İnsan hakları hukukçusu Dr. Gökhan Güneş, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun ‘Birol Erdem’ kararının ayrıntılarına ilişken önemli paylaşımlarda bulundu. Güneş’e göre Birol Erdem kararıyla birlikte, CGK’nın örgüt kabulüne ilişkin ilk kez verdiği kararın tarihi olan 26 Eylül 2017’den önceki bütün benzer eylemlerde kast yokluğundan beraat kararı verilmeli: “CGK’ya göre Erdem, nihai amaç ve suçun manevi unsuru kabul edilen “darbe teşebbüsünden” habersizdir. CGK’nın bu kararı, netice itibariyle hukuksuz yere yargılanan ve cezalandırılan on binlerce kişiyi de doğrudan ilgilendirmekte ve aynı gerekçelerle herkesin beraatını gerektirmektedir. Tek derdi Erdem’i beraat ettirmek olan CGK, Erdem’in ‘mahrem’ yapı içinde olduğunu kabul etmiştir. CGK, mahrem yapıda olduğunu kabul ettiği bir kişinin dahi hiyerarşik yapıya dahil olmadığını ve hatta hakkında suçun yasal unsurlarının oluşmadığını belirterek bir ilke imza atmış ve herkesin beraatının yolunu açmıştır. Karar bu yönüyle aleyhe olmayıp tam tersine olumlu ve herkesin beraatının önünü açacak niteliktedir.”
Paylaşımlarına, “Bugün sizlerle, on binlerce kişiyi doğrudan ilgilendiren @TCYargitay Ceza Genel Kurulunun (CGK) Birol Erdem kararını ve ayrıntılarını paylaşacağım.” diyerek başlayan Güneş, ardından, “Bu karar, Yargıtay açısından tam bir çifte standart olduğu gibi işlerine gelince Saray’ın güdümünde hareket eden Yargıtay üyelerinin nasıl gerekçeler uydurabileceğinin somut örneğidir. İbret vesikası niteliğindeki bu kararın Türk hukuk tarihinde ayrı bir yeri olacaktır! Güncel yargılamaların hiç birinde görmeyeceğiniz manevra ve gerekçeleri hayretle okuyacaksınız.” diyor.
CGK Erdem kararında, 9. Ceza Dairesinin “hata” hükümlerine dayanarak verdiği kararı bir adım daha ileriye taşımış ve Erdem hakkında “hata hükümlerinin uygulanma koşullarının oluşmadığının ve sanığın üzerine atılı suçu işleme kastı bulunmadığının gözetilmemesi isabetsizliklerinden bozulmasına” karar vermiştir.
Yani CGK’ya göre Erdem, Yargıtay’ın kabul ettiği ancak hukuki bir karşılığı olmayan örgüt hiyerarşisinde yer almadığı gibi kendisiyle ilgili suçun manevi unsuru oluşmamıştır (Aşağıdaki görseldeki muhalefet görüşünde konu çok güzel özetlenmiştir)
Başka bir ifadeyle Erdem, nihai amaç ve suçun manevi unsuru kabul edilen “darbe teşebbüsünden” habersizdir. Yazım tekniği açısından çok kötü olan ve CGK’nın beraat kararı verebilmek için adeta “kıvrandığı” karar, netice itibariyle hukuksuz yere yargılanan ve cezalandırılan on binlerce kişiyi de doğrudan ilgilendirmekte ve aynı gerekçelerle HERKESİN BERAATINI GEREKTİRMEKTEDİR.
Şöyle ki; CGK’ya göre Erdem, 2004 yılına kadar cemaat hiyerarşinde yer almış ancak bu tarihten sonra irtibatını kesmiştir. Dolasıyla daha sonra ‘Müsteşar’ olan bir kişinin sadece bu görevi yapması nedeniyle hiyerarşik yapıya dahil kabul edilmesi mümkün değildir.
Hatta, CGK’ya göre temadi eden bir suç olan örgüt üyeliği ve yöneticiliğiyle ilgili süreç bile sırf Erdem’e beraat verebilmek için 3’e bölünmüştür. Ayrıca, hiçbir dosyada göremeyeceğiniz şekilde tanık ve itirafçı beyanları teker teker çürütülmüş, aleyhe olan hiçbir husus dikkate alınmamış ve “itibarlı” tanıklar dinlenerek onların ifadelerine göre karar verilmiştir.
