Kayseri eski İl Jandarma Alay Komutanı Albay Cemal Temizöz'ün yargılandığı Şırnak'ın Cizre ilçesinde 1993–95 yıllara arasında işlenen faili meçhullerle ilgili davanın bugünkü duruşmasına, dönemin Jandarma Komando Bölük Komutanı Hasan Başkök'ün ifadeleri damga vurdu. Halen Hatay'da İl Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü'nde görev yapan Başkök, faili meçhuller davasında 'tanık' olarak dinlendi. Başkök, insanların evlerinden alınmasından sorgu ekibine, terörle mücadeleden Toros marka araçlara kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu. Başkök, "Biz köylerin çevresini sarar arama yapardık. Cemal Albayım gelir milisleri, yardım edenleri alırdı. Kimi neye göre alırdı bilmiyorum ama mülakat yapıp alıyordu." dedi. 'Sorgu ekibi' ile ilgili soruya da Başkök, şu cevabı verdi: "Orada 5–6 karakol vardı. Onların içinde rütbelilerden oluşan sorgu ekipleri vardı. Bunlar komutanım Cemal Albay'a bağlıydı. Bunlar resmi kişilerdi, sivil giyinirlerdi." Başkök'ün bazı ifadeleri, duruşmada 'komutanım' diye hitap ettiği Temizöz tarafından inkâr edildi.
Şırnak'ın Cizre ilçesinde işlenen 23 faili meçhul cinayetten sorumlu oldukları iddiasıyla, Kayseri eski İl Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Cemal Temizöz'ün de aralarında bulunduğu 7 sanığın yargılandığı davaya, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmaya tutuklu sanıklar Temizöz, korucubaşı Kamil Atak, Tamer Atak, Kukel Atak, Âdem Yakın, Fırat Altun (Abdulhakim Güven) ve Hıdır Altuğ da katıldı.
Duruşmaya 'tanık' olarak çağrılan Binbaşı Hasan Başkök, teğmen olduktan sonra Cizre'ye gittiğini ve İlçe Jandarma Komando Bölük Komutanlığı yaptığını söyledi. Başkök, Cizre'ye gitmeden önce bir astsubay arkadaşıyla görüştüğünü onun kendisine 'orada kimse kimseye karışmaz' dediğini aktardı. Cizre'de başında bulunduğu komando bölüğünün bir katır sürüsüne ateş açıp, teröristlerin komutanını öldürdükten sonra şiddetin başladığını anlatan Başkök, "O olayda çok sayıda cephane, silah mühimmat ele geçirdik. Bu operasyondan sonra her gün çatışmalar yaşandı." dedi. Cemal Temizöz'ü tanıdığını ve onun emrinde çalıştığını belirten Başkök, "Benim komutanımdır. Ona 'komutanım' demek zorundayım." şeklinde konuştu.
KÖYLERİN ÇEVRESİNİ SARARDIK, TEMİZÖZ GELİR MÜLAKAT YAPAR, ADAMLARI GÖTÜRÜRDÜ
Komando olarak belli görevleri olduğunu anlatan Başkök, Cizre'deki görevi süresince verilen talimatlarla hareket ettiğini vurguladı. Başkök, "Biz köylerin çevresini sarar arama yapardık. Cemal albayım gelir elindeki istihbari bilgilerle milisleri, yardım edenleri alırdı. Kimi neye göre alırdı bilmiyorum ama mülakat yapıp alıyordu." dedi.
Mahkeme başkanı Menderes Yılmaz'ın bazı tanıkların 'sorgu ekibi vardı' şeklinde sorusuna ise Başkök, " Orada 5-6 karakol vardı. Onların içinde rütbelilerden oluşan sorgu ekipleri vardı. Bunlar komutanım Cemal Albay'a bağlıydı. Bunlar resmi kişilerdi. Sivil giyinirlerdi." diye cevap verdi.
Kayıp olaylarının sorulması üzerine Başkök, "Komutanımız emir verirdi, 'şu köye gidin' derdi, biz de giderdik. Şahıslar alınırdı. Karakola götürülürdü. Olayın adli boyutunu bilmiyorum. O dönemde gözaltı süresi 1 aydı, şahıslar 5–10 gün kalırdı. Biz komando olduğumuz için istirahat vakti bile bulamazdık. Silah bakımı bile yapmadan göreve giderdik. Şahısların durumunu takip etmezdik." dedi. Başkök, karakolda JİTEM olmadığını, itirafçıların ise yardım ve yer gösterdiklerini kaydetti.
Müdafi avukatlardan Tahir Elçi'nin teslim olan bir teröristin ne yapıldığını sorması üzerine Başkök, "Biz İlçe Jandarma Komutanlığı bünyesinde bir birimdik. Şahısların sorumluluğunu merkez komutanlık yapardı. Çok adam alınıyordu, tahkikatı orası yapıyordu." şeklinde cevap verdi.
