Biden ve Şi Jinping’in Tayvan kararı Ukrayna savaşını şekillendirecek

Samanyoluhaber.com yazarı, Rusya Uzmanı Arif Asalıoğlu'nun yazısı
ARİF ASALIOĞLU

Ekim ayı başında bu köşedeki bir yazımızda, yakında Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putin ve Çin Devlet Başkanı Şi Jinping arasında önemli bir görüşme planlandığını (18 Ekim’de gerçekleşti), ancak bundan daha önemlisi tarihi belli olmayan Şi Jinping’in ABD Başkanı Biden ile yapacağı görüşmenin Ukrayna-Rusya savaşında asıl belirleyici unsur olacağı öngörüsünde bulunmuştuk. Joe Biden ve Şi Jinping, San Francisco’da 15 Kasım’da bir araya gelerek, iki ekonomik güç arasında rekabetin çatışmaya dönüşmesini engellemek için iletişimde olunmalı kararına vardılar ve Ukrayna savaşında stratejik bazı adımları masaya yatırdılar.
Küresel iki liderin bir araya gelmesinden önce mevcut atmosferin bilinmesi adına şu hususları vurgulamakta fayda far. Ukrayna savaşının bir sonucu olarak Batı’dan mecburi kopuş, Moskova'yı Pekin ile daha da yakınlaşmaya zorladı. Rusya ve Çin arasında stratejik ve ticari ilişkiler ABD/Batı rekabeti ekseninde gelişti. Uzun vadeli ekonomik ilerleme ve sosyal refah hedefleri, bölgesel istikrar, iki devletin dünyada eşit, karşılıklı yarara dayalı işbirliği gibi konular bölgesel hedeflere dönüştü. Pekin, Moskova ile bu adımları atarken, Batı’nın Tayvan konusunda takındığı tavrı ana etken olarak hep kenarda tuttu. 

Amerikan yönetimi bir bütünlük oluşturmuyor

Ayrıca bilinmesi gereken başka bir hususta Amerikan yönetim yapısının bir bütünlük oluşturmayışı. Farklı ekoller ve siyasi yaklaşımlar var. Mesela Çin ve Rusya karşıtı, “derinleri” kontrol eden “Şahinler” var. Üst düzey politikacılardan ve farklı dengelerden oluşan kapalı bir kulüp gibi hareket eden bu ekip, dünya düzeni için strateji geliştiriyor, diğer ülkelerin iç işlerine müdahale ediyor… 
Washington’un kararlarına etki eden başka önemli bir grup ise dev holding yapılar. İnternet üzerinden ya da açık piyasada çalışan (Amazon, Google, Tesla, Meta, Apple, Chevron Corporation vb) bu büyük hacimli şirketler Biden ekibinin açıkça kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesini sağlıyorlar. Dolayısı ile Çin ile bir çatışma ortamında olmanın gereksizliği ve Ukrayna savaşının daha da uzamasının dünya ekonomik istikrarını sarsacağı yaklaşımını ortaya koymaları liderlerin portföyündeki gündemlere yansıyor/yansıdı. İşte bu açılardan Şi Jinping ile Biden arasında 15 Kasım’da yapılan görüşme belirleyici oldu ve tansiyon düştü. 
Biden ile Şi Jinping buluşmasındaki ilk stratejik gündem, İnternet devlerinin rekabetçi yapıya dönüştürdüğü yapay zeka konusu oldu. Çinli lider bu nedenle “yapay zeka konularını tartıştık ve dünya bizden dolayı trajik sonuçlara yol açabilecek bir mücadeleye girmeyecek, piyasa şartlarında rekabetçi yaklaşımla gelişme içinde olacağız” açıklamasını yaptı… İkinci önemli konu ise Amerikan pazarının sentetik uyuşturucularla dolup taşması ve sektör olarak hem büyük hacme ulaşması hem de güvenlik ve tehlike sınırlarını aşması…


Tayvan konusunda varılan karar Ukrayna savaşını etkiler

Ukrayna ile Rusya arasında devam eden savaşla ilgili stratejik açıdan en önemli konu ise Tayvan hakkında oldu. Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi’nin Tayvan ziyaretinin ardından kesintiye uğrayan askeri temaslar yeniden kurulmaya başlayacak. Buna ilaveten Şi Jinping, Tayvan'a silah tedarikinin durdurulmasını (kanaatim o ki hepten durmaz), barış görüşmeleri ve yeniden birleşmeye destek çıkarılmasını talep etti. 
Burada taraflar açısından şöyle bir denge bulunuyor: Son yılları birbirini suçlayarak, küçümseyerek ve yaptırım uygulayarak geçiren iki ülke arasındaki güç dinamiklerinde fark edilir bir değişimin yaşanması. İlk kez Çinli bir lider, Washington’dan Çin'deki Amerikan mali yatırımının yeniden canlandırılması, teknoloji ihracatına yönelik bir dizi kısıtlamanın sona erdirilmesi gibi taleplere ihtiyaç duyuyor. Son teknolojik gelişmeler, yarı iletkenlerin üretilmesi ve yapay zeka alanında çığır açıcı buluşlar gibi başlıklar her iki tarafın faydasına olan hususlar. Bu nedenle Çinli lider bir sonraki gün akşamında ABD’nin önde gelen firmalarıyla buluşma gerçekleştirdi. 
Yani iki lider, Ukrayna’da devam eden savaş konusunu ele alırken küresel çıkarlar ve küresel strateji endeksli hareket etme kararına vardılar. Bu nedenle “kırmızı çizgilerimizi net bir şekilde anlayarak, dünyadaki ortak beklentilerimizi rekabet olarak belirledik” dediler. Nükleer silah kullanımı, doğrudan çarpışma riski, ya da dünya üzerinde bir trajediye yol açabilecek insanlığa karşı sorumluluğun bilincinde oldukları vurgusunu yaptılar. Bu da demek oluyor ki Moskova’nın nükleer silah dillendirmesine Pekin arka çıkmayacak. Ya da savaşta kullanması için Rusya’ya stratejik silah satışında bulunmayacak. 
Ukrayna’ya en fazla destek çıkan fakat bunun yanında kendi içinde farklı dengelere dikkat etmek zorunda olan Biden yönetimi en son teklif ettiği bütçeyi, Kongrede kabul ettirmekte zorlandı. Ayrıca son aylarda ABD’li heyetlerin bir kaç kez Kiev’e ziyarete geldikleri ve Zelensky’yi bazı konularda iknaya çalıştıkları gelen söylentiler arasında. Bundan dolayı olsa gerek Bild gazetesi Alman hükümetinden ismini açıklamadığı bir kaynağa dayandırdığı haberinde Washington ve Berlin’in Kiev’e Moskova ile müzakerelere başlatmaya zorlama niyetinde olduklarını yazmıştı. Gazeteye konuşan Alman hükümetinden bir yetkili, “Zelensky’nin kendisinin de bunun artık böyle devam edemeyeceğini anlaması gerekiyor. Bir şekilde halka seslenmeli ve müzakerelerin gerekli olduğunu açıklamalı” ifadelerini kullanıyor. 

Sonuç olarak, Amerikan yönetiminin artık asıl ilgisinin Ukrayna'daki savaşı dondurmak olduğunu düşünüyorum. 2024 seçimleri öncesi bu kararlılığı adım adım uygulamak isteyen Biden yönetimi Şi Jinpink’den Moskova’yı da bazı konularda şekillenmesini istemiş olması muhtemel. Ayrıca, Ukrayna’ya destek konusunda Washington’dan daha farklı refleks sergileyen Londra’nın yeni Dışişleri Bakanı’nın ilk ziyaretini Kiev’e yapmasını ben yine buna bağlıyorum. Cameron'un ziyareti, Ukrayna'nın, Büyük Britanya'nın çıkarları alanında olduğunu bir kez daha doğrulamış oluyor. İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nın Dışişleri konseptinde yazıldığı gibi, “2030'a kadar stratejik çıkar alanı: Karadeniz bölgesi, Güney Kafkasya.” Fakat, Kiev asıl güç sahibi ABD’nin tam desteği olmadan sonuca ulaşabilir mi? Bu ise tamamen ayrı bir konu.

27 Kasım 2023 14:16
DİĞER HABERLER