Babasının şikayetiyle 18 ay cezaevinde kalan Türkçe öğretmeni Adem Korkut yaşadıklarını ve Hollanda'ya gidiş hikayesini anlattı
Basri Doğan / Tr724
ADEM KORKUT’UN HİKÂYESİ: YALNIZLIĞA İTİLDİĞİM YERE GERİ DÖNMEK Mİ? ASLA…
Adem Korkut henüz mesleğe atanamamış bir Türkçe öğretmeni. Mezun olduktan sonra bir yıl İngilizce dil kursuna giden Korkut, Türkiye’de başlayan cadı avının mağduru olmuş bir genç. Babası tarafından ihbar edildiği için 18 ay hapishanede kaldı.
Tahliye olduktan sonra ‘çevresi ve ailesi tarafından yalnızlığa itildiğini’ söylediği memleketinden gurbete yelken açmaya karar verdi. Önce Yunanistan’a sonra da Rodos üzerinden yeni yurdu Hollanda’ya geldi.
Yarım kalan hayatını ‘tam olarak ne öğretmenim, ne ressamım, ne sanatçıyım’ diye tanımlayan Adem Korkut ile Wageningen kampında görüştük. Babasının şikayeti karşısındaki şaşkınlığı, cezaevi günlerini, hicrete yelken açtığı süreci ve geleceğe dair planlarını Tr724’e anlattı.
‘ŞİKAYETÇİ BABAM OLUNCA HAKİM GEREĞİNİ YAPTI’
Hapis cezası almasına babasının ihbarının sebep olduğunu belirtiyor Adem Korkut. ’’Şikayet eden babam olduğu içinde görevlilere çok fazla şikayet etme hakkınız da olmuyor mahkemede. Çünkü onların beyanı daha ağır basıyor. Babam şikayet edince de hakim gereğini yaptı.” diyor. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından fitnenin evlere kadar sirayet ettiğine işaret ediyor: “Hatta birçok eş-dost-akraba birbirleri ile bazı tatsızlıklar yaşadı. Bizim aile ile yaşanan sıkıntı 15 Temmuz öncesine 17/25 Aralık’a dayanıyor. Bu arada evde gerilim arttı. En sonunda 15 Temmuz kırılma oldu. Ben aileme böyle darbe olamaz. Buna inanmayın. 15 Temmuz bahane edilerek bir takım olaylar planlanıyor dedim. Babam ise yok olmaz siz şöyle böyle derken, iş en sonunda şikayet etmeye kadar geldi. 15 Temmuz günü babamla tartışmam sert oldu. Bu süreçte ben evi terk ettim. Bu durum babamın zoruna gitmiş olacak ki beni şikayet etmiş. Sonrasında beni telefon ile arayarak, ‘Seni şikayet ettim. Git polise ifadeni ver’ dedi. Bir arkadaşımın yanında kalıyordum. Sonra ona da benden zarar gelmesin diye dedemin yanına köye gittim. Benim dosyam Karabük’ten açılmıştı. Dedemin evinden gelip beni aldılar.”
‘KOLUMA KELEPÇE TAKILDIĞINDA BAŞIM DÖNDÜ’
Gözaltı ve tutuklama işlemleri sırasında hissettiklerini anlatırken o anları adeta yeniden yaşıyor: “Polis ellerini uzat kelepçe takacağım dediğinde o anda başım döndü. Gözlerim karardı. Gelip aldınız hakkımda bir suçlama yok, başka bir durum yok. Neden bu kelepçe. Memur ise ‘uygulamamız gereken bir prosedür’ dedi. Bu durum bende bir travma oluşturdu. Sonra tutukladılar. 18 ay hapis sürecimin iki ayını Karabük’te geçirdim. Bir kapalı spor salonunda tutuldum. O dönemde korkunç bir tutuklama furyası vardı. Önüne geleni tutukladılar. Beni naklettiler. 16 ay Balıkesir Burhaniye cezaevinde yattım. Ben aslında küçük şeylerle mutlu olabilirim. 18 aylık hapis sürecimde bir defa dahi elime tesbih alıp koridorlarda volta atmadım. Voltalarım elime bir kupa bardak çay alır radyomu kulağıma takar, güzel bir şarkı bulduğum da öyle voltamı atardım. Zor ortamı bu şekilde keyifli hale getirmeye çalıştım.”
