Bir Başbakanlık çalışanından şok eden ihbar mektubu

Bir Başbakanlık çalışanından şok eden ihbar mektubu
Bir Başbakanlık çalışanı meçhul bir şahıs, medyaya gönderdiği ihbar mektubu ile yaşadıkları hukuksuzlukları, sahte delil üretme çalışmalarını ihbar etti.

  • Başbakanlık personeli olduğunu belirterek ismini gizli tutan bir kişi, karşılaştığı hukuksuz uygulamaları ve sahte delil üretme çabalarıyla ilgili itiraflarda bulundu.
  • "Hukuksuzlukları paylaşarak bir nebze olsun af dilemek istiyorum. İçim kan ağlıyor, benim de ayağımı kaydıracaklar"
  • "Sahte delil üretmemiz için baskı yapıldı"
  • "Mustafa Varank tarafından oluşturulan özel ekibe halk nezdinde masum/mağdur algısı oluşturma görevi verildi. Başardığımız taktirde yüksek makamlara getirileceğimiz söylendi"
Haberler.com'un haberine göre; 1 aydan fazla bir süredir bu mektubu yazıp, yazmamak konusunda tereddüt taşıdığını söyleyen meçhul isim, "içim kan ağlıyor, benim de ayağımı kaydıracaklar" diye belirterek, Başbakanlık personeli arasından seçilen özel Psikolojik Harekât ekibi içerisinde yer aldığını, sahte delil üretmeleri için baskı yapıldığını, TİB'de sahte dinleme listeleri oluşturularak müfettişler aracılığıyla savcılığa gönderildiğini iddia etti.

"Hukuksuzlukları paylaşarak bir nebze olsun af dilemek istiyorum diyen" meçhul kişi, TİB tarafından dinleme listesine eklenen isimlerin neden, hangi amaçlı olduğunu açıkladı.

O İHBAR MEKTUBU YENİŞAFAK'IN HABERİ İLE DOĞRULANMIŞTI

Geçtiğimiz ay medyaya gönderilen ve Yenişafak gazetesinde çıkan haberlerle doğrulanan ihbar mektubunun ardından bugün medyaya yeni bir mektup gönderildi. Yeni ihbar mektubunda Başbakanlıktan TİB'e geçmişe dönük dinlenmiş gibi gösterilmesi için gönderilen isim listesi ve çarpıcı iddialar yer alıyor.

İŞTE O İHBAR MEKTUBU VE İSİM LİSTESİ

"Ben 17 Aralık operasyonuyla başlayan süreçte Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a karşı yapılan her türlü haksızlığa karşı koymak amacıyla Başbakanlık personeli arasından seçilen özel Psikolojik Harekât (PH) ekibin içinde yer alıyorum.

Başbakanımızın danışmanı Mustafa Varank tarafından oluşturulan özel ekibe, Başbakanımızı savunacak argümanlar geliştirme, halk nezdinde masum/mağdur algısı oluşturma, PDY hakkında yasadışı örgüt damgasının vurulmasını ve yargılanmalarını sağlama görevleri tevdi edildi.

Bunları başardığımız takdirde hepimize yüksek makamlara getirileceğimize ve ayrıca özel olarak taltif edileceğimize yönelik sözler verildi.

"SAHTE DELİL ÜRETMEMİZ İÇİN BASKI YAPILDI"

Bu motivasyon ve verilen sözlerin de umuduyla, büyük bir heyecan ve arzu ile çalışmaya başladık.

Tüm gayretlerimize ve olayın üzerinden 6 ay geçmesine rağmen ortaya somut bir şey koyamayınca, bize zimmetlenen halk nezdinde masum/mağdur bir Başbakan algısı oluşturmak görevini yapamamakla, PDY hakkında toplum nezdinde itibarsızlaştıracak etkili bir algı kampanyası oluşturamamakla suçlanmaya ve sahte delil üretmemiz yönünde ciddi baskı görmeye başladık.

