Bir yudum suyu çok görenler

Kâfir olmasalar bile, kâfir sıfatı taşıyıp hiçbir yalan iftiradan çekinmeden her gün Hizmet insanlarını kalblerinden yaralayanlar acaba bu âyetler karşısında, kendilerini nereye koyacaklar; hiç düşünüyorlar mı?

ABDULLAH AYMAZ - SAMANYOLUHABER.COM 

Ebu Cehil, bir yetimin vasîsi bulunuyordu. Bir gün, o yetim çırıl çıplak ona gelmiş, kendi malından bir şey istemişti. Ebu Cehil onu itivermiş ve aldırmamış idi. Kureyş’in büyükleri de çocuğa: “Muhammed’e git de sana şefaat ediversin” demişler,  ALAY  ETMEK  istemişlerdi. Öksüz onların maksatlarını bilmediği için Allah’ın Peygamberi Hz. Muhammed  Aleyhisselama gelip yardımcı olmasını istemişti. Peygamber Efendimiz (S.A.S.) hiç bir muhtacı reddetmek âdeti olmadığı için kalkmış, onunla beraber Ebu Cehil’in yanına gitmişti. Ebu Cehil “Buyurun” deyip merhaba etmiş ve öksüzün malını vermişti. Kureyşliler bunun üzerine Ebu Cehil’e serzenişte bulunmuşlar “Sen de sapıttın, Muhammed gibi sâbiîleştin” demişler. O, “Hayır, sapıtmadım, lâkin onun sağında ve solunda birer harbe gördüm, eğer öksüzün hakkını vermezsem vuracak diye korktum” demiş…

Mâun Suresinin iniş sebebinin bu olay olduğunu söyleyenler vardır.

Bu surenin meâlinde de görüleceği üzere, bir kâfir sıfatı olan yetimi itme kakma yanında, insanlara yardım etmeme ve fakirlerin yedirilip içirilmesi için teşvik etmeme hususunda namaz kılanlara da ikazları vardır: “Dini yalanlayanı gördün mü? İşte o öksüzü iter, kakar. Yoksulu doyurmaya ön ayak olup teşvik etmez. Vay haline o namaz kılanların ki, kıldıkları namazın değerine aldırış etmezler. Gösteriş yaparlar ve yardımlığı sakınırlar.” (Mâun Suresi, 1-7)

Öksüzü itip kakarak hakkını yemek ve yanı başındaki  yoksula çaresizin en lüzumlu ihtiyacı olan yiyeceği hakkında bir önayak olmayarak ve teşvikte bile bulunmayacak kadar acımasızlık ve merhametsizlik etmek insanlık hesabına şaşılmak ve teessüf olunmak lâzım gelen pek acı bir zillet ve düşkünlük olmakla beraber, böyle öksüzü itip kakmak, fakirlere bakmamak gibi insafsızlık vicdanını da kaybetmiş dini yalan sayan  kimselerin yapageldikleri âdeti ve huyudur. Ama âyetin devamı iman etmiş olan ve görünüşte namazını da kılmakta olanlara hitap ediyor: “Yazıklar olsun o namaz kılanlara”  Yani vay hâllerine, yazıklar olsun o cehennemin VEYL  denilen ve kan ve irin akan deresine düşecek olan namaz kılanlara, daha doğrusu namaz kılıyor görünenlere!..  “Ki, onlar namazlarında yanılmışlardır.” Yani Hz. Mevlana’nın dediği gibi, “BAŞ  YERDE,  KUYRUK  HAVADA!..”  Sanki, “İki yatış, bir kıntış bakış”tan ibaret bir gösteriş veya bir eğlenti hali… “Onlar ki, mürailik ederler.” Yani gösteriş yaparlar “Ve mâunu (yardımlığı) men ederler.” Yani, zekatı vermezler. Yahut kimsenin esirgemeyeceği ödünç gibi azıcık bir yardımı bile sakınır, kimseye bir damla bir şey vermek istemezler. Öyle cimri, öyle binti olurlar. (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini, Kur’an Dili, 9. Cilt, 500-505)
Acaba “Onlara bir yudum su bile vermeyin… Verenleri hapse atın!..” diyenler bu işin neresinde?..

İnsanlarla alay etmek, onları maskaraya almak kalblerini incitmek de kâfir sıfatlarındandır. Zina, haram yeme nasıl kâfir sıfatı ise… Yani kalbinde imanı olan bunları yapmakla kâfir olmasa bile, ama üzerinde kâfir sıfatı veya sıfatları taşıyor demektir…

“Gerçekte o suçu işleyen (yani o haddi aşmış olan günahkar yalancılar) iman edenlere gülüyorlar (onları alaya alıyorlar)dı.” (Mutaffin Suresi, 83/29)

Mekke’de Ebu Cehil, Velîd bin Muğire,  s b. Vâil ve benzeri Kureyş müşrikleri, Ammar bin Yâsir, Habbab ve Bilâl gibi fakir müminlerle alay ediyorlardı.  yetin iniş sebebinin bu olduğu rivayet edilmiştir.

“Ve onlara uğradıklarında, günahkârlar birbirlerine gamzeleriyle, göz uçlarıyla işaret ederlerdi ve günahkârlar evlerine, ailelerine döndükleri zaman da zevklenerek, müminlere yaptıklarını birbirlerine söyleyip eğlenerek gülüşe gülüşe giderlerdi. Ve müminleri gördüklerinde de ‘Bunlar cidden, şüphesiz sapıklık içindeler’ derlerdi. Halbuki böyle diyen günahkâr suçlular, o müminler üzerine Allah tarafından  muhâfız olarak gönderilmemişlerdi. Bu gün de (âhirette) iman edenler, kâfirlere divanlar üzerinde bakacaklar gülecekler. Nasıl? Kâfirlere  ettiklerinin karşılığı v erildi mi?” (Mutaffin Suresi, 83/29-36)
“Mal toplayıp onu tekrar tekrar sayan, insanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay edenlerin vay haline!.. Malının, kendisini ebedî yaşatacağını sanır. Hayır, kasem olsun ki, o Hotameye (Cehenneme) atılacaktır. Hotamenin ne olduğunu bilir misin? O, kalblerin içine işleyecek, Allah’ın tutuşturulmuş bir ateşidir. O Cehennemlikler dikilmiş direklere bağlı oldukları halde, o ateşin kapıları üzerlerine kapatılacaktır.” (Hümeze Suresi, 104/1-9)
Diğer cehennemliklerin ateşi derileri yakacak, yeni deriler yaratılıp deriler üzerinden azap göreceklerdir. (Nisa Suresi, 4/56) Ama hemz  ve lemzi yani insanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay etmeyi huy hâline getirenler, insanların kalblerini kırıp gönülleri incittikleri için, sırf deriden değil, tâ derinden kalbin içine kadar işleyen bir ateş azabıyla cezalandırılacaklardır.

Kâfir olmasalar bile, kâfir sıfatı taşıyıp hiçbir yalan iftiradan çekinmeden her gün Hizmet insanlarını kalblerinden yaralayanlar acaba bu âyetler karşısında, kendilerini nereye koyacaklar; hiç düşünüyorlar mı? Bir durum muhakemesi ve muhasebesi yapmayı akıllarının köşesinden geçiriyorlar mı?...

28 Mayıs 2019 14:57
DİĞER HABERLER