‘CEZAEVİNDE HERŞEY VAKTİ HIZLI GEÇİRMEYE ENDEKSLİ’
Adem Korkut’un sanata ilgisi hapishanede, üretime döner. Bu konuda verdiği mücadeleyi şöyle aktarıyor: “Aslında sanat anlamında bir eğitim almadım. Cezaevinde her şey vakti hızlı geçirmeye endeksli. Ben cezaevinde resim yapılabileceğine kanaat getirdim. Çünkü buraların atölyeleri var. Ben de cezaevi yönetimine dilekçe yazdım. İki gün sonra cevap geldi. ‘Terör suçluları burayı kullanamaz’ denildi. Boya alalım dedim. ‘Koğuşlara boya verilmez’ denildi. Biraz inada bindi. Bende kahve içerken aklıma fikir geldi. Tıraş fırçamın kıllarını kaleme takarak kahve atıklarını boya yerine kullanarak resim yapmaya başladım. Daha sonra buzdolabından malzemeler kullanarak 20’ye yakın resim yaptım. Bu durum gardiyanların dikkatini çekti. Onların da hoşuna gitti. Aramaya geldiklerinde bana selam vermeye başladılar.”
‘CEZAEVİ ÇIKIŞIMDA KİMSE BENİ KARŞILAMADI’
Ve tahliye kararı. 18 ay suçsuz yere tutulduğu cezaevinden bir akşam üstü tek başına çıktığını söylüyor Adem öğretmen. Kimse karşılamaya gelmemiş: “Geç bir saatti beni bıraktıklarında. Hemen otogara giderek İstanbul’a gittim. Kardeşlerim beni otogarda karşıladı. Yaşanan o kadar durumdan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olması zaten beklenemezdi. İstanbul’da fazla kalmadım. Köye dedemin yanına gittim. Bu arada askerlik durumum var. İstanbul’da ise sıkı güvenlik önlemleri var. Her yerde askerlik problemleri ortaya çıkıyordu. Artık askerliğe de gitmek istemiyordum. Çünkü devlet seni terörist olmakla suçluyor. Sonra da gel vatan hizmeti yap diyor. Bu durum bana çok saçma geliyordu. Bu arada köyde de rahat edemedim. Bir ara bir arkadaşımın yanında inşaatta çalıştım. Kendime biraz harçlık yaptım. Askerliğe yaklaşık 15 gün kala İstanbul’a tekrar geldim. O arada bende ne yapabilirim de Türkiye’den dışarı çıkarım diye düşünürken, önüme bir fırsat çıktı. O fırsatı değerlendirdim. Meriç üzerinden Yunanistan’a botla geçtim.”
‘YENİ HAYATINIZDA BAŞARILAR’
Adem Korkut, Yunanistan’a geçtiği anı ‘rüya’ olarak tanımlıyor: “Botu kullanan kişi ‘yeni hayatınızda başarılar’ deyince aslında ne yaptığınızın farkına orada varıyorsunuz. Yunan polisi biz sorguya aldı. Zaten Türkiye’deki politik durumu biliyorlardı. ‘Endişe etmeyin sizi geri göndermeyeceğiz.’ Bir gün nezarethane kaldım, ardından serbest bıraktılar. Daha sonra Atina’ya geldim. Burada iki arkadaş ile ev tuttuk.”
