak. En azından kendileri öyle hedefliyor. 

Son olarak hatırlayın; Reis Denizli’de partililerine konuşma yaparken Almanya Dışişleri Bakanı’na ‘diss’ attı. Ardından da şunu haykırdı: “Türkiye'nin kaderiyle AK Parti'nin kaderi birbiriyle bütünleşmiştir, bunu böyle biliniz. Biz zayıf düşersek unutmayın Türkiye de zayıf düşer.”

Görme bozukluğu önce zihinde başlıyor sanırım. 

Uzağı göremeyenler, bir süre sonra yakınları da flu görmeye başlıyor. 

Şaşılıktan bile tehlikeli bir marazın ilk halleri. 

Zira uzağı ve yakını beraber göremeyen kişi, bir süre sonra kendi zihninde oluşturduğu imaj ile gerçekliğini yerini takas ediyor. Ve bambaşka bir dünyada kendi kurguladığı bir evrende var olma mücadelesi veriyor. 

Kişinin zihninde kurduğu dünya ile gerçekler arasındaki bağ giderek inceliyor ve bir noktadan sonra zincir tamamen kopuyor. Çıkan gürültü ise boşa dönen çarkların ve atmış zincirin sesinden başka bir şey değil. Çağdaş dünyanın Türk siyasetçilerini artık ciddiye almamalarının sebebi de sanırım bu. Boşa dönen zincir sesinden başka bir şey değil. 

Bir partinin kaderini bir ülkenin kaderiyle ilintilemek en hafif tabiriyle saçmalıktır. Çünkü siyasi olarak tarihin en güçlü partileri bile sonsuza kadar var olmaz, olmayacaktır. Siyasetin doğası budur. Başka bir parti gelir ve yerini alır. 

Partiler insanlar gibidir, doğarlar, büyürler, yaşlanırlar ve siyasi hayatları sona erir. 

Eğer siz partinizi ülkeye hizmet için değil, ülkenizi partinize ram etmek için yola çıktıysanız o başka. 

O zaman partiniz için her şey mubahtır. 

Dahası, ülkeyi partisine bağlayanların bağlamayacakları hiçbir şey yoktur. 

Onlar için vakti gelince hizmet edip, ardından emekli olup, köşesine çekilip hayırla yad edilmek gibi bir durum yoktur. 

Kendi bekaları için gerekirse memleketi, gerekirse dünyayı ateşe verirler. 

Biliyorum çok kızıyor ve bozuluyorlar ama eli kanlı diktatörlerin tamamı bu düşüncedeydi. 

Hitler, sadece kendi ülkesini değil, dünyayı ateşe attı partisi adına. 

Aslında bir basamak aşağı inersek, meselenin parti de olmadığı ortaya çıkacaktır. 

Başka ortamlarda, şöyle bir cümle binlerce kez edilmiştir. Bizzat dinledim çünkü:
“Mesele ben değilim, beni zayıflatıp göndermek istiyorlar, ben gidersem parti biter, her şey biter!”

Zincirleme mantık tamlaması yapalım: 
“Ben zayıflarsam partim zayıflar, partim zayıf düşerse ülke batar!”

Yani benim kaderim ile ülkenin kaderi aynıdır. 

Bir başka deyişle; “Ben demek, Türkiye demektir. Dolayısıyla beni eleştiren, gitmemi isteyenler Türkiye’nin düşmanıdır!”

Meseleye bu zaviyeden bakınca, Tayyip Erdoğan’a yapılan en minik eleştirinin bile hainlik sayıldığını anlamak çok daha kolay olacaktır. 

Çünkü Erdoğan aynaya baktığında şahsında memleketi, hatta ümmeti görmektedir. Erdoğan’ı eleştirmek İslam’ı eleştirmektir, Erdoğan’a karşı durmak (haşa) Allah’a karşı durmaktır!

Hatırlıyorsunuz değil mi yalaka partililerin benzer minvaldeki sözlerini?

Şimdi kendi açılarından bakıldığında haksızlar mı?

(Haşa) Allah’ın, peygamberin, dinin, ümmetin, memleketin şahsında tebarüz ettiği bir zatı kim ve ne haddine eleştirecek de karşı duracak! Durursanız alacağınız cevap da belli: 

Alayınız hainsiniz be!

Seyfi Mert
25 Ağustos 2017 18:07
DİĞER HABERLER