Hafta içinde yapılacak Erdoğan-Biden ve Biden-Putin görüşmelerinde ana gündem maddelerinden birinin de Suriye olması beklenirken, Joe Biden'ın bir kararı Türkiye'ye "jest" olarak değerlendiriliyor.
Tayyip Erdoğan ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden’ın 14 Haziran’da NATO zirvesinde bir araya gelmesinin ardından 16 Haziran’da da Biden ve Putin’in Cenevre’de görüşmesi bekleniyor.
DW Türkçe'de yer alan habere göre Türkiye'nin ABD'nin Suriye'nin kuzeyindeki öz yönetim ve silahlı gücü olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile ilişkisinden duyduğu rahatsızlığın Erdoğan-Biden görüşmesinde gündeme alınması öngörülüyor. Suriye konusunda Türkiye ile ABD arasındaki en büyük çatlak olan öz yönetimi Türkiye, "PKK’nın Suriye uzantısı ve Türkiye’nin güvenliğine tehdit" olarak değerlendirirken, ABD yerel müttefik olarak görüyor.
2019 yılında Donald Trump’ın SDG kontrolündeki bölgede faaliyet gösterecek olan bir petrol şirketini ABD’nin Suriye’ye yönelik yaptırımlarından muaf tuttuğunu duyurmasının ardından bu çatlak daha da büyümüştü. Bu gelişmeye Türkiye, Rusya ve Şam sert tepki göstererek, Delta Crescent Energy adlı şirkete "Öz yönetime ve SDG’ye ABD tarafından askeri, siyasi ve ticari koruma sağlama niyetiyle ayrıcalık tanındığını" öne sürmüştü.
Kısa süre önce başkanlık koltuğuna oturan Joe Biden, petrol şirketini Suriye’ye yönelik yaptırımdan muaf tutan kararın süresini uzatmadı. Saha kaynakları ve bölgeyi yakından izleyen uzmanlar petrol şirketinin önemini ve Biden’ın kararının Suriye içindeki siyasi süreçlere yansımalarını DW Türkçe’ye değerlendirdi.
Görüşme öncesi jest mi?
Orta Doğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Levant Çalışmaları’ndan Oytun Orhan, Biden’ın bu kararının Erdoğan ve Putin görüşmeleri öncesinde hem Türkiye’ye hem de Rusya’ya karşı "bir iyi niyet göstergesi" olarak yorumlanabileceğini söyledi.
Orhan, "Biliniyor ki, Türkiye’nin Amerika ile ilişkilerinde birinci sorun başlığı YPG. Bu sorun aşılmadan ilişkilerde aşama kaydedilmesi çok mümkün görünmüyor. Bu görüşmelerde Türkiye’ye karşı bir jest olarak, görüşmeler öncesi atılmış bir adım olması söz konusu" dedi. Ancak bu gelişmenin, ABD’nin Suriye ve öz yönetim/SDG politikalarında köklü değişiklik yapacağı şeklinde okunmaması gerektiğini savunan Orhan’a göre, "Bu atılan adımlar daha çok taktiksel amaçlara dönük bir karar."
Şam’da yayın yapan El Vatan gazetesinden Canpolat Shikay’a göre, "petrol şirketi üzerinden sahadaki varlığını koruyan ABD sebebiyle öz yönetim ile Şam arasındaki müzakere süreçleri çıkmaza girdi."
Shikay, "Suriye krizinin ilk 3-4 yılında Şam ile SDG/öz yönetim yetkilileri arasındaki ilişkiler makul, bazen de iyi sayılabilecek düzeydeydi. Ancak ABD müdahalesi ve (SDG ve öz yönetime) desteği başladıktan sonra Rusya’nın arabuluculuğunda yapılan görüşmeler giderek daha da zorlaşmaya başladı" dedi.
Öz yönetim-Şam arasındaki müzakere süreçlerinin tıkandığına dikkat çeken Shikay, Şam’ın SDG’yi bir süredir "ayrılıkçı, Suriye’nin bir kısmını kontrol eden ABD’nin tarım ürünlerini, petrolünü çalan petrol şirketinin kuklası" gibi ifadelerle tanımladığını söyledi.
Petrol krizi
Suriye’de Şam’ın kontrolündeki bölgelerde yaklaşık 2 yıldır petrol krizi yaşanıyor. Benzinden fırınların veya elektrik santrallerinin çalışmasını sağlayacak mazota kadar hayatın her alanını etkileyen yakıtın temini sağlanamıyor. Petrol krizi derinleştikçe öz yönetime yönelik suçlamalarını sertleştiren Şam’a göre, "öz yönetim kendi bölgesindeki petrolü Şam’a göndermek yerine IKBY (Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi) ve Türkiye’ye satarak krizin derinleşmesine sebep oluyor."
Shikay, Biden’ın petrol şirketinin yaptırımlardan muaf tutulmasının iptaline ilişkin kararının öz yönetimi doğrudan etkileyeceğini savunuyor. Bu kararla birlikte petrol, tahıl ve diğer kalemlerde ticaretin de duracağını öne süren Shikay, "Bu, öz yönetimin finans damarının kesileceği anlamına geliyor" dedi.