Bir korku, bir uyarı, bir tuhaf senaryo!..

Bir korku, bir uyarı, bir tuhaf senaryo!..
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın kullandığı bir ifade ne kadar dikkatimizi çekti, bilmiyorum ama... İbrahim Karagül o ifadeyi yazdı.
Bir korku, bir uyarı, bir tuhaf senaryo!.. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın "Küresel Terörle Mücadele Konferansı"nda yaptığı açılış konuşmasında kullandığı bir ifade ne kadar dikkatimizi çekti, bilmiyorum. Ama çok çok önemliydi. Sanılanın aksine, bize çok yakın bir konuyu değil, Türkiye'nin tam da merkezinde olduğu bir konuyu, bir ülkenin işgaline yol açabilecek bir konuyu özetliyordu. Bir uyarıydı bu. Aynı uyarıyı, 5 Kasım'da Beyaz Saray'da yapılan Başbakan Tayip Erdoğan'la ABD Başkanı George Bush arasındaki görüşmeden sonraki basın toplantısında da duyduk. PKK'nın tasfiyesi konusuna odaklanan, Türk-Amerikan ilişkilerindeki savrulmayı bir ölçüde önleyen o tarihi görüşmede hiç alakası olmayan bir konunun gündeme alınması bazılarını epey şaşırtmıştı. Mesele Pakistan'dı. Karışık bir ülkede ardı ardına gelen korkutucu olaylardı. Askeri müdahale ve seçimlerin ertelenmesiydi. Erdoğan-Bush görüşmesinden sonra olaylar çok tehlikeli noktalara ilerledi. Pakistan eski Başbakanı Benazir Butto, ülkeye getirildikten sonra öldürüldü. Suikastten önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün tarafları barıştırma ziyareti yeterli olamadı. Seçimler yapıldı. Şimdi fırtına öncesi sessizlik yaşanıyor. Ve bu fırtına kopacak, belli… Peki Pakistan'daki iç karışıklık bizi neden bu kadar ilgilendiriyor? "Dost ve kardeş ülke" olmasından mı? PKK ile bu kadar meşgul olan, sınır ötesi operasyonu neredeyse savaş halini alan, kendi derdine düşen bir ülke Pakistan'ın "iç işleri"yle niye bu kadar ilgileniyordu? Büyükanıt'ın konuşmasında Pakistan için uyarı yapmasının anlamı büyüktü. "Eğer Pakistan'da yönetim Taliban'ın eline geçerse dünyada ilk kez bir terörist grubun eline atom bombası geçmiş olacak. Dünya bu tehdidi görmelidir" sözünün ne anlattığını birazcık düşünebilmeliyiz. O günlerde bu konuyu detaylı biçimde tartıştım. Krizin içerideki iktidar kavgasından çok nükleer silahlarını kontrol etme kavgası olduğunu, ABD ve NATO'nun buna hazırlandığını, ABD özel birliklerinin Pakistan'a yerleştirileceğini çünkü nükleer silahların ABD karşıtı güçlerin eline geçme ihtimali bulunduğunu vurguladım. "Afganistan'da durum kötüleşir, çekilmek zorunda kalırsak ve aynı anda Pakistan da kontrolden çıkarsa ABD ve NATO güçleri, Sovyet güçleri gibi, Afganistan'da kapana kısılır mı" sorusuna cevap arandığını belirttim. Tabii bir çok zaman olduğu gibi, kafası basmayanların saldırısına uğradım. Ancak bildikleri ne kadar küfür varsa köşelerine alan ve siparişle yazı yazanların anlayabileceği bir durum değildi bu. Şimdi ABD birlikleri orada, gizli üslerde konuşlanmış durumda. Terörle mücadele adı altında nükleer silahları kontrol etmeye çalışıyor. Krizin sebebi ilk kez bu kadar açıkça ortaya kondu. Peki ben ne yazmıştım? Bugün gördüğümüz manzarayı…O zaman bu insanları bana saldırtanlar kimler! "Atom bombaları teröristlerin eline geçer" cümlesindeki "terörist"ler öyle söylendiği gibi Taliban ya da El Kaide değil. Buna açıklık getirelim. Pakistan ordusu içinde, sistem içinde ABD'nin söz konusu bölgeye yayılmasından, Afganistan'da var olmasından rahatsız olan güçler bunlar. Yani Pakistan devletinin bir diğer yüzü. Peki Büyükanıt bu uyarıyı neden yapıyor? Pakistan'ın atom bombalarından bize ne? İşte talimatla yazanların anlayamayacağı şeyler bunlar. Yeryüzünün nasıl bir güç mücadelesinin içinde olduğunu görmeleri mümkün değil. ABD'nin Afganistan projesi çöktü. Pakistan projesi de çökerse hesaplan yeniden yapılacaktır. Bu nedenle de Pakistan'daki nükleer güç ehil ellerin kontrolünde olmalı. Yani ABD ve müttefiklerinin. İttifakın Hollanda ve Belçika'da "en kötü senaryo" için toplantılar yapmasının nedeni buydu. Ancak Büyükanıt'ın söylemediği şeyler var: Pakistan ordusu içindeki çevreler, İsrail için tehdit oluşturduğundan terörist oluyor. ABD'ye karşı olanlar neden terörist oluyormuş? Bırakalım Taliban'ı, El Kaide'yi. Bu güçler ordunun bir parçası, istihbaratın bir parçası değil mi? Terörist olmak için ABD'nin dünya liderliğini reddetmek yetiyor mu? Bunları yeniden düşünmek lazım. Dünyayı böyle bir felaketle korkutanların gizli hesaplarını da sorgulayalım. Korku ve paranoya yayarak bir çok ülkeyi işgal gerekçesi oluşturuyorlar. Korku üzerinde bencilce çıkar hesapları yapıyorlar. Devlet terörünü meşru bir müdahale yöntemi olarak kullanıyorlar. ABD ve İsrail bir çok bölgede bunu yapmıyor mu? "Dört günlük kıyamet savaşı" başlıklı senaryoyu hatırlatacağım yine. Bu bir senaryo! Ancak korku gerçek. Bir gün Pakistan füzeleri İsrail'i vurur, İsrail semalarına nükleer bomba düşebilir paranoyası. Biz o senaryoyu, "uç bir örnek" olarak buraya almıştık. Ama onlar inanıyor. Ne de olsa bölgemizde bundan sonraki savaşlar "nükleer silah kullanma"yı da içeriyor. ABD'den sonra NATO'nun da nükleer doktrinini değiştirip, "ilk kullanan güç olma"yı benimseme nedenini anladık mı şimdi? İki uyarı var bizim için: ABD'nin isteğiyle Pakistan'a muharip asker göndermeye direnmek. Terörizm korkusuyla dünyayı titreten meşru güçlerin yeryüzüne ne belalar yaydığını bir kez düşünmek. İBRAHİM KARAGÜL/YENİ ŞAFAK
11 Mart 2008 08:25
DİĞER HABERLER