"HAKARETE, AŞAĞILANMAYA MARUZ KALDIM"

Başarısızlıkla birlikte ekibin havası da iyice bozulmaya başladı. Arkadaşlar, etkili yerlere genel müdür, başkan, daire başkanı atamaları yapıldıkça, "bize ne zaman sıra gelecek?" diye homurdanmaya başladılar. Herkes birbirini rakip olarak görmeye başladı. Bir gün yandaki odada ekipteki bir arkadaşın Başbakan danışmanı büyüklerimizden birine beni kötülerken, hakkımda akıl almaz şeyler söylerken duydum. Arkadaş yeni yapılacak bir atama için beni kendine rakip görüyordu ve ayağımı kaydırmaya çalışıyordu. Duyduklarıma inanamadım. Ama beni asıl yıkan, o arkadaşın bir hafta sonra çok önemli yere genel müdür yapılmasıydı. Bu nasıl olabilirdi? Biz ne yapıyorduk? Dava düşüncesi, ülke menfaatleri neredeydi? İşte bu vakitten sonra iyice yıkıldım. Bu durumu düzeltmek için çok gayret ettim. Bu işi yapacaksak koltuk sevdasıyla değil, ülkemiz için, partimiz için yapmalıydık. Sahte delil üretme, birilerine iftira atma gibi yollarla değil, meşru çizgide yapmalıydık ne yapacaksak. 28 Şubat'ta başımıza gelenleri şimdi başkalarına yaşatıyorduk. Ne var ki tüm bunlar fayda etmedi. Aksine hakarete maruz kaldım, aşağılandım, beceriksiz biri olarak görüldüm. Artık son çare olarak bu hukuksuzlukları, girilen yanlış yolu kamuoyuyla paylaşmak kalmıştı geriye.

"İÇİM KAN AĞLIYOR"

Artık ekipte kimsenin kimseye güveni kalmadı. Nasıl güveni kalsın ki, insan yanlış iş yapmaya başlayıp bunu yine yanlışlarla telafi etmeye çalışınca iyice batıyor. Bir süre sonra ise sadece kendini kurtarmayı düşünür hale geliyor. Dürüst olduğuna inandığım hatta imrendiğim bazı arkadaşlarımın şu anki hallerini gördükçe içim kan ağlıyor.

Bu mektubu yazmaya karar vermemde, görev verenler tarafından aşağılanmam, verilen sözlerin yerine getirilmemesi, açıkça sahte delil oluşturarak suç işlememizin istenmesi ve bu tip görev verilen başka bazı kamu görevlilerinin de cesaret ederek yapılan gayri kanuni durumu ihbar etmesi etkili oldu.

"1 AYDAN FAZLA MEKTUBU YAZIP, YAZMAMAYI DÜŞÜNÜYORUM"

Bu mektubu yazıp yazmamayı bir ayı aşkın bir süredir düşünüyorum. İçimde gelgitler yaşayıp durdum. Tüm bu hukuksuz çalışmalara artık bir son verilir diye bekledim. Soma'da yaşanan hadiseyle birlikte bu konularda bir miktar yumuşama olmuştu, umutlandım. Ama mübarek Cuma günü sabahında Sabah gazetesinin ilk sayfasında TİB'le ilgili gördüğüm haberden sonra anladım ki planlanan şeylerden vazgeçilmemiş. Hâlbuki TİB'de iş başına gelen Cemalettin Çelik ve ekibinin sahte delil üretme çalışmalarının bir TİB çalışanı tarafından ihbar edilmesi sonrasında bu plan askıya alınmıştı. İşin gerçek yüzü anlaşılınca bu işten vazgeçildi diye düşünmüş ve rahatlamıştım. Rahatlamıştım, çünkü benim de hazırlık safhasında görev aldığım bir komplo ile çok sayıda masum devlet memurunun hakkına girilmeyecekti artık. Ama Sabah'ta çıkan haber gösteriyor ki bundan vazgeçilmemiş. Haberi yapanlar hazırladıkları listeyi vermekten çekinmişler galiba. İşte ben TİB merkezli olarak tezgâhladığımız bu planının tüm perde arkasını ve hazırladığımız tüm listeyi korkmadan paylaşıyorum.

