Samanyoluhaber.com yazarlarından Safvet Senih yeni köşe yazısını 'Bilimler tarihi yeniden' başlığı ile kalema aldı.
Dünya üniversitelerindeki Bilimler Tarihi bölümlerine, gerçek buluş sahiplerinden Müslüman âlimlerin de isimlerini tespit edip göstermek, tanıtmak gerekiyor. Aslında bu husus şöyle ele alınmalıdır: Bilim ve teknoloji bütün insanlığın emek ve gayretiyle bu günlere gelmiştir ve ortak değerlerimizi ürünüdür. Böyle bir anlayış insanlığı ayrışmaya değil, birleşmeye vesile olur.
Yoksa, “Bütün buluşları biz Batılılar bulduk. Müslümanlar her zamanki gibi yatıp uyudular” veya “Bütün buluş ve keşifleri Müslümanlar yapmışlardır. Sadece bizim bulduğumuz sıfırı sizden çekip alsak, ortada kalırsınız.” demekle birbirimizden uzaklaşmaktan başka hiçbir yere varılamaz. Evet, Hintlilerin de, Yunanlıların da, Müslümanların da, sonra da bütün Batılıların bu teknolojide büyük emekleri vardır. Yani hepimizin ortak gayretimizin ürünüdür. Hepimizin birbirimize ihtiyacımız var.” Allah, yarattığı her canlıya yetecek şeyleri de yaratmıştır. Bencil ve haksız bir şekilde dünyanın nimetlerini tek elimize almaktan çok, âdilane hepimizi düşünelim…
Dünyanın huzur ve sulhu için “Birlikte Yaşamayı Öğrenelim”
4 Kasım 2018’de tuttuğum notta şunları yazmışım: “Fethullah Gülen Hocaefendi, sabah derslerinde başka kitapların özetlerini de yaptırıyor. Bir seferinde Hind Edebiyatından “Vedaların” da özetini yaptırmıştı. O günlerde Hindistan’ın ırkçılık karşıtı bir yazarı da Kampa, Hocaefendi’nin ziyaretine gelmişti. Vedaların özetinden bahsedilince çok memnun olmuştu.
O günlerde biz orada iken, Los Angeles’ten iki kişi Kampa gelmişti. Birisi Lübnanlı bir papaz. Birisi de bir iş adamı ve yazar. Sabah namazı sırasında namaz kıldığımız büyük salona gelmişlerdi. Barbaros Bey onları Müslüman zannederek “Kamet getirildi haydin ön safa namaza geçin” dedi. Onlar da geçtiler… (…) O zaman Hocaefendi’nin derslerine de devam ettiler. Sonra Hocaefendi ile görüştüler. Yaşlı olan iş adamını Hocaefendi kendi yerine oturttu. Ayaklarının üşüdüğünü hissedince Hocaefendi kendi terliklerini ona verdi. O da, “Hz. İsa da ayakkabılarını Hz. Yahya’ya vermişti. Ne mutlu bana, siz de terliklerini bana verdiniz.” dedi.
Daha sonra bun yazar olan iş adamı, “Hocaefendi çok muhafazakâr birisi ama herkese açık. Bizim cemaatimiz mutlaka Hocaefendi’ye ve cemaatine sahip çıkmak zorundadır.” dedi. Bu Hıristiyanlar “Muhammedin Resulullah” diyenlerden.
23 Kasım 2018 günü Yusuf Suresinin tefsiri takip ediliyordu. Hocaefendi dedi ki: “Hz. Yusuf’u kuyuya atan, sonra kervana satanlar, daha sonra da suçlarının iğrençliğinden sıkılanlar, kendilerini rahatlatmak ve güya vicdanlarını arındırmak için çeşitli mazeretlere sığındıkları gibi, şimdi bu süreçte de Hizmet insanlarına iftiralar, suçlar, cürümler uydurup atanlar “Hak ettiler!” deyip içlerini kemiren vicdanlarını rahatsız eden pişmanlıktan sıyrılmak istiyorlar.”
Bir arkadaşımız dedi ki:
Katolikler ilk mültecilerdi… Onlar Roma’dan Anadolu’ya sürülünce, İncil’de bahsedilen Yedi Kiliseleri kurup inşâ etmişler. Bunlardan birisi o zaman ismi Filedelfiya olan Manisa’nın Alaşehir kazasıdır. Yıldırım Bayazıt şehri fethettikten sonra şehrin nizamına kuruluş düzenine hayran olarak “Ne âlâ şehir!” dediği için artık ismi Alaşehir olmuştur. Sonradan Amerika’da kurulup İncil’den alınan ismiyle Filadelfiya olan şehirle Alaşehir kardeş şehir olmuştur. İlk mülteciler olmaları itibariyle onlar bizden fazla tecrübe ve birikime sahipler. Diyaloglar da bu hususlar dile getirilebilir.