BİR GAZETECİ PORTRESİ

Bugünlerde KCK operasyonlarını eleştirenlerin bir kısmı, Kürt meselesinin demokratik yollarla çözümüne inandıklarından bunu söylüyor, bir kısmıysa onların arkasına saklanarak, derin oyunların hesabıyla KCK’yı masum gösterme çabasına girişiyor. Ergenekon ve Balyoz gibi Ak Parti’yi devirme planlarının deşifre olması ve bu planları yapanların yargıya hesap vermeye başlamaları üzerine, şimdi KCK üzerinden iktidarı yıkma operasyonu yürütülüyor. Bugün KCK operasyonlarını eleştirenlerin asıl tehlikeli kesimi, demokrasi kaygısı güdenler değil, derin hesapları olanlar. Mesela; Ruşen Çakır’ı bugünlerde sıkıntılı görüyorum. Oda Tv operasyonundan sonra Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın gözaltına alınmasında da neredeyse aynı şekilde sıkıntılı bir hali vardı. Köşesinde her gün onların tutukluluğunu hatırlatarak gün sayıyor. Oda Tv soruşturmasına karşı düzenlenen protesto gösterilerinde en ön safta yürüyor. Şimdi de, yazılarında PKK’yı okşuyor, KCK operasyonlarını eleştiriyor. Son olarak “Kürt Hareketini Anlamak” başlığıyla yazı dizisi başlattı ve PKK’nın dini kullanmasını legalleştirme çabasına girişti. Hatırlarsanız; Hopa’da Başbakan’ın konvoyuna yapılan taşlı saldırının da avukatlığına soyunmuştu. Ruşen Çakır Ak Parti’den hazzetmez. Hatta öyle ki; Yeni Akit’in Ankara Temsilcisi Yener Dönmez, geçen günlerde Çakır ile ilgili bugüne kadar belki de kimsenin duymadığı bazı iddialarda bulundu. Yener Dönmez; “Türkiye'de darbe olma ihtimali yüzde elli” sözünün geçtiği 2007'de, ABD’deki Hudson Enstitü'deki gizli toplantıda Ruşen Çakır’ın da olduğunu yazdı. Hudson’daki toplantıda Balyoz Darbe Planı sanığı iki generalin bulunduğu da ortaya çıktı. Ruşen Çakır’ın katıldığı ifade edilen bu toplantıda, Ak Parti’ye karşı “dehşet senaryosu” masaya yatırılmıştı. Toplantıda 2003’teki tezkerenin geçmemesi üzerine hazırlanan Ayışığı, Sarıkız, Yakamoz gibi darbe planlarının başarısızlığının ardından, 2007 seçimleri sonrası neler yapılabileceği tartışılmıştı. Ruşen Çakır, Hudson'a katıldığı iddialarını yalanlamadı. İşin özü; Ak Parti’ye karşı derin organizasyonların neredeyse her çeşidinde, Ruşen Çakır bir şekilde karşınıza çıkıyor. Acaba; Şener ve Şık’ın tutuklanmasının onu bu kadar sıkıntıya sokmasında böyle bir bağlantı olabilir mi ? Bugün Ruşen Çakır’ın KCK operasyonlarını eleştirmesi, Kürtler ve din arasındaki sıkı irtibata zorla PKK’yı sokma çabası da ilginç. Bunlar gerek terörle mücadelede, gerekse demokratik adımların atılmasında hep Ak Parti’nin elini zorlaştıracak hareketler. Ruşen Çakır birkaç gün önceki yazısında; geçmişte Ak Parti karşıtı olan gazetecilerin bugün iktidara yakın durmalarından rahatsızlığını hissettiriyordu. Ve; “bir gün CHP iktidar olursa, bunların ezici bir çoğunluğunun bu sefer onlara yanaşacağını kestirmek zor olmaz” diyordu. Anlaşılıyor ki; basında Ak Parti’ye karşı olan cephenin bugünlerde alenen iktidar karşıtlığı yapamamasından rahatsız. Ruşen Çakır’ın bu satırlarını okuyanlar; onun Meclis koridorlarında Başbakan’ın peşinden nasıl koşturduğunu görmeli doğrusu. Başbakan’ın karşısına çıkıp elini sıkabilmek için Erdoğan’ın danışmanlarına adeta yalvarıyor. Düne kadar Ak Parti’ye ve inançlı insanlara alenen küfreden bir Ankaralı meslektaşının, şimdi iktidara “bizim adam” diye nasıl lanse edildiğini görmek Ruşen Çakır’ı kıskandırıyor olmalı. Velhasıl; fırsatını bulduklarında Ak Parti’nin üzerine çökmek için derin pusularda bekleyenler, şimdi hükümete yağcılık yarışındalar. Ruşen Çakır gibiler ise bir yandan Ak Parti'ye karşı terörün elini güçlendiriyorlar, diğer yandan Başbakan’a şirin görünüp riyakarlık yapıyorlar. Zor iş doğrusu. [email protected] twitter.com/aakadiroglu
19 Ekim 2011 00:00
DİĞER HABERLER