Bir Dolar 5 TL olursa ne olur?

Dolar'ın 5 TL olmasına ramak kala Merkez Bankası'nın müdahalesi geldi. Peki dolar tekrar 5 TL'ye çıkar ve burada tutunursa ne olur? IPA Haber ajansı araştırdı.
Türk Lirası belli başlı para birimleri karşısında tarihinin en düşük değerlerine geriledi. 2018 yılı başından beri artan dolar 4,92 TL’ye kadar yükseldi. 

Merkez Bankası’nın (TCMB) akşam saatlerinde olağanüstü toplantıda geç likidite penceresi (GLP) faiz oranını yüzde 13,50’den yüzde 16,50’ye çıkarması (300 baz puan artış) tansiyonu bir nebze düşürmüş gibi görünse de kurların nerede istikrar bulacağı bilinmiyor. 

MERKEZ BANKASI GEÇ KALDI

Türkiye’de Merkez Bankası’nın piyasa üzerindeki hâkimiyetini kaybettiğine dikkat çeken uluslararası yatırımcılar dış piyasalardaki gelişmelerini de etkisiyle doların kısa sürede 5,30-5,50 TL seviyelerine gelebileceğini belirtiyor. 

Merkez Bankası’nın doların 5 TL eşiğini aşmasını istemediği için bu akşam olağanüstü toplantı kararı aldığı belirtiliyor. Faiz artışının etkisin kalıcı olmayacağı kaydedilirken IPA doların bu kadar kısa sürede bu denli hızlı artmasının sebeplerini listeledi.

Krize karşı atılması gereken adımları masaya yatıran IPA piyasada öne çıkan uzmanların görüşlerinden hareketle “Dolar 5 TL olursa ekonomide neler olacak?” sorusuna cevap aradı.

TÜRKİYE’DE DOLAR ARTIYOR, ÇÜNKÜ…

ABD gibi gelişmiş ekonomiler para politikalarını ya sıkılaştırıyorlar, yani faizleri artırıyor.

Euro bölgesinde de sonbaharda faiz artışları başlayacak

ABD’de 10 yıllık tahvil faizi yüzde 3’ü aştı. Dolar dünyada değer kazanıyor.  

Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalarda vaktiyle gelen para çıkıyor. Diğer tarafta yeni sermaye girişi azalıyor. 

‘Dövizin bol, faizlerin düşük’ olduğu dönemde yurtdışından alınan krediler gayrimenkule harcandı, istihdam ve ihracatı artırıcı sanayi gibi sektörlere yatırım yapılmadı.  

Türkiye’nin hızlı büyüdüğünü göstermek için 2017 yılında bankalar üzerinden düşük faizli 220 milyar TL kredi aktarıldı. 

Şirketlerin hem dış borçları hem de iç piyasala olan borçları keskin biçimde yükseldi. 

Nisan sonu itibarıyla şirketlerin net döviz borcu 226 milyar dolar. 

Dış borç stoğu 440 milyar dolar.

Cari açık 55 milyar dolar. Cari açık milli gelirin yüzde 6,5’ine ulaştı.

4 aylık bütçe açığı 23 milyar TL.

Enflasyon yüzde 10,8.

İşsizlik yüzde 10,7.

TÜRKİYE’YE BİR SENE İÇİNDE 130 MİLYAR DOLAR LAZIM

Cari açık da ilave edildiğinde Türkiye bir senede 130 milyar dolar bulmak mecburiyetinde.

Makro göstergeler bu kadar bozulduğu halde emekliye iki ikramiye, yaşlılık aylığının yüzde 100 artırılması gibi bütçe açığını artıracak kararlar Hazine’nin borçlanma ihtiyacını katladı.

Hazine’nin bu ihtiyacını gören büyük fonlar yüksek faizle Türkiye’yi fonlamaya başladı. 

En son iki yıllık faiz yüzde 17,22 oldu. Sene başında yüzde 11 seviyesinde idi. 

Piyasa faizi artarken Merkez Bankası’nın kanununda yazılan ‘araç bağımsızlığı’nı siyasi baskı endişesi ile vaktinde ve etkili olacak bir kararlılıkta kullanmaması tansiyonu daha da yükseltti.