"HUKUKSUZLUKLARI PAYLAŞARAK BİR NEBZE OLSUN AF DİLEMEK İSTİYORUM"

En başta Allah'tan, sonra vicdanımdan, ailemden ve toplumdan af diliyor, maalesef benimde payım olan bazı hukuksuzlukları paylaşarak bir nebze de olsa kendimi affettirmek istiyorum. Şahit olduğum ve bizzat içinde bulunduğum çalışmaları sizlerle de paylaşıyorum.

1-Çalışmaya başladıktan sonra, bize ve bizle koordineli çalışan başka birkaç ekibe 5-6 aydır Türkiye'nin dört bir yanından çok sayıda devlet memurunu PDY mensubu olmakla suçlayan ihbar mektubu ve mailler geldi. Bu ihbarları ciddi biçimde tetkik ettiğimizde, bunların birçoğunun altının boş olduğunu, birbirlerini sevmeyen insanların ayak kaydırma amaçlı yazdıklarını anladık. Fakat biz bunlardan PDY mensubu olduğunu düşündüğümüz kişilerle ilgili olanları aslı var gibi işleme konmasını sağladık.

2-İhbar mektupları ile gerekli algı oluşturulamayınca haberlerin kaynağı olarak cemaatten kopmuş Kemalettin Özdemir, Ahmet Keleş ve Latif Erdoğan gibi isimlere sarılmak zorunda kaldık. Onların 10-15 sene öncesine dair cemaat yapısıyla ilgili bilgilerini güncelleyip, üzerine senaryo yazıp bizim basına servis ettik.

"YENİ PLANI ANLATACAĞIM"

3-Bizim ekip, tüm bakanlıklardaki diğer ekiplerle sürekli temas halindedir. Bakanlıklarda olan bitenleri anlık olarak takip ederiz. Bizim ekibin en yakın çalıştığı kurum TİB'dir. TİB, son zamanlarda üzerinden delil oluşturma noktasında en önemli kurum haline geldi. TİB başkanı bizim ekiple veya ekibin kıdemlileriyle çok sık görüşür. Son iki aydır birçok gazetede, birçok insanın dinlendiği ve bunların belli yerlere servis edildiği haberlerinin kaynağı da TİB başkanıdır. Selam-Tevhid örgütü soruşturmasının deşifre edilmesi ve bazı doğru dinleme kayıtlarına pekçok meşhur ismi ya da başka dosyalarda adı geçen isimleri katarak basına verme işi TİB Başkanı Cemalettin Çelik'in ilk ve şu ana kadarki en başarılı işiydi. Burada sizlere Sabah gazetesine kısmen yansıyan yeni planı tüm ayrıntılarıyla anlatacağım:

"ALGI OPERASYONU YAPMAYA KARAR VERİLDİ"

Çok kişinin dinlendiği konusunun kamuoyunda tuttuğunu düşünen TİB başkanının teklifi ile, Türkiye'de akla gelen tüm grupların akla gelen öndeki isimleri dinlenmiş, listeleri silinmiş fakat yeni ekip tarafında kurtarılmış gibi yapılarak ciddi bir kamuoyunun PDY aleyhine dönmesini sağlayacak bir algı operasyonuna karar verildi. Bunu nasıl yapacaklarını da öğrenince kendi kendime, "neden bu hale düştük?" dedim. Bazı arkadaşlarımız ise mal bulmuş mağribi gibi konunun üzerine atladılar. Senelerdir beraber çalıştığımız arkadaşlarımı tanıyamaz oldum. TİB başkanının değirmenine su taşımaya başladılar. "Listede falanlar da olsa süper olur" diyerek, TİB başkanına yüzlerce isim verildi. Güya masum ve canımızdan çok sevdiğimiz bir lideri savunmak ve halka anlatmak için yola çıkmıştık, şu an geldiğimiz nokta masum insanların hayatlarını karartacak sahte deliller üretmek. Bu nasıl bir iştir, yaşamayan asla bilemez.

