Gazeteci Erhan Başyurt tr724.com internet sitesinde yayınlanan yazısında Türkiye'deki Basın özgürlüğü ve gazetecilik mesleğinin son durumunu analiz etti.
ZULÜM VE VEFASIZLIK!
Basın özgürlüğü ve gazetecilik mesleği adına Türkiye’nin en karanlık dönemini yaşıyoruz.
Sadece darbe bahanesiyle hukuksuzca kapatılan gazete, haber sitesi ve televizyonların sayısı 180’i aştı.
130 gazeteci hapis. Yüzlerce gazeteci hakkında yıldırma ve gözdağı davası var.
Binlerce gazetecinin ekmeğiyle oynandı…
***
Sistemli ve yaygın sansür uygulanan Türk medya tarihinin bu en KARA dönemi AK Parti’ye nasip oldu!
***
Zindanlar, aydınlar ve delilsiz tutuklanmış masum gazetecilerle dolu…
***
Hayatının her döneminde darbelerden mağdur olan Nazlı Ilıcak, cesur eleştirilerine ve demokratik uyarılarına tahammül edemeyen bir iktidar tarafından ‘intikam’ amaçlı uyduruk bir ‘darbe’ suçlamasıyla hapse konuldu.
70 yaşının üstünde olmasına rağmen, mesleğin duayeni bir bayan gazeteciye bu zulmü reva görenler, garip şekilde onun kalemi ve demokratik duruşu sayesinde ‘meşruiyet’ kazanmış yasaklı siyasiler…
***
Ahmet ve Mehmet Altan, sadece yazdıkları yazılar ve demokrasi uyarıları, yaptıkları cesur televizyon konuşmaları nedeniyle suçsuz yere tutuklandılar.
Oysa AK Parti’nin muktedir olmasında, askeri vesayeti bitirmesinde emekleri büyük.
27 Nisan Bildirisi’ne en dik duruşu, siyasiler daha ortada yokken ekranlardan Mehmet Altan vermişti.
İktidarı devirmeye çalışan Ergenekon ve Balyozcuların tasfiyesinde Ahmet Altan’ın cesareti unutulmaz.
Altan kardeşler ‘subliminal darbe mesajı’ vermekten, uydurma bir suçlama ile demir parmaklıkların arkasındalar.
***
Siyasal İslam ideolojisinin önde gelen sosyolog ve din adamı Ali Bulaç, yıllarca bu iktidara danışmanlık yaptı.
Meali yüzbinlerce satıldı. Karşılaştırmalı tefsiri yeni yayınlandı.
Eserleri ve tezleri yıllarca iktidardaki ‘siyasal islamcılar’ tarafından kullanıldı.
Ne zaman ki demokrasi ısrarı, özgürlükler ve İslami hassasiyetleri savunma konusunda iktidara ters düştü, ilerleyen yaşına ve ilmine bile saygı göstermeden onu da hücreye attılar.
***
Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne, Türkiye’nin en iyi siyaset bilimcilerinden birisi.
Yıllarca yazıları ve görüşleriyle iktidara demokratik reformlar ve muktedir olma yolunda katkı sağladı.
27 Nisan Bildirisi yayınlandığında, iktidarın görüşüne başvurduğu ender isimlerden birisiydi.
‘Kartaca’ özelinde bir tarih anektoduyla ‘direnin’ mesajı vermişti. Öyle de yaptılar.
Ne zaman ki, iktidar yolsuzluk sarmalına battı, otoriterlerleşmeye yöneldi, yolları ayrıldı.
Darbe karşıtı olduğunu bildikleri Prof. Türköne’yi de ‘intikam’ amaçlı uydurma bir suçlamayla ‘darbeden’ hapse koyular…
***
Ahmet Turan Alkan, Şahin Alpay, Murat Aksoy… Mehmet Baransu, Hidayet Karaca, Gültekin Avcı…
Halkına ve aydınlarına işkenceyi ve zülmü reva görenlerin ‘vefasızlık’ listesi uzayıp gidiyor…
***
Bir de genç gazeteciler var.
Başarılı haberlere imza attıkları için, derdest edilen ödüllü genç gazeteciler.
Halka gerçekleri ulaştırmak için gözü kara tehditlerin üzerine giden genç gazeteciler.
İktidarın zindanlarda onlara daha fazla ilişmemesi için tek tek isimlerini yazmaktan içtinap ettiğim, alınları öpülesi genç gazeteciler…
***
Türkiye’yi, dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi haline getirenlerin, Türk medyasına ve toplumuna yaşattıkları bu KARA dönemin, bir gün hesabını vermek zorunda kalacaklarından en ufak şüphem yok.
Zülüm edenler ‘vefasız’ olabilir ama demokrasi ve özgürlükler ‘vefalıdır’, kendisine sahip çıkanlara er geç sahip çıkacaktır…
Vefanın, vefasızlıktan kat be kat üstün olduğunu yakın zamanda yaşayıp göreceğiz…