''Sayın İçişleri Bakanı, kamuoyunu meşgul etsin diye eline verilen sahte tabanca ile, kendi ayağına sıkmakla kalmıyor, iktidar ve Saray'ın da kafasına sıkıyor''
KADİR GÜRCAN
Her iktidarın, piyasayı meşgul etmek için kullandığı, olur olmaz her şeye şarjör boşaltan, akıl özürlü bir veya bir kaç bakanı oluyor. IQ seviyeleri, lise ve dengi okulların üzerine çıkamayan bu tür çapsız tiplerin, bir şekilde, dahil oldukları kabine içinde varlık göstermeleri, anormal işler yapmalarına bağlı.
Akıl ve kabiliyetleri ancak fason ve taşeron işleri yapmaya yetiyor. Dolayısıyla, iktidar partilerinin her türlü küçük iş için adam arama dertleri olmuyor.
Mevcut iktidara sonradan dahil olan ve şimdilik İçişleri Bakanlığı yapan devletlinin, iktidar, sahil-i selamete çıkana kadar, yapabileceği en iyi şey, halen sürdürdüğü düşük kalibreli iş ve tartışmalarla gündemde kalmak.
Bereket versin bu ucuz işlerde yalnız değil. Ruh ikizi Dışişleri Bakanı da aynen onun gibi. Üst üste otuz tane hata yapınca, Dışişleri Bakanı, göz ve görüntüden uzak, arka sıralarda bir yere alınmış durumda.
Türkiye'nin ateş çemberine düştüğü şu günlerde, birinci derecede muhatap olan kabine üyesinin ortalarda görünmemesi garip değil mi? Dışişleri Bakanı en lazım olduğu yerde bulunamıyor.
27 Mayıs Darbesi'nden sonraki günlerde hastalanıp uzun bir süre komada kalan Cemal Gürsel, ara sıra uyanıp, “Orduya selam, komaya devam!” diye sayıklarmış.
Dışişleri Bakanımız da aynen öyle, Varlığı ve yokluğu belli değil. Sadece, “Rusya'ya selam, S-400' pazarlığına devam!” kısa cümlesini kurduktan sonra kendisini sessizliğe salıyor.
Neyse, konumuz, beceriksiz Dışişleri Bakanı değil. Onu bir kenara bırakıp, diğer ruh ikizini oyuna kaldıralım. İçişleri Bakanı, ikili girdiği bütün tartışmalarda, asfalttan spatula ile kazınacak kadar tanınmaz hale gelse de, bir sonraki polemiğe burun üstü girmekten kendisini koruyamıyor. Çünkü kendisine malik değil.
Kabine içinde boynuna asılan bu rolü, reddetme gibi bir lüksü yok. Kahtalı Berber'in aynasına düşen görüntüsü gibi her gün küçülmeye ve görünmez olmaya mahkum. İktidarın İstanbul Belediye Başkan Adayı'nın çaresizliği ne ise, iktidar kabinesi içindeki İçişleri Bakanı'nın emre amade mahkumiyeti aynen öyle.
Kabine üyelerinin, berber koltuğunda oturup, geyik yapmaktan daha önemli işleri olmalı diye düşünüyorsanız, siz de benim gibi hayal kırıklığı yaşamaya hazır olun. Sayın İçişleri Bakanı, mesai günlerinde de bir şey yapmıyor. Kameralar karşısında, Doğuda otuz yıldır devam eden üstü örtülü savaşta ölenlerin günlük rakamlarını vermek en severek yaptığı işlerden.
Türkiye'de gündemin iktidar aleyhine döndüğü günlerde, nedense, teröristlere en ağır darbelerin indirildiği haberleri daha fazla dikkat çekiyor. Bu operasyonların doğruluğu, hangi stratejilerin(!) takip edildiği konusunda kimsenin en küçük bir fikri yok.
Eğer, İçişleri Bakanı'nın verdiği bilgiler doğru ise, şimdiye kadar, Doğu İllerinde faaliyet gösteren terör oluşumlarının temizlenmiş olması gerekmez miydi? Bunu doğrulatabileceğimiz hiç bir kaynak yok!
Dolayısıyla, bölge ile alakalı verilen bütün bilgilerin birer birer yer gösterilerek, noter huzurunda doğrulanması gerekiyor. Her gün için ortalama, üç ya da beş şehit haberi ile uyandığımızı da hesaba katarsak iktidarın hangi hesaplar üzerinden hükümet ettikleri konusundaki şaibeler daha da artıyor.
Ayrıca, bölgeye iddia ettikleri ölçüde bomba yağdırıyor olsalardı, şimdiye kadar Doğu İllerimizde, coğrafik değişikliklere şahit olurduk.
Geçen hafta yine aynı bakanın, “İstanbul'un tarihinde ilk...” diye verdiği bir haber dikkatimi çekti. Merak bu ya, belki yanılırım, “Sayın Bakan çok önemli açıklamalarda bulunmuştur. Yiğidi öldür hakkını yeme!” iyi niyetiyle haberin detaylarına bir bakayım dedim.
Lokal seçim arefesinde, İstanbul ile alakalı bütün haberlerin abartı olacağı ihtimalini gözardı etmemek gerekiyor. İçişleri Bakanı kendisi hakkındaki kanaatlerimizi boşa çıkarmadı. Meğer, İstanbul'a onbinlerce yeni polis tayini yapılmış.
Bu haber, İstanbul'da güvenlik sorunlarının arttığını, iktidarın kontrolünde olan metropolün iyi idare edilemediğini ve İçişleri Bakanının beceriksizliğini ilan eden bir ifşaat değil miymiş? Sizin anlayacağınız, cesaret arz ederken, sirkat ve yetersizliğini ilan eden bir vaziyet.
Sayın İçişleri Bakanı, kamuoyunu meşgul etsin diye eline verilen sahte tabanca ile, kendi ayağına sıkmakla kalmıyor, iktidar ve Saray'ın da kafasına sıkıyor.
Bunu herkes sineye çekse de Cumhurbaşkanı'nın fazla tahammül edemeyeceğini tahmin edebiliriz. İçişleri Bakanı'nın da ruh ikizi Dışişleri Bakanı gibi, kimsenin görmeyeceği, tribünlerdeki en arka koltuklardan birine öteleneceği günler yakındır.
31 Mart Seçimlerinde ciddi prestij kaybeden Cumhurbaşkanı, tekrar edilecek İstanbul Seçimlerinde suskun kalmayı tercih etti. Onun yerine İstanbul Müdafasına soyunan devletliyi tahmin edin? İçişleri Bakanı! Hemen her gün, muhalefetin belediye başkan adayına sudan ithamlarla saldırarak, Saray'ı memnun etmek için ne kadar ter döktüğüne bir bakın!
İstanbul Belediye Başkan adayları arasında yapılacak tartışmaya, İktidar'ın adayından daha çok İçişleri Bakanı hevesli görünüyor. Çin işi, tek kullanımlık, kötü bir Saray mamülü. Bana sorsalardı, Muhalefet Parti Belediye Başkan adayı ile düşündükleri programa İçişleri Bakanı'nı teklif ederdim.
En son, güya ne kadar milli ve vatansever olduğunu göstermek için Kahtalı Berber'in koltuğuna oturmuş. İyi de, bu satırların yazarı gibi, saç özürlü olanların, berber koltuğunda verecekleri her mesaj, haberi okuyanları gülme krizine sokmaktan başka bir işe yaramaz ki!
Bizim gibiler berbere tıraş olmak için değil, eski günlerin nostaljisi hatırına uğrarlar.