SELİM HOCA, TUNA VE YAVUZ, KARAKOLDA ÇALIŞIYORDU
Binbaşı Başkök, müdahil avukatların sorusu üzerine, itirafçılarla birlikte faili meçhul cinayetleri işlediğini belirtilen Selim Hoca, Tuna ve Yavuz kod adlı rütbeli askerlerin sorgu ekibinde çalıştıklarını anlattı. Başkök, "Yavuz kod adını kullanan birini hatırlıyorum. Sivil ifade alınırken kendilerini korumak için kod ad kullanmış olabilirler. Tuna'yı da hatırlıyorum, sanırım trafik kazasında ölen çocuktu. Diğerlerini hatırlamıyorum ben operasyon birliktim. 15 gün dağlarda kalırdım." dedi.
KARAKOLUN TOROS MARKA ARABASI VARDI
Binbaşı Başkök, faili meçhul cinayetlerde sık sık gündeme gelen Toros araba ile ilgili soruları da yanıtladı. Başkök, "Sivil giyinen ekibin 2 tane Toros marka arabası vardı. Şahin de vardı. Sivil oldukları için tabanca taşıyorlardı. Zaman zaman kaleşnikof da taşıyorlardı." bilgisini verdi. Bu sırada söz alan Temizöz, tanığın internetten duyduğu, okuduğu şeyleri söylediğini dile getirdi. Temizöz, avukatların ısrarla sorular sorduğunu ve tanığın bu yüzden böyle dediğini savundu.
İTİRAFÇILAR TERÖRLE MÜCADELE ETMEDİ
Başkök, sanıkların terörle mücadelede bulunmadığını, dağda operasyonlara katılmadığını söyledi. Başkök, "Ben komando timlerin başında zamanımın çoğunu dağlarda geçirdim. Siyah saçlı, sağlam gittim, yaralı ve ak saçlı döndüm Cizre'de terörle gerçekten mücadele ettim. Bir gün Kuzey Irak'ta, bir hafta sonra Cudi Dağları'ndaydım. Sürekli geziyorduk. İtirafçılarla hiçbir göreve gitmedim. Yeşilyurt köyü vardı. O köye gittim, soğuktu gece bir evin kapısını çaldık, bize yardım ettiler. Evde anne ve genç kızı vardı. Islanmış çoraplarımı alıp sıktı, ateşte kuruttu. Bunları hatırlayınca gözlerim doluyor. Cizre halkı böyle bir halktı. Ama gündüz dost görünüp mayın döşeyenler vardı." dedi.
BORCUNU ÖDEDİ, 5 DAKİKA SONRA ÖLDÜRÜLDÜ
Duruşmada ayrıca, Cizre'de koruculuk yapan Temel Atak ve Kukel Atak tarafından çarşı içinde taranarak öldürüldüğü iddia eden Ramazan Uykur olayı ile ilgili iki esnaf dinlendi. 'Tornacı Huşin usta' olarak bilinen Abdülmecit Em, olayın yaşandığı sırada kendisinin işyerinde olmadığını, olayla ilgili bilgi sahibi olmadığını dile getirdi. Huşin Usta'nın kardeşi Abdullah Em ise olayın yaşandığı anda torna başında olduğunu dile getirdi. Em, "Silah sesleri gelince çömeldim. Silah seslerinden sonra kepenk sesleri geldi. Sonra polisler geldi. Biri yerde yatıyordu. Polislerin geldiğini gördüm. Ateş eden kişiyi görmedim. Öldürülen kişinin Ramazan Uykur olduğunu gördüm." dedi.
Elektrikçi Mehmet Emin Yılmaz ise Cizre benzer olayların çok yaşandığını belirterek, söz konusu hadiseyi görmediğini dile getirdi. Yılmaz, "Ramazan Uykur'un arabasını tamir etmiştim. O gün geldi borcunu ödedi, 5 dakika sonra öldürüldü." şeklinde konuştu.
Tanıklardan Mehmet Faruk Cilasun ise 1994 yılının Şubat ayında mezarlığın yanındaki evine giderken, tabut taşıyan iki belediye işçisi gördüğünü söyledi. İşçilerin, cenazeyi gömmek için kendisinden yardım istediğini anlatan Cilasun, işçilere yardım ettiğini ve tabutu açılan mezara götürdüğünü belirtti. Bu sırada birinin koşarak kendilerine doğru geldiğini söyleyen Cilasun, şunları kaydetti: "Gelen kişinin elinde bir kâğıt vardı. Belediyeden izin almıştı. İşçilere, 'Benim ağabeyim kaybolmuş acaba o mu bakmak istiyorum' dedi. Kefeni açtığımızda adını sonradan öğrendiğim Nurettin Elçi, 'Bu benim ağabeyimdir, diyerek ağladı, kendisini yere attı. Sonra koşarak oradan ayrıldı. Biz de cesedi gömdük."