Bizim ekip sürekli listelere eklenecek isimleri belirlerken, bir ay önce (22.04.2014 tarihinde) internet sitelerinde yaptığımız işi anlatan bir ihbar maili yer aldı. O gün bize bayağı sıkıntı yaşattılar. Nasıl olur da böyle bir şey sızardı. Hâlbuki maili yazan TİB'de çalışıyorum diyordu ama artık kimsenin kimseye güveni kalmadığından bizim ekip de ciddi sarsıntı geçirdi. Tüm hazırlıklar tamamlanmak üzereyken hatta gazete manşetleri dahi hazırken ortaya çıkın bu ihbar mektubu plan değişikliğine ve ertelemeye neden oldu.

"2 BİN KİŞİLİK LİSTE 700 - 800'E DÜŞÜRÜLDÜ"

Algı operasyonu için dinlendiği iddia edilecek isim listesi 2000 IMEI iken, bir müddet sonra, hem dikkatleri buraya toplamak, hem ilerde ispatını yapamayız, hem de ne olur ne olmaz diye 700-800 civarı bir sayıya düşürülmesine ve bunların servis edilmesine karar verildi. Elimizde patlayabilecek konuda ben ve birkaç arkadaş karşı çıkmamıza rağmen, Başbakanın çok sıkıştırdığı, hatta "Ben meydanlara bas bas bağırdım, siz hala bir delil bulmadınız" diye danışmanına bağırdığı için geri dönüşü olmadığı söylendi.

Bu listeyi yayınlayarak toplumun tüm kesimleri, cemaate düşman hale getirilmek isteniyor. En azından tam inanmayanların akıllarına ciddi şüpheler düşürülmek isteniyor. Aşağıda ekip olarak çalıştığımız konu başlıklarını okuyunca siz de bana hak vereceksiniz.

"LİSTEYE EKLENEN İSİMLER"

Peyderpey listeye eklediğimiz isimler ve aramızda görüştüğümüz bu isimlerin eklenme gerekçeleri hatırladığım kadarıyla şöyle:

1-17/25 Aralık'ta yapılanın bir darbe girişimi olduğu algısını pekiştirmek için listenin başına Başbakanımızın oğlu Bilal Erdoğan eklendi.

2-Son dönemde dolaylı da olsa açıklamaları camia lehinde değerlendirilen siyasilerin bu desteğini ortadan kaldırmak amacıyla CHP den Kemal Kılıçdaroğlu'nun eşi, Deniz Baykal, İsa Gök, Muharrem İnce, Mustafa Sarıgül, Faruk Loğoğlu, Gürsel Tekin bulunuyor. Kılıçdaroğlu'nun kendisi değil de eşi özellikle listeye kondu. Mahremine girilmiş olacaktı. Kılıçdaroğlu'nun eşi listeye eklenirken "Görsün bakalım pis Alevi, seçimde cemaatin kucağına oturmak nasılmış? Ortaklık yaptığı örgütün onu da dinlediği duyulunca partidekilerin yüzüne nasıl bakacak bakalım…" dendiğini hala çok iyi hatırlıyorum. Amaç, Kılıçdaroğlu'nu zorda bırakmak, cemaatle CHP'nin bundan sonra ortak bir iş yapmasını engellemekti. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de Başbakanımıza karşı oluşabilecek bir koalisyona engel olunmak isteniyordu.

3- MHP'den özellikle hükümeti oldukça sıkıştıran ve zora sokan MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, TBMM Başkanvekili Meral Akşener (cumhurbaşkanlığı adaylığı ihtimali de düşünülerek özellikle eklendi) ve birçok siyasetçinin ismi ile Koray Aydın ve Ümit Özdağ gibi ülkücü camianın önde gelen isimleri listeye eklendi.

4-Sonbaharda yapılacak HSYK üye seçiminde PDY'ye karşı ittifakı sağlamak amacıyla, Emine Ülker Tarhan eklendi.

