Yaklaşan Berat Kandili'ni nasıl ihya etmeli? Kadir gecesi 80 küsür yıla tekabül ederken, Berât Gecesi de 50 küsür yıllık ibadet mükafatına tekabül etmekte iken bu güne, bu sıkıntılı dönemde nasıl hazırlanmalıyız? Samanyoluhaber.com yazarı Mehmet Ali Şengül yazdı
Allah (cc), akla kapıyı açıp iradeyi insanın elinden almamıştır. Maddi- manevî, melekî ve hayvanî duygularla mücehhez kılınan insan, bu dünyada imtihana tabi tutulmaktadır. Bu imtihanı başarmak, manânın maddeye galebesi, imanın, ahlakın ve faziletin nefs-i emmareye karşı üstünlüğüne bağlıdır.
Günümüzde maalesef insanlığın büyük çoğunluğu, ölümle sona erecek dünyanın rahat ve lezzetlerini, nefsin arzu ve taleplerini; ahirete, Allah’ın rızasına tercih etmekte, nefsin kölesi, şeytanın esiri olma durumuna düşmektedirler.
Dünyada insana emanet edilen maddi manevi paha biçilmez değerde olan nimetler, meccanen verildiği halde, onları ikram edenin hatırlanmaması, hakiki nimet ve mülk sahibi Allah’a karşı nankörce bir muameledir.
İnfitar suresi 6,7 ve 8. Ayetlerde Rabbimiz, “Ey insan nedir seni o kerim Rabbin hakkında aldatan? O değil mi seni yaratan, bütün vücud sistemini düzenleyen, sana dengeli bir hilkat veren ve seni dilediği bir surette terkib eden?” buyurmaktadır.
İnsanı böylesine mükemmel yaratan, hilkatteki güzelliklerini hatırlatan ve kulunu şefkatle ikaz eden Allah (cc), kulunu affetmek için ona büyük fırsatlar tanıdığını ve nimetlerini kesmeden sonsuz ikramlarda bulunduğunu görmekteyiz.
Bu fırsatlardan birisi de, Şaban ayının on beşinci gecesi olan ‘BERAAT GECESİ’ dir. Bu gece hür olmanın, vicdanen mutluluğa ermenin, günah tuzaklarından kurtulmanın vesilesidir. Bu gece, kulların bir yıllık hayatlarının (iradeleri hesaba katılarak) plan ve projesi yapılır ve melekler tarafından kayda geçirilir.
Maide suresi 35.ayette merhamet-i Sonsuz Rabb-ül Alemin (cc), “Ey iman edenler! Allah’ın hukukunu gözetin, O’nun hukukunu ihlal etmekten sakının, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda mücahede edin ki, korktuğunuzdan kurtulup umduğunuza kavuşasınız.’ Buyurmaktadır.
Beraat gecesi, Allah’a yaklaşmanın, günahlardan arınmanın, haramlardan kurtulmanın, kalbimizle Allah arasındaki engelleri bertaraf etmenin en güzel bir vesilesidir. Kullara kurtuluş fermanlarının, mağfiretleri adına fırsatların verildiği umumî bir af ve ikram gecesidir.
Dünyanın, hususiyle Alem-i İslam’ın bir çok yerinde insanlar, bilhassa ehl-i iman; mağdur, mazlum, mahkum, zillet ve sefalet içinde yaşamaktadırlar. Böyle bir mağduriyet ve mahkumiyetin sona erdirilmesi için, meşru müdafaa haklarını kullanmanın yanında; Rabbimize yaklaşmanın en büyük vesilesi bu mübarek geceleri değerlendirmek, Allah’tan af dilemek ve dua etmek en önemli vazifelerden birisidir.
Asırlardır dünyaya model olmuş şerefli bir milletin, başına gelen korkunç fırtınalar neticesi, tahrip edilmeye çalışılan aile bağlarını, iman esaslarına bağlı olarak güçlendirmek ve sunî olarak oluşturulmuş düşmanlıkları sabırla aşmak, yeniden sevgiyi, şefkati ve merhameti tesis etme adına, üzerimize terettüp eden sorumlulukları yerine getirmemiz gerekmektedir.
Beraat gecesi ve önümüzde gelecek olan Ramazan ayı, hayatımıza bir yön ve istikamet vermeli; nefsimiz, neslimiz, ehl-i iman ve insanlığın kurtuluşu adına berâate vesile olmalıdır. Rabbimizin Rahmet kapısının açılması için, evvela ciddi bir nedâmet, tövbe ve istiğfâr, sonra samimi bir niyet, daha sonra da salih amel ve sadakât gerekir.
Allah’ın, hangi amelle kullarını bağışlayacağını bilemiyoruz. Affedilmenin vesilesi küçük bir amel olabilir. Halimizi Allah’a arz ederken dökülen bir damla gözyaşı, şuurla eda edilen bir namaz, Allah için tutulan bir oruç, fakiri, garibi ve yetimi doyurup sevindirecek bir yardım, kalbi kırılan bir insandan helallik dileme, günahları terk etme, kötülüğü iyilikle savma, anne baba ve büyüklere hürmet ve hizmet ederek dualarını alma, hatta bir hayvana veya bir çiçeğe su vermeye kadar pek çok amel kurtuluş vesilesi olabilir.