‘ATİNA’DA BİR GEÇİTTE YAN FLÜT ÇALMAYA BAŞLADIM’
Özgür yaşama adım attığı Atina’daki günlerini ayrı bir heyecanla anlatıyor Adem Korkut: “İçimde yan flüt uzun zamandır bir ukde idi. Üniversite son sınıfta iken, elime toplu bir para geçti. Bu parayı zaten bir şekilde harcayacağım. Neden böyle bir şey almayım diye düşündüm. Bir arkadaşım notaları gösterdi. Kendim deneye deneye, bunun yanında videoları da izleye izleye birkaç parça çaldım. Bir yıl çaldım. Sonrasında cezaevine girdim. Cezaevinde aynanın karşısına geçerek flüt varmış gibi ıslık ile prova yapardım. Parmaklar hala yerini buluyor mu deneyini yapardım.Çıktıktan sonra tekrar yan flüte başladım. Ufak ufak kendimi mutlu edecek eserler çalmaya başladım. Ben aslında sokak sanatçılarını çok severim. Neden Atina’da yapmayayım dedim. Sonuçta kimse sizden profesyonel bir şey istemiyor. Atina’da akustiği güzel olan bir altgeçit buldum. Orada biraz çaldım insanların hoşuna gitti. Göz göze geldiği insanların beğenileri sana güven veriyor. Bir miktarda para kazandım. Tanımda bu şekilde oldu. Daha sonra Rodos’a gittim. Aslında hem iş hem tatil oldu. ”
‘UCUZ BİLETLE, VİZEM OLMADAN AMSTERDAM’A UÇTUM’
Rodos’ta Avrupa’ya geçmek isteyen çok sayıda mülteciye pansiyon, dil ve barınma konusunda yardımcı olan Adem öğretmen, arkadaşların ısrarıyla Yunanistan macerasını sonlandıran o bileti alır: “Rodos’tan tekrar Atina’ya dönmek istiyordum. Bu arada Türk pasaportum var. Fakat Hollanda vizem yoktu. Arkadaşlar bu kadar insan yardım ettin şansını dene dediler. En ucuzunu tercih ettim ve istemeye istemeye 200 Euro’ya Amsterdam’a bir bilet aldım. Havalimanına geldim. Pasaportumu ve biletimi memura uzattım. Bayanda pasaportumda ki tüm sayfaları kontrol etti. Ben her an vizemin olmadığını fark edecek dedim. Kadın pasaportun sahte olup olmadığına odaklandı. Sonrasında banka kartımı istedi. Sonra bana iyi yolculuklar dedi. Ben de şaşırdım. Sevincimi belli etmeden hemen uzaklaştım. Ve Amsterdam uçağına bindim. Aslında Hollanda’dan da kimseyi tanımıyordum. Yunanistan bir arkadaş vasıtası ile Amsterdam’da bir arkadaşın yanına gittim. Orada misafir oldum. Daha sonra Ter Apel mülteci merkezine giderek müracaat yaptım.”
HOLLANDA POLİSİ: ÖNEMLİ DEĞİL SONUÇTA HEPİMİZ İNSANIZ
İki aydır Hollanda’da olan Adem Korkut, kamp hayatını da güzel yönleriyle anlatıyor: “Hollanda’da iki kamp yeri değiştirdim. Şu anda Wageningen’de kalıyorum. Buradan da başka bir yere gideceğim. Hollanda’daki mülteci merkezinde personel çok kibar ve insancıl. Burada aslında kendinizi güvenli ve değerli hissediyorsunuz. Türkiye’de polisten gördüğünüz sert muameleye karşın burada insani bir durum var. Kampa başvuru yaptığım esnada kabin gibi bir bölüme alınıyorsunuz. Üstünüz aranıyor. O arada benim üzerimde bir kazak var idi. Çıkarttım ama asacak bir yer yoktu. Polis kendisi tuttu. Tam kazağı geri alacağım anda elimi uzattığımda polis kazağı tutarak bana giydirdi. Bende polise İngilizce olarak ‘bunu yapmak zorunda değilsiniz. Neden bunu yapıyorsunuz’ dedim. Hollanda polisi ‘Önemli değil sonuçta hepimiz insanız’ diye karşılık verdi. Bu söz çok hoşuma gitti. Bu ülkeyi daha sevmemi sağladı. Kampta her şey güzel. Sürecimin sonucunu bekliyorum. Ne zaman olur bu aslında nasip ve kısmet meselesi. ”