5-Özellikle yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olma ihtimali olan Meral Akşener hedef alındı. Onun ismi de eklenerek "bak seni de dinliyorlar" denilecek. Bu aynı zamanda MHP ile camia arasını açmak için bulunmaz bir fırsat.

6-AK Parti içinde olup da, cemaatle savaşta Başbakan ve yakın çevresinin fikrini paylaşmayan ve çıkıp da PDY aleyhinde hiç konuşmayan, açıklama yapmayan partililere çok kızgın. Bunların başında Hayati Yazıcı geliyor. Bununla "sen cemaat aleyhine açıklama yapmıyorsun ama cemaat bak seni nasıl dinliyor" denmek isteniyor.

7-İstifa eden milletvekillerini pişmanlığa sevketmek için Başbakan'ın en çok öfkelendiği İdris Naim Şahin eklendi.

8-Efkan Ala, İsmet Yılmaz, Taner Yıldız, Ömer Dinçer, Recep Akdağ, Muammer Güler gibi yeni ve eski bakanlar listeye konarak AK parti genelinde paralel yapı düşmanlığının pekiştirilmesi amaçlandı.

9-Özellikle Gezi olayları sonrası AK Parti'ye karşı oluşan karşıtlığı azaltmak için, "cemaat sizi de dinlemiş" demek için Yılmaz Erdoğan gibi sanatçılar listeye eklendi.

10-Ağustos'taki yapılacak YAŞ'ta malzeme yapmak ve TSK'da yapılması planlanan PDY temizliğinde de kullanmak için, Genelkurmay'ın kurumsal bazı telefonları ile çok sayıda komutanın ismi listeye kondu. Başbakan'ın, Askerin son dönemdeki sessiz demokratik duruşundan rahatsız olduğunu belirten danışmanlar ve bu listenin askeri kendi taraflarına çekeceğine inanıyorlar. Asker listesi özellikle geniş tutuldu, böylece tüm kuvvet komutanlıklarında cemaat düşmanlığının artacağı düşünüldü.

11-Anayasa Mahkemesi Başkanı ile üyelerinin süreçte önemli rol oynaması ve tarafsız duruş sergilemesi nedeniyle listeye eklenerek PDY aleyhine dönmeleri hedeflendi. Başbakanımız meydanlarda AYM üyeleri de dinleniyor derken listeye AYM üyelerinin de eklendiğini bilerek konuşuyordu.

12- Cuma hutbelerinin hükümet yanlısı siyasi içeriğinden dolayı cemaat medyasında Diyanet'e yönelik çok eleştiri yapıldı. Bu yüzden Mehmet Görmez ismi de listede var. Mehmet Görmez üzerinden tüm diyanet camiasının paralel yapıya karşı öfkesi pekiştirilmiş olacak.

13-Erdal Şafak, Okan Müderrisoğlu, Yener Dönmez, Sedat Ergin, Emin Çölaşan gibi çok farklı görüşlerdeki gazetelerden gazeteciler seçildi. Dinlenme her gazetecinin en hassas damarıdır. Bu sayede tüm medyada paralel yapı tepkisi zirveye taşınacaktı.

14-Böcek soruşturmasını yürüten başmüfettiş Mehmet Emin Baysa'nın listede olmasının apayrı bir önemi var. Bu soruşturmada çok uğraşılmasına rağmen konu cemaatle ilişkilendirilemedi. Başbakanımız bu konuyu çok sıkı takip ediyor. Konuyu soruşturan müfettişler bu işten dolayı defalarca azar işittiler, psikolojileri bozulmaya başladı… Ekipteki arkadaşlar, Baysa ismini listeye koyarak böcek konusu ile cemaat arasındaki bağı sağlamayı amaçladılar.

15- Listedeki diğer isimlerden bazıları ise Sabri Uzun, Hanefi Avcı, Emin Arslan, Hamdi Topçu, İbrahim Şahin, Naci Ağbal, Hüseyin Avni Mutlu, Hüseyin Çapkın, Erdoğan Demirören, Remzi Gür, Ethem Sancak, Remzi Fındıklı, Turan Çolakkadı, Hadi Salihoğlu, Osman Güneş, Celalettin Lekesiz gibi isimlerdir. Hepsinin listeye konmasının ayrı bir hikâyesi var. Daha nice isimler. Hepsini anlatmaya takatim yok…

16- Cemaati kendi içerisinde bölmek için her kesimden isimler ile daha önce cemaatten ayrılmış olan Kemalettin Özdemir gibi isimlerde listede yer alıyor. Cemaatte son dönemde bazı sorunlar yaşayan isimler de listeye dâhil edilerek cemaat içinde ayrılığa yol açmak amaçlanıyordu. "bakın, cemaat kendi içindekileri bile dinliyor" algısı oluşturulup cemaat üyeleri üzerinde de korku oluşturmak hedefleniyordu.

"TİB ÇATISINDAKİ ÇANAK, TÜRK TELEKOM'A AİT ÇIKTI"

PDY'nin casuslukla suçlanabilmesi için listede yer alan isimlerin seslerinin yurtdışına servis edilmiş algısı oluşturmanın önemli olduğu kanaatine TİB başkanı vasıtasıyla, TİB'in çatısındaki çanakla kayıtları yurtdışına kaçırmışlar haberlerini yaptırdık. Ancak anten işinin aslının olmadığı, TİB'in çatısındakinin Türk Telekom'a ait radyolink denen bir cihaz olduğu, bunun da 10 km öteye bile veri gönderemediği öğrenilince PH ekibi ciddi sıkıntı yaşadı.

TİB ile ilgili planlan diğer bir plan ise, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tehlikeye girdiğini görüldüğünden, bu süreçte kendilerinden olsun, rakiplerinden olsun sıkıntı çıkarabileceklerin de listesini TİB başkanına verdiler. Biz sana söylediğimiz zaman bunları da sistemin başka bir yerinde geçmişten kalmış gibi bul dediler.

Bu süreçte Başbakanlık Teftiş heyeti de TİB'e özellikle gönderildi. Basında çıkan düzmece haberler işin bahanesi oldu. Buldum denen her şey, müfettişlere servis ediliyor, onlara hızlıca rapor yazdırtılıp olay savcılığa paslanıyor. Başbakanlık Teftiş'ten Yüksel Yılmaz ve Osman Bolat oraya özellikle kondu. Onlar da kullanılıyorlar bu süreçte, sahte delillerin savcılığa intikalinde postacılık yaptırılıyor onlara. Hiçbir konuda riske girmek istemeyen TİB başkanı Cemalettin Çelik, müfettişleri de bu amaçla kullanıyor. Süreç tersine dönerse sorumluluğu müfettişlere yıkacak, kendisi sıyrılacak aradan.

"BENİM DE AYAĞIMI KAYDIRACAKLAR"

Daha yazacak çok şey var ama bunlar olup biteni anlamak için yeter sanırım. Kandırılan halkımıza da bir nebze olsun doğruları iletmek istedim. Bir gün yapılanlardan dolayı ahirette hesap verirken beni kurtaracak bir şey olsun diye bu mektubu kaleme aldım. Ama en önemlisi bizim yola beraber çıktığımız arkadaşlarımızın ve bu süreci yönlendiren bir kadronun niyetlerinin çok farklı olduğunu gördüm. Anladım ki çok geçmeden bunlar benim de ayağımı kaydıracak. Ben dünyada da ahirette de bunlarla beraber anılmak istemiyorum.

NOT: Aşağıda bizim ekibin hazırlayıp TİB'e gönderdiği listenin benim bilgisayarımda kaydettiğim son hali bulunmaktadır. Bunun üzerinde bazı değişiklikler yapılmış olabilir. Ama TİB'de eski tarihli gibi gösterilip sisteme sokulan listenin genel çerçevesi budur. Sanırım yarın öbür gün hükümet yanlısı basında bir bir çıkarılacak liste ile bunun yüzde 90'ı örtüşecektir

NOT: Başbakanlık'tan TİB'e Giden Liste- Bendeki Son Hali












31 Mayıs 2014 11:46
DİĞER HABERLER