“Ben kalbi kırıkların, gönlü burukların yanındayım”

''Koridorda daha önce görmediği bir hasta ile karşılaşır; tekerlekli sandalyede oturan bu hasta, normalde din görevlilerinin hastalara sorduğu soruyu sorar gülümseyerek; “Bugün kendini nasıl hissediyorsun?” der. ''

Safvet Senih / samanyoluhaber.com
TESELLİCİSİNİ  TESELLİ  EDEN  GARİP  HASTA 

Amerika’da karşılaştığımız bir dostumuzun, başından geçen enteresan bir olayı sizlere aktarmak istiyorum:

Bu hatıra 2017 yılı Eylülü'nde Manhattan’da gaziler hastanesinde din görevlisi olarak çalışan arkadaşımızın başından geçmiştir. Arkadaşımızın ailesi Türkiye’de kalmış olup kendisi burada yalnız iki yıldır ailesinden uzak bulunmaktadır. Bir sabah kötü bir haber alır ailesinin kaldığı eve polisler gelmiş ve eşini almışlardır. Arkadaşımızın hem iki yıldır eşi ve çocuklarından ayrı kalmışlığın verdiği kalp kırıklığı hem de bu sabah eşinin polisler tarafından alındığı haberi onu gerçekten çok yaralamıştır; çaresizlikle yine her zamanki gibi hastanedeki işine gider. Ama o gün her zamankinden daha farklı bir program ve daha farklı bir kalp kırıklığı yaşar. Lâkin işini de yapmak zorundadır. 

100. Kattaki çalıştığı kata gider. Kat kilitlidir ve hastaların bulunduğu uyuşturucu ve alkol tedavisi gören hastaların bulunduğu kattır. Anahtarıyla kapıyı açar arkadan tekrar kapatır ve kata girmiş olur. Koridorda daha önce görmediği bir hasta ile karşılaşır; tekerlekli sandalyede oturan bu hasta, normalde din görevlilerinin hastalara sorduğu soruyu sorar gülümseyerek; “Bugün kendini nasıl hissediyorsun?” der. Din görevlisi arkadaşımız der ki; “Ama bu soruyu benim sana sormam lazım, senin bana değil” der. Karşılıklı gülümserler birbirlerine… Sonra böyle başlayan sohbet yaklaşık 45 dakika devam eder. Din görevlisi arkadaşımız daha önce görmediği bu hastayla o kadar güzel bir sohbet etmişler ki kalbi rahatlamış, Türkiye’den gelen acı haberleri unutmuştur ve yeniden gönlüne bir inşirah bir sevgi bir muhabbet olmuştur. 

Sonra her hastanın ziyaretinden sonra yazacağı rapor için hastanın ismini, soyadını ve sosyal güvenlik numarasının son dört  hanesini kağıda yazmasını ister. Daha önce görmediği ve kalbini inşirahla dolduran bu hasta, din görevlisi arkadaşımızın isteğini yerine getirir kalemi ve kağıdı alır, ismini soyadını ve sosyal güvenlik numarasının dört hanesini yanına yazar. 

Arkadaşımız daha  sonra diğer hastaları ziyaret için o hastanın yanından ayrılır birkaç saat diğer hastaları da ziyaret ettikten sonra ofisine iner bilgisayarın başına oturur ve sırayla ziyaret ettiği hastaların raporlarını yazmaya başlar.

O gün kalbine inşirahla dolduran o daha önce görmediği ilk hastanın ismini soyadını sosyal güvenlik numarasını girer bir de ne görsün hasta yaklaşık üç yıl önce yakın bir eyaletteki hastanede kanser tedavisi görürken vefat etmiştir. 

Arkadaşımız buna inanamaz ve bir hatâ var mutlaka diye düşünür; defalarca tekrar kontrol eder arkasından aynı sonuçla karşılaşınca bu sefer ziyaret ettiği hastayı bulmak için tekrar o kata çıkar fakat göremez. Sonra hemşireye sorar hemşire böyle bir hasta olmadığını söyler. Arkadaşımız inanamaz ve teker teker 20 odayı dolaşır hastayı arar kilitli bir kat olması hasebiyle hastanın dışarı çıkması mümkün değildir ve sonuçta hemşirelerin dediği doğru çıkar; böyle bir hasta yoktur. Şaşkınlık içerisinde arkadaşımız odasına döner başını iki elinin arasına alır düşünmeye başlar teselliye en fazla ihtiyaç duyduğu bir zamanda üç sene önce hayatını yitirmiş bir insanın kendisinin gönlünü alabilmesi için orada bulunuşunu düşünür ve sonra şu Kudsî Hadis aklına gelir: “Ben kalbi kırıkların, gönlü burukların yanındayım.”

Bu çeşit olaylar tek tük değildir; pek çok benzerlerini de daha önce birinci-ikinci ağızlardan dinlemiştik… 

09 Ağustos 2018 11:04
DİĞER HABERLER