Harun Reşid’in hanımı Zübeyde Hatun gördüğü bir rüyada, Allah Resulü (sav), ‘Siz Bağdat’ta soğuk sular içerken, hacıların Mekke ve Arafat’ta susuzluktan ciğerleri yanıyor’ buyurunca; bunun üzerine Bağdat’tan Mekke ve Arafat’a su akıtır.
Bunlar mutlaka nezd-i Uluhiyette büyük hayırlardır. Fakat, bu saliha kadını vefatından sonra rüyada gören bir mü’minin, ‘Dünyada çok hayır ve hasenatta bulundun. Karşılığında Allah cennette sana ne gibi bir makam verdi? Sorusu üzerine; ‘Allah beni Ezan’a olan saygım ve sevgim vesilesiyle affetti’ şeklinde ifade etmiştir.
Allah (cc), üç şeyi üç şeyde gizlemiştir; Rızasını itaat’te, gadabını isyanda, veli kulunu da kullarının arasında. Hiçbir ibadeti ve günahı küçük, hiç bir kimseyi de hor görmemeli. Zira, senin hor gördüğün insan, Allah indinde veli bir kul olabilir.
İbrahim Hakkı Hazretleri diyor ki;
‘Hakkı, gel sırrını eyleme zâhir,
Olayım der isen bu yolda mâhir,
Harâbat ehline hor bakma Zâkir,
Defineye malik viraneler var.’
Berât gecesinde, dünya ve ahiret nizamının muhtevası bulunan Allah kelamı Kur’an-ı Azimüşşan, Levh-i Mahfuz’dan dünya semasına, (Beyt-ül Mâmur’a) indirilmiştir. Kadir Gecesi'nde başlanarak da, Efendimize (sav) peyderpey vahyedilmiştir. Hz.Üstad’ın ifadesiyle, bu gece bir yılın çekirdeği hükmünde olması cihetiyle Kadir Gecesi kudsiyetindedir. (Şualar)
Kadir gecesi 80 küsür yıla tekabül ederken, Berât Gecesi de 50 küsür yıllık ibadet mükafatına tekabül etmektedir.
Hazreti Ali (Radiyallahü anh) anlatıyor: ‘İnsanlığın iftihar tablosu Hazreti Muhammed (Sallallahü Aleyhi Vesellem) şöyle buyurmuşlardır: “Şabanın on beşinci gecesi namaz kılın, gündüzü de oruç tutun. Çünkü; o gün güneşin batışıyla rahmet kapıları açılır; (Cenab-ı Hak) ‘Bana istiğfar eden yok mu mağfiret etsem, benden rızık isteyen yok mu rızık versem, belaya maruz kalan yok mu? afiyet versem...buyurur.’ Bu hal fecrin sökmesine kadar devam eder.” (İbn-i Mace, İkame 191)
Berât Gecesinde Efendimiz’e (sav), Şefaat-i Tâmme verilmiştir. Allah'tan uzaklaşanlar bu şefaatten mahrum kalacaklardır.
Berât Gecesi, muhasebe, murakebe, tefekkür gecesi olduğu gibi; gönülden bir tövbe ve istiğfârla, günahlardan teberri ve yürekten Allah’a yönelme gecesidir.
Şaban ayının on beşinci günü Hasan Basri Hazretleri günün ortasında evinden çıktı. Yüzünü gören herkes onu kabre gömülüp de çıkmış sanırdı. Kendisine bu durum sorulduğu zaman; ‘Allah adına yemin ederim ki, gemisi parçalanıp da batan kimsenin musibeti, benimkinden daha büyük değildir. Günahlarımı yakından biliyorum, iyiliklerim için endişeliyim. Ettiklerim makbul müdür yoksa red mi edildi, bilemiyorum’ diye cevap verdi.
Geceyi ihyâ; kaza ve nafile (teheccüd, tesbih ve hacet gibi) namazlarını eda etme, duyarak Kur’an-ı Kerim okuma ve anlamaya çalışma, gönülden ezkâr ve efkâr, dua, istiğfar ve salavât-ı şerife okuma şeklinde olmalıdır.
‘Allah’ım! Bu gece hürmetine, Senden iman-ı kamil, amel-i salih, halis bir niyet, vefa ve sadakat istiyor, rahmet ve mağfiretinle muamele etmeni diliyoruz. Alem-i İslam’ın içinde bulunduğu zilletten, sefaletten kurtulmalarını, İslamî şuurla mücehhez hale gelmelerini, dünya ve ahiret saadeti ve mutluğuna kavuşmalarını senin sonsuz rahmetinden dileniyoruz.
Allah’ım! Sana düşman olanları, dinine tuzak kuranları, memleket ve milletimizin huzurunu bozan ve bozmak isteyenleri Sana havale ediyor, hidayete liyakatleri olanların sinelerini açmanı, doğruyu ve gerçeği görmelerini diliyoruz.
Allah’ım! Dünyanın her yerinde insanlığın saadeti ve mutluluğu adına, her türlü sıkıntı ve zorluklara katlanarak gece gündüz koşturan, hizmet veren ehl-i imana, kadın-erkek kardeşlerimize inayette bulunmanı diliyoruz.
Ya Rabb-ül Âlemin! Ümmet-i Muhammedin emeklerini zayi etmemeni, her türlü maddi-manevi sıkıntı ve hastalıklar içinde kıvrananlara acil şifalar lütfeylemeni, dünya ahirette bizi utandıracak, mahcup edecek ayıplardan, günahlardan, bu gece hürmetine bizleri arındırmanı diliyor ve dileniyoruz.’
Mehmet Ali Şengül