Güncel dosyalar da tanıklarla ilgili dile getirilen ancak hiçbir şekilde dikkate alınmayan hususların tamamı CGK tarafından, Erdem’in beraat gerekçesi kabul edilmiştir. (Aşağıdaki görsel)
Acaba gereçten böyle midir? Kararda yer verildiği gibi Erdem 2004 sonrası cemaatle bağını koparmış mıdır ve tanıklar bu konuda ne demişlerdir ve bu tanıklar kimlerdir?
Tanıklardan ilki HSYK Başkan vekilliği de yapmış olan Ahmet Hamsici’dir. (Yukarıdaki görsel) Hamsici’nin Erdem ile ilgili ifadesi görseldeki gibidir. Diğer bir itirafçı HSYK 1. Daire Başkanı @OkurIbrhm’dur ve ifadesinde şunları söylemiştir.
Diğer itirafçı HSYK üyesi Ömer Köroğlu bakın ifadesinde neler söylemiştir. Diğer itirafçı HSYK üyesi Kerim Tosun görseldekileri söylemiş, başka bir itirafçı HSYK üyesi M. Kemal Özçelik’te şunları ifade etmiştir.
Normal bir vatandaş hakkında verilmesi halinde o vatandaşın “gün yüzü göremeyeceği” ifadeler, ne hikmetse Erdem aleyhine delil kabul edilmemiştir. Benzer nitelikte aleyhine daha onlarca ifade bulunan Erdem ile ilgili ifadelere bilgiselin daha fazla uzamaması yer verilmemiş ve sadece HSYK üyelerinin ifadeleriyle yetinilmiştir.
Örneğin CGK, Bayram Bozkurt ve Metin Özyurt gibi itirafçıların ifadelerine itibar etmezken, bu kişilerin aleyhine ifade verdikleri yüzlerce kişinin cezalandırılmasında hiçbir sakınca görmemiştir.
Normal vatandaşlar için 30 yıl öncesine ilişkin bir ifadeye bile değer atfeden Yargıtay, nedense yargıda en üst düzey görevlerde bulunmuş kişilerin ifadelerini bile görmezden gelmiştir.
Berat kararı verebilmek için kafası çok karışık olan ve daha sonra gerekçeleriyle anlatacağımız üzere kararını değiştiren CGK, bu kararda çok sayıda çelişkili hususa da yer vermiş önceki kararlarıyla da çelişmiştir.
Şöyle ki, tek derdi Erdem’i beraat ettirmek olan CGK hakim-savcı evlerinde çalışmayı ve bu meslekten olanları “mahrem” alan da görmese de Erdem’in “mahrem” yapı içinde olduğunu kabul etmiştir. CGK, mahrem yapıda olduğunu kabul ettiği bir kişinin dahi hiyerarşik yapıya dahil olmadığını ve hatta hakkında suçun yasal unsurlarının oluşmadığını belirterek bir ilke imza atmış ve herkesin beraatının yolunu açmıştır.
Sorulması gereken soru şudur; imam hatip lisesini, ardından hukuk fakültesini bitiren, sonrasında hakim, Adalet bakanlığında tetkik hakimi, personel genel müdürlüğünde daire başkanı, genel müdür yardımcısı, genel müdür olan ve sonrasında HSYK üyesi seçilen ve Adalet Bakanlığı müsteşarlığı görevini yürüten, bu anlamda en üst makamlarda bulunmuş bir kişinin kasten işlemediği (aşağıdaki kasta ilişkin verilen daire kararları ve öğreti görüşleri dikkate alındığında) kabul edilen eylemlerin benzerlerini gerçekleştiren sıradan kişilerin ve hatta kamu görevi yürüten kişilerin bu eylemleri kasten işlediğinin kabulü nasıl mümkün olabilir?
Bu kararla birlikte, CGK’nın örgüt kabulüne ilişkin ilk kez verdiği kararın tarihi olan 26/09/2017’den önceki bütün benzer eylemlerde kast yokluğundan beraat kararı verilmelidir. Karar bu yönüyle bazı gazeteci! ve akademisyenlerin algı operasyonlarında belirttiği üzere aleyhe olmayıp tam tersine olumlu ve herkesin beraatının önünü açacak niteliktedir.