Bir bayram günüydü. Çocukların içinde bir çocuk vardı ki; yüzünde gülücükler yoktu. Şefkat Peygamberi (sas) o kızın elinden tuttu ve şöyle dedi: "Üzülme yavrum! İster misin, kızım Fâtıma ablan olsun, eşim Âişe annen olsun, ben de baban olayım!" Sonra onu evine götürdü, güzel elbiseler giydirdi Hz. Fatıma ve Hz. Aişe...
Prof. Dr. Hüseyin ALGÜL
-Sevgili Peygamberimiz, bir bayram günü evinden dışarıya çıkmıştı, bu esnada sokakta karşılaştığı Müslümanlarla bayramlaşıyordu. Çocuklar da güzel elbiselerini giyinip şenlik içinde bayram coşkusunu yaşıyorlardı. Ancak bir kız çocuğu vardı ki, bir kenara çekilmişti, üzgündü, diğer çocukların yüzünde olan gülücükler onda görünmüyordu. Peygamber Efendimiz, bu kız çocuğu ile ilgilendi. Meğer bu yavrucak bir şehit yetimiydi! O da güzel elbiseler giyinmiş olarak analı babalı, sevinçli bir bayram yaşamayı elbette isterdi. Efendimiz Hazretleri onun elinden tuttu, "Üzülme" dedi, "Üzülme yavrum! İster misin, kızım Fâtıma ablan olsun, eşim Âişe annen olsun, ben de baban olayım!" Bunu hangi çocuk istemez ki! Sevgili Peygamberimiz bu şehit yetimi kızcağızı evine götürdü, Hazreti Fâtıma ve Hazreti Âişe ona yeni elbiseler giydirdiler, saçını taradılar, cebine bir miktar para koydular. Şehit yetiminin yüzü gülüyordu. Artık o da öteki çocuklar gibi bayramın coşkusunu yüreğinde hissediyordu. Ona bu ortamı hazırlayan, Sevgili Peygamberimiz'di!
Biz de Ramazan'ın sevimli ortamını çocuklarımızla paylaşmalıyız. İftar öncesinde çocuklarımıza zaman ayırmalı, onlarla birlikte Kur'an okumalı, Kur'an dinlemeli (mukabele), namaz sûre ve dualarını okumalarını çocuklarımızdan dinlemeliyiz. Böylece hem onlara değer vermiş hem de yanlışlarını düzeltmiş oluruz. Oruç tutacak yaşta olmasalar bile onları sahur ve iftar sofralarına ortak etmeli, aile bireyleriyle, dost ve akraba ile planlanan iftarları çocuklarımızla paylaşmalıyız. Mümkünse zaman zaman iftar ve sahur alışverişine çocuklarımızla birlikte gitmeliyiz. Bu husus çocuk zihninde oruca hususi bir ilgi oluşturacaktır. Ayrıca çocuklarımızın-torunlarımızın oruçlarını hediyelerle ödüllendirmeliyiz. Bu da yine oruç ayını onların gözünde sevimli kılacak ve çocuk gönlünde tatlı bir hatıra bırakacaktır.
Her zaman ve özellikle Ramazan ayında çocuklarımıza şefkat ve merhametle davranmalı, oruca başlayacak yaşa gelmiş yavrularımızla orucun sevimli atmosferini paylaşmalı, orucu kolayca tamamlamalarına yardımcı olmalı, teravih namazına onlarla birlikte gitmeliyiz. Oruç ayı münasebetiyle çocuklarımıza göstereceğimiz yakınlığın onların gönüllerinde ve hatıralarında çok olumlu tesirler bırakacağında hiç şüphe yoktur. Unutmayalım ki, bizim kültürümüzde çocuklar genellikle sahur, iftar, teravih gibi güzel birlikteliklerin paylaşıldığı Ramazan ortamında dinî hayata yönelirler, orucun bu aşamalarında ruhlarına dolan yoğun maneviyat ışığını hissederler ve dinî hayatın güzelliklerini keşfederler... Çocuklarımızı bu güzellikten mahrum bırakmayalım!