MERKEZ BANKASI’NIN TUTUK KALMASI PAHALIYA MÂL OLDU

Merkez Bankası’nın faizleri vaktinde artırmaması piyasada kontrolü kaybetmesine yol açtı. 

Fitch, Moody’s ve Standard&Poor’s gibi kuruluşlar Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir ülke seviyesinden iki üç basamak aşağı indirdi. 

Bu yüzden Türkiye halihazırda Senegal’den daha yüksek faizle borçlanabiliyor. 

Türkiye’nin risk sigortası primi (CDS) 300’e yaklaştı. Bu da bankaların ve şirketlerin borçlanma maliyetini katladı.

Ülker ve Doğuş gibi büyük holdinglerin döviz kredilerini uzun vadeye yaymak için bankalarla masaya oturması özel sektördeki döviz krizini ele verdi. 

SİYASİ RİSKLER HER GEÇEN GÜN ARTIYOR

Türkiye’nin ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile siyasi ilişkileri en kötü dönemini yaşıyor. Bu yüzden siyasî ‘teminat’ ya da ‘çapa’ bulamayan yatırımcı nezdinde Türkiye’nin riskini artırıyor

Türkiye’de kutuplaştırıcı ve ötekileştirici siyaset dili piyasalarda risk algısını yükseltiyor.

Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmaması ve yatırımcıların olmazsa olmazlarından ‘hukuk güvenliği’nin kalmaması sebebiyle yabancı yatırımcı Türkiye’den çıkıyor.

24 Haziran 2018 Pazar günü yapılacak seçim sonrasında uygulanacak başkanlık sisteminin siyasi riskleri artıracağı yönündeki endişeler de doların yükselmesinde etkili oluyor. 

Suriye eksenli jeopolitik riskler de bitmedi.

Olağanüstü Hal’in (OHAL) devam ediyor. 

Hükümetin Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile binden fazla şirkete el koyması ve bu yetkiyi hâlâ elinde bulundurması mülkiyet hakkı üzerinde tehdit olarak görülüyor.

Türkiye’nin döviz krizini aşmak için sermaye giriş-çıkışına sınırlama getireceği yönündeki yorumların net bir dille tekzip edilmemesi yabancı yatırımcıyı ürkütüyor.   

Döviz hesaplarına el konulacağı (kambiyo kontrol rejimi) iddiaları paranın yastık altına gitmesine sebep oluyor.

KRİZDEN ÇIKIŞ İÇİN NE YAPILMALI?

*Krizin bir güven bunalımından kaynaklandığı dikkate alınmalı ve piyasanın kaybettiği güveni geri kazanmasını sağlayacak mesajlar verilmeli.
*Kriz sadece Merkez Bankası’nın faiz artışı ile çözülemeyecek kadar derinleşti.  
*Karar almakta çok geç kalan Merkez Bankası’nın 23 Mayıs’ta olağanüstü toplanması isabetli de olsa gecikmiş bir karardı.
*TCMBM faizi keskin biçimde artırmaya devam etmeli, ancak hükümetin bunu destekleyici adımları devreye girmeli. 
*Riskleri azaltacak ekonomi politikaları devreye girmeli.
*Hükümet sözcüleri ve ekonomi kurmayları ‘dış mihraklar’, ‘operasyon yapılıyor’ gibi gerçekte karşılığı olmayan beyanları kullanmaktan vazgeçmeli. 
*İktisat biliminin ortaya koyduğu formüllerin ötesinde bilimsel temeli olmayan afaki sözlerle tedirginlik daha da artırılmamalı. 
*Hukuk sistemi düzeltilmeli, içeride kutuplaşmaya son verilmeli.
*Dengeli bir dış politikaya geçilmeli.
*Kamuda liyakata dayalı atama esas olmalı. Zayıflayan kurumsal yapılar tekrar güçlendirilmeli.
*Eğitim sistemi siyasi saiklerden bağımsız ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden ele alınmalı.
*Eğitimde Türkiye’nin yüksek teknoloji açığını kapatacak nitelikli iş gücünü yetiştirmesini sağlayacak biçimde reform yapılmalı
*Kamuda israfa son verilmeli, kemer sıkma paketi açıklanmalı. Mali disiplini bozan bütçe dışı harcamalar disiplin altına alınmalı.

TÜRKİYE’DE SENE BAŞINDAN BUGÜNE NE OLDU?

Türk Lirası 1 Ocak 2018’den 23 Mayıs’ta Merkez Bankası’nın olağanüstü toplantı yapacağı saate kadar dolara karşı yüzde 28,6 değer kaybetti. 

4 Ocak’ta 3,77 TL olan dolar 23 Mayıs’ta yüzde 3 puanlık (300 baz puan) faiz artırımına kadar 4,85 TL’ye yükseldi. Faiz kararından sonra kur gevşedi ve 4,65 TL’ye indi.

Bu kayıp oranı ile TL aynı dönemde yüzde 24 değer kaybeden Arjantin Pesosu’ndan sonra en fazla eriyen ikinci gelişen para birimi oldu.

Euro 4,49 TL’den 5,76 TL’ye kadar yükseldi. 

İngiliz Sterlini 5,0650 liradan yüzde 30,2 artışla 6,59 TL’ye çıktı.

Borsa İstanbul 15 bin puandan fazla değer kaybetti ve 102 bin puana geriledi.

Hazine 2 yıllık tahvil faizleri yüzde 11’den yüzde 17’nin üzerine çıktı. 

Döviz kurları faiz kararı sonrası 20 kuruşa yakın gerilese de piyasa bu seviyeleri test etmiş olmanın avantajını hâlâ elinde tutuyor.

En küçük olumsuz haberi ile kur yeniden yükselişe geçecek.

Kurda kalıcı toparlanma için ABD’de faiz artışlarının sona ermesi ve gelişen piyasaların yeniden cazip hale gelmesi gerekiyor

TÜRKİYE’DEKİ KRİZ İÇİN KİM, NE DEDİ?

Ünlü yatırım gurusu Mark Mobius: “Türkiye’den gelebilecek negatif bulaşma riski ve Arjantin ile Brezilya’nın durumu sebebiyle gelişen piyasalar kötüye gidebilir.”

Makro ekonomist ve finans tarihçisi Russell Napier: “Küresel piyasalarda 1980’ler yeniden yaşanacak ve Türkiye’yi büyük bir krizin bekliyor. Türk Lirası muazzam değer kaybedecek. Türkiye 400 milyar doları bulan borcunu ödeyemeyecek duruma geldi. Türkiye’nin krizi başladı.”

Nobel ödüllü iktisatçı Paul Krugman: “1997’deki gibi partilemeye devam edeceğiz? Yükselen piyasalarda, eskitip döviz/mali krizinin esintisini taşıyan birşeyler oluyor. Türkiye (TL) çarpıcı bir düşüş içinde.”

Standard&Poor’s: “Merkez Bankası’nın bağımsızlığını ortadan kaldıracak adımlar Türkiye’nin negatif olan kredi notunun yeniden değerlendirmesini gündeme getirebilir.”

Fitch: “Merkez Bankası tedbir almazsa Türkiye’de mali yapı süratle bozulabilir.” 

Teknoloji borsası Nasdaq: “Zayıf lira, yüksek cari açık ve enflasyon sebebiyle Türkiye büyük bir borç krizinin ortasına sürüklendi.” 

Berlin merkezli yatırım uzmanı Lutz Roehmeyer: “Yüksek faiz oranları TR’nin GSMH’nın yüzde 10’nu götürür. Ancak bir kriz büyümeyi yüzde 100 öldürür ve hatta resesyona sürükler. O yüzden az dozda acı ilacı tümüyle bir krize tercih ederim.”

Stockholm merkezli gelişen piyasalar baş stratejisti Per Hammarlund: “Kriz sürecinde USD/TRY oranının 5.30-5.50 değerlerini görmesi muhtemel.”

Gelişen piyasalar ekonomisti Jason Tuvey: “Cari açığı milli gelirinin (GDP) yüzde 6,5’ine denk gelen ve sıcak para girişine ihtiyacı olan bir ülke sermaye kontrollerine geçemez. Ancak yetkili organlar önlem almazsa resesyona gidebilir.” dedi.

Hürriyet Gazetesi ekonomi yazarı Uğur Gürses: “Artık sadece faiz artırmak çözüm değil. Güveni ortamı tesis edilmeli. OHAL kalkmalı. Ağır çekimde tren kazasına içinde oturarak tanık olmak gibi bir durum yaşadığımız.”

FXTM forex brokerlarından Cemil Ahmed: “Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip) Erdoğan’n son günlerdeki yorumlarının liradan kaçışa katalizör oldu. Piyasalarda görüldüğü kadarıya Türk Lirası serbest düşüşte.”

Romanya’nın etkili ekonomi gazetesi Ziarul Financiar: “Yabancı yatırımcı Türk ekonomisine güvenini kaybetti, lirayı cehenneme attı.’’

İş dünyası dergisi Business Magazin: “Türkiye şiddetli bir döviz krizine doğru gaza bastı.”

DOLAR 5 TL OLURSA NE OLUR?

‘Dramatik Ekonomik Çalkantı’ senaryosu gerçekleşir.

Türk Lirası’nın dolara karşı 5 aylık kaybı yüzde 33’e çıkar.

Milli gelir (GSYH) yüzde 8-10 daralır.

Fert başına gelir 9 bin 710 dolara geriler.

Kurdaki 10 kuruşluk artış enflasyonu yüzde 2 puan yukarı çıkarıyor. 

Enflasyon kurun 4-,4,10 TL civarında olduğu nisan ayına göre yüzde 6-7 daha yukarı çıkacak. 

Asgari ücret 425 dolardan 320 dolara iner.

4 Ocak’ta 464 dolara tekabül eden ortalama emekli maaşı (1.750 TL) 350 dolara düşer. 

Risk maliyetinde yüzde 6 (600 baz puan), TL faizlerde yüzde 7 (700 baz puan) ve FX faizlerde 350 baz puan artış görülür.

ŞİRKETLERİN DÖVİZ BORCU KARŞILIĞI TL YÜKÜ 278 MİLYAR TL ARTAR

Şirketlerin 226 milyar dolar döviz borcunun TL karşılığı 1 trilyon 130 milyar TL’ye çıkar. Bu artış borç yükünün ocak ayına göre 278 milyar TL artması anlamına gelir. 

Türk bankaların sermaye yeterliliği oranı yüze 7,7’ye düşer.

Bankaların sermaye yeterlilik oranını kanuni alt sınır olan yüzde 12 seviyesine çıkarmak için toplamda 20 milyar dolardan fazla sermaye artırımına ihtiyaç duyulur.

Bankalar defter değerinin yüzde 25’ini kaybeder.

Döviz kredileri başta olmak üzere tahsil edilemeyen kredilerin toplam kredilere oranı yüzde 5-6’yı bulur. 

FAİZ ARTIŞI ÜÇ BANKANIN BİLANÇOSUNU VURACAK

İş Bankası, Halkbank ve Garanti Bankası artan faizlerden en fazla etkilenecek olan ilk üç banka olarak gösteriliyor.

İş Bankası’nın 20,3 milyar TL, Halkbank’ın 12,5 milyar TL ve Garanti Bankası’nın 16,9 milyar TL bankalar arası piyasada yükümlülüğü bulunuyor. Ortalamada toplam yükümlülüklerine oranı ise yüzde 6.

Faizde 100 baz puan artış banka bilançolarını şu oranda tırpanlıyor:

İş Bankası: Yüzde 2,8

Halkbank: Yüzde 2,7

Garanti Bankası: Yüzde 2,3

Yapı Kredi: Yüzde 1,3

Akbank: Yüzde 1,0

HAZİNE 10 MİLYAR TL DAHA FAZLA FAİZ ÖDEYECEK

TCMB’nin 23 Mayıs’ta olağanüstü toplantıda yaptığı 300 baz puan ve iki hafta önce yaptığı 125 baz puanlık artış dikkate alındığıda banka bilançolarının yüzde 3-8 arasında küçüleceği tahmin ediliyor. 

Faizlerdeki yüzde 1 puanlık artışın Hazine’ye faturası 1,6 milyar TL. Son artışın ilave maliyeti 10 milyar TL’yi bulacak.

Akaryakıt fiyatları yüzde 10’a yakın artacak

ipahaber
24 Mayıs 2018 02:31
DİĞER HABERLER