Samanyoluhaber.com yazarlarından Arif Özutku, dikkatleri çeken bir Tunus yazı dizisi kaleme aldı.
Tunus'u ziyaret eden Arif Özutku izlenimlerini anlattı. İşte samanyoluhaber.com yazarı Özutku'nun kaleme aldığı yazı dizisinin beşinci bölümü...
İşte Özutku'nun 'Tunus’ta Diktatörlerin Sonu' isimli yazısı;
Tarih kitapları Tunus 1956’da Habib Burgiba tarafından bağımsızlığına kavuşturuldu diye yazar. Ama aslında olan şudur ki, emperyalist devletler o yıllarda bütün müstemlekelerine başlarına kendi adamlarını koyarak, bağımsızlığı kendileri hediye etmişlerdir. Ben bu değişim sürecine eski Türk filmlerinde sıkça geçen bir sahneyle ışık tutmak istiyorum. Zengin fabrikatör artık yaşlanmış ve her geçen gün daha zahmetli hale gelen işlerini yönetemez hale gelmiştir. Filmin başrol oyuncusunu, kızı ile evlendirip fabrikasına genel müdür yapmak istemektedir. Yeni genel müdür aile dışından olsa da akrabalığı münasebetiyle kendisine sadakatle hizmet edecek, fabrikasını daha verimli hale getirecektir. Dolayısıyla para kazanmaya devam ettiği halde kendisi eskisi gibi çalışmaya ve yorulmaya ihtiyaç duymayacaktır.
Aslında Tunus’ta ve diğer sömürge devletlerinde yaşanan budur. Fransızlar 1956’da Tunus’u Fransa’da Sorbone’de okuttukları, Fransız bir albayın dul eşiyle evlendirdikleri yani sadakatinden kesinlikle şüphe etmedikleri Burgiba’ya teslim edip gitmişlerdir. Ama onlar gitse de Tunus’un zenginlikleri Fransa’ya akmaya devam etmiştir. Bugün bile Tunus’ta bütün ticari sektörlerde Fransa’nın ağırlığı yüzde ellinin çok üzerindedir. Halkın ilkokul ikiden itibaren Fransızca eğitim almakta ve büyük abi olarak sadece Fransa’yı görmektedir. Bu kadar büyük ticari ve kültürel kazanımın ülkenin başında Fransızlar kendileri durduğunda elde edilemeyecekleri açıktır.
Kendisini Tunus Halkının Eğiticisi ilan eden Burgiba, Tunus’un laikleşmesinde en önemli adımları atan kişidir. 1986’da ülkedeki İslamcı kesimi sindiren iç işleri bakanı Zeynel Abidin Bin Ali’yi başbakan olarak atar. Zeynel Abidin’e güveni tamdır. Ama hesap edemediği şey Abidin’in hırsıdır. Ömür boyu cumhurbaşkanı unvanı olduğu halde Abidin kendisini 1987 yılında resmi raporla ülkeyi yönetemeyecek kadar yaşlı ve hasta diye nitelendirerek görevden uzaklaştırır.
Abidin, ilk yıllarında siz Burgiba’dan çok çektiniz ben size özgürlük vereceğim vaadinde bulunur. Gerçekten de Tunus halkı doksana kadar özgürlüklerini yaşar. Hâlbuki bu dönem aynı zamanda insanların gizlice takip edildiği ve fişlendiği bir dönemdir.
1990’dan itibaren başta İhvan-ı Müslimin cemaatinin Tunus’taki kolu olan En Nahda olmak üzere halkın tamamına akıl almaz sıkıntılar yaşatılır. Mesela Tunus halkına tesettür ve sakal bırakmak yasaklanır. Üç kişinin bir araya gelip konuşması makul şüpheli olarak görülüp tutuklanmalarına sebep teşkil edebilmektedir. Camilerde namaz kılındıktan sonra oturmak yasaklanır. Bu dönemde Abidin yönetimi sahip olduğu radikal laik tutumla siyasi özgürlükleri kısıtlamış, muhalifleri sindirmiş ve basını tamamen kontrolü altına almıştır. Sırf İslam’a sempati duyduğu için insanlar şehrin ana caddeleri altında kurulmuş büyük zindanlarda aylarca işkence görürler.
İnsanları patlama noktasına getiren sebeplerden bir tanesi de Abidin’in eşinin ailesi olan Trabelsi sülalesinin ülkede kurdukları yolsuzluk ve rüşvet çarkıdır. Kanun nizam tanımayan bu insanlar, devlet imkânlarını kullanarak her geçen gün servetlerine servet katmaktadırlar. İnsan hakları ihlallerinin ve yolsuzlukların sıkça yaşandığı Tunus’un Arap Baharı’nın yaşanacağı ilk devlet olması bölgeyi tanıyan insanları hiç şaşırtmamıştır.
Sevgili Halkım, Beni Aldattılar
17 Aralık 2010 tarihinde zabıtalara kızan bir seyyar satıcının kendisini yakmasıyla başlayan halk ayaklanması kısa sürede bütün ülkeye yayılır. Zeynel Abidin’in ayaklanmayı bastırabilmek için televizyondan halkına yaptığı